|
||
Toplumsal Dinamik ve Sosyal Değerler -3 | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Siyasi değerler ise yönetimle, devlet hayatı ile ilgili prensipleri, hedefleri, idealleri kapsamaktadır. Özellikle demokratik sistem dünyada yaygınlaştıkça, kökleştikçe hukuk ve siyasi bakımlardan evrensel düzeyde bir takım insan hak ve özgürlükleri ön plana çıkmakta ve bunlarla ilgili birçok ideal düşünceler, kavramlar oluşturulmaktadır. Günümüzde İletişim Devrimi ve küreselleşme gibi olgulardan dolayı ulusal değerlerle evrensel değerlerin birçok noktada kesiştiğini ve yeni değerlerin, normların meydana geldiğini görmekteyiz. Bu gelişmelere bağlı olarak da uluslararası ve uluslar üstü yapılanmalara, örgütlenmelere gidilmektedir. Örnek vermek gerekirse yüzyıllardan beri bilinen ve ifade edilen “Adalet mülkün temelidir” yargısı siyasi bir değerdir. Demokrasi bu tarz birçok sosyal, siyasal ve hukuki değeri içermektedir; hukukun üstünlüğü gibi. Ayrıca sosyal ilişkiler ve davranışların dışında olan ama gene değer kapsamı içinde yer alan değerler de vardır: Estetik değerler gibi. Sanat alanındaki değerlendirmede “güzel-çirkin” yargıları kullanılır. Güzel çirkin kavramları bireysel anlamda çok sübjektiftir, izafidir Ancak sanatın toplumsal bir boyutu da vardır. Buna göre toplumun “güzel” dediği genel olarak güzel sayılmaktadır. Yani sanat açısından, ister bireysel, ister sosyal olsun güzel-çirkin biçiminde yapılan bir değerlendirme doğrudan bir değer yargısı ifade etmektedir. Şimdi özellikle insan davranışları ve normlarla ilgili sosyal değerler arasındaki ilişkileri, bunların benzerlik ve zıtlıklarını örneklerle açıklamaya çalışalım. Öncelikle bu tür değerler arasında birçok çakışan ve çelişen durumların, yargıların olduğunu belirtmeliyiz. Örneğin insan öldürme (cinayet) fiilinde din, ahlak, hukuk, gelenek ve görenekler bu insan eylemini olumsuz kategoriye koymakta; bu fiil dinen günah, ahlaken kötü, hukuk açısından suç, gelenek ve görenekler bakımından da onaylanmayan bir davranıştır. Ama bu fiille ilgili birçok istisnai durum söz konusudur. Ulusal ve geleneksel değerler bakımından savaşta, cephede insan öldürmek, suç işlemiş olmak bir yana kahramanlık sayılmaktadır. Ayrıca savaş şartlarında ölenler için de “şehit oldu” denir ki, “şehitlik” çok önemli bir sosyal değerdir. Gene kan davalarının ve törelerle ilgili bazı kuralların geçerli olduğu toplumlarda hukuk, din, ahlak olumsuz baksa da bu gibi durumlarda gelenekler insan öldürmeyi normal hatta zorunlu saymaktadır. Bu noktada geleneklerin baskısı o kadar ağır olur ki karşı taraftaki veya ilgili kişiyi öldürmemek şerefsizlik olarak kabul edilir. Hırsızlık fiilinde ise din, ahlak, âdetler, hukuk birleşmekte aynı yargıyı (olumsuz) vermektedirler. Doğruluk, dürüstlük gibi ahlaki davranışlarda hukuk devreye girmemekte ama ahlak, din, âdetler bunları olumlu eylemler olarak değerlendirmektedir. Örneğin hasta ziyareti, özel günlerde hediye alıp vermek, günlük yaşam içinde selamlaşmalar, bayramlaşmalar sadece gelenek ve göreneklerle ilgili değerlerdir ve bu eylemleri gelenekler gerekli kılmaktadır. Öte yandan trafik kuralları, devlete vergi verme, ev yaparken belediyeden ruhsat alma davranışları sadece hukuku