|
||
Kendini Övmek...! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İnsanın ürkmesi, hayvana benzemez. Hayvanın ürkmesi, bir anlık ile birlikte kısa sürede sonlanır. Oysa insan ürktü mü, hem tehlikeli olur, hem de uzun süre, o psikolojiyi üzerinden atamaz ve hep onunla birlikte yaşar. Övünmek, kendi yaptığı işleri güzel ve gurur verici olarak görmek, insanlara hava atmak anlamına geliyor. Bizim ülkemizde, siyasi bilinci geri olan kişinin siyasi faaliyete katılmasından sonra "büyük işler yapıyorum" havasına girmesi, basit işleri küçümsemeye, girdiği siyasi faaliyetten ötürü böbürleniyor. Başkalarını da, "küçük işlerin adamı" olarak görmeye başlarlar. Bu gücü kendinde gören, kuvvete tapan zayıf tavrırlıdır, güçsüzlüğün bir ifadesi olarak görülür. Siyasetçiler, önemli olan siyasi faaliyetlerin yerine getirilmesi ile birlikte, büyük-küçük diye ayrım yapmamalı. Bazı kesimler, hayat alışkanlıkları olan insan ayrımına ihtiyaç duyar ve bundan hep beslenirler. Çünkü, başkalarına ne kadar "büyük" iş yaptığını göstermeye çalışmış olsalar dahi, basit işleri küçümseyenler, siyasi faaliyet içinde, yaptıkları işlerden dolayı övünürler. Kişinin, övünerek yaptığı işlerle karşısındaki insanlara üstünlük taslaması, karşındaki kişileri küçümsiyerek, horlamak gibi tavırlar sergilemesi, haksızlık olur. Hiç kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Çoğu zaman, kişinin üstünlük kompleksi, kendisini aşırı bir şekilde övmesi, kendini diğer insanlardan üstün görmesine yol açar. Kişide, üstünlük kompleksi veya aşağılık kompleksi gibi psikolojik durumlar yoksa, üstünlük taslama ihtimali azalır. Ancak bu her övünen kişinin psikolojik rahatsızlığı olduğunu göstermez. Kişinin psikolojik rahatsızlığı olup olmadığını belirlemek için, onun geçmişini araştırmak gerekir. Hikaye şöyle: Bir gün karnı çok acıkmıştı. Ovaya gitti ve ot yemeye başladı. Ovada ot, sebze ve hatta ovanın çiçeklerini bile yedi, bitirdi. Karnı doyunca uyumak istedi. Fakat hiçbir yerde yatıp uyuyacağı bir yeşillik bırakmamıştı. Çünkü o bütün sebze ve otları yemişti. İşte o zaman, toprağın üzerinde yatmak zorunda kaldı. Uyudu ve uykusunu aldı. Her yeri gezdi, dolaştı. Fakat ot bulamadı. Kendi kendine şöyle dedi: İnek, yapmış olduğu işten çok pişman idi. Rahatsız ve üzgündü. Ağlamaya başladı. Ovanın yüzünde hem yürüyor, hem ağlıyordu. Gözyaşları yeryüzüne yağmur gibi dökülüyordu. İnek, öğleye kadar ağladı. Ovanın her tarafı onun gözyaşlarıyla ıslandı. İşte o zaman ne oldu biliyor musunuz? Otlar, ineğin gözyaşlarını içtiler ve tekrar yeşerdiler. İnek bir defa daha gördü ki ova sebze ve otla dolmuş. Çok memnun oldu. Fakat bu defa onlardan çok az bir miktar yedi. Kalanını da diğer günler için bıraktı. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.