ilgilendirmekte (gereğinde bunlara ceza biçilmekte), dini ve ahlakı ilgilendirmemektedir. Yani iş yeri açarken ruhsat almayana, trafikte yanlış yere araç park eden kişiye “ahlaksız”,”dinsiz” ve âdetlere aykırı davrandı denilemez. Benzer şekilde namaz kılmak, oruç tutmak sadece dini ilgilendirmekte, bunları yapmayanlara ahlak, gelenekler ve hukuk karışmamaktadır. Ancak bu tür değişik fiillerde bazı değerler diğer değerlerle ilgili davranışı pekiştirebilir veya o da caydırıcı bir rol oynayabilir. Örneğin toplumda bazı davranış tiplerinde ahlak, din, töreler, gelenekler ortak hareket etmekte aynı yargıları vermektedirler: Hoşgörü, mütevazılık, israftan kaçınma, yardımseverlik, yiğitlik, adaletli davranma, merhamet, insanlara sevgi ve saygı gösterme, ölçülü olma gibi. Anlaşılmaktadır ki değerler arasında genel bir ahengin, uyumun, karşılıklı etkileşimin ve birçok hâlde ortak tutumun, yargıların varlığı söz konusu olsa da, her sosyal değerin kaynağı, kulvarı, oluşumu amaç ve doğrultusu farklıdır. Bunların her biri ayrı bir sosyal süreci ifade eder. Onun için sosyal değerlere analitik yaklaşmak gerekir. Aralarında kesişen sınırlar olmakla birlikte, ayrılan çok nokta da vardır. Dolayısıyla insan davranışlarını değerlendirirken bunların hepsini bir torbaya doldurup, karıştırıp değer yargılarını aynı doğrultuda vermemek gerekir. Örneğin salt hukukla ilgili değerlere ahlakı, dini karıştırmamak, salt dinle ilgili değerlere de ahlakı, hukuku ve siyaseti karıştırmamak gerekir. Bunların her birinin işlevi, yeri, ağırlığı ayrıdır. Aksi halde büyük bir kavram ve değer karışıklığı ortaya çıkar, zihinler iyice bulanır; bu durumda bireylerin sağlıklı konuşmaları, tartışmaları, gereğinde uzlaşıp bir senteze ulaşmaları mümkün olmaz. Bizim zihin ve kültür hayatımızda belirttiğimiz bu kaotik ortam ne yazık ki çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Değerlerin her birinin yargılamada kullandığı terazi farklıdır. Bu teraziyi zaman zaman diğerlerinden ödünç alsalar ve ortak tepki verseler de özde bunların hareket noktaları ve işleyişleri aynı değildir. Türkiye’de politikada olsun, düşünce ve sosyal hayatımızda olsun çoğu zaman bir sağırlar diyalogunun varlığını sürdürmesi bu yüzdendir. Toplumda çıkan ses, tartışma, kavga çok ama uzlaşma, sorun çözme ve sentez oldukça azdır. Bunun ana nedenlerinden biri de yukarıda bahsettiğimiz eksiklik ve yanlışlık olsa gerek. Hatta burada şunu da ekleyelim: Bilimsel ve sanatsal değerlerin terazileri, ölçü birimleri de farklıdır. Bilimde iyi-kötü, güzel-çirkin yoktur, doğru-yanlış vardır. Dolayısıyla bu değerlerin çakışan yanları bir yana, örneğin bilimin ölçüleriyle ahlaki, sanatsal ve dinsel eylemleri, kuralları değerlendiremeyiz. Örneğin bir resme bakarken doğru-yanlış yargılarını kullanamayız; güzel veya çirkin deriz. Bu tür değerlerin sosyal kurumlar ve değerler olarak alanları, insan ve toplum için işlevleri, kriterleri farklıdır. Bu farklılık onların birbiriyle çatışmalarına ve birinin diğerini yok saymasına, ortadan kaldırmasına yol açmaz. Nasıl her meyvenin ayrı bir tadı, rengi, faydası varsa, her değerin de insan ve toplum açısından ayrı bir anlamı ve faydası vardır. BİTTİ. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.