Adlarına “mülteci” deniyor. Yani, bir yere iltica eden anlamında. Ülkelerinde başta yokluk, savaş olmak üzere çeşitli sebeplerle yollara düşmüşler. Yeni ekmek kapıları arıyorlar. İş, aş arıyorlar. Sağlık yardımı istiyorlar. Barınacak birer mekan istiyorlar. Bir parça ekmeğe, bir çadır bezine bile razılar, ama su bile bulamıyorlar.

      Son paralarını ceplerine koyup, aracılara koşuyorlar. Hem de çoluk çocuk. Başka hiçbir şeyleri yok ki, yanlarına alsınlar. Kendi canlarını zor taşıyorlar.

     O aracılar ki, ellerinde avuçlarında ne varsa alıp, onları şişme botlara ya da korsan gemilere doldurup, denizin ortasına salıyorlar. İşte, esas çile, esas zulüm ondan sonra başlıyor.

      50 kapasiteli araca, 150 ya da 200 kişiyi dolduruyorlar. Araç, Gemi ise, ambarlarını ağzına kadar dolduruyorlar. Şayet araç batmazsa, üstündekiler kurtuluyor, ancak ambardakiler havasızlıktan ölüyor. Ölüm, her daim tepelerinde dolaşıyor.

                                                 NEREDE BU İNSANLIK ?

    Türkiye üzerinden gidiyorlarsa, ilk durak Yunan adaları.  Yunanlılar, bu durumdan hiç de hoşnut değiller, ama karaya çıkanı tekrar denize atamıyorlar. Attıkları da oluyor. İkinci durak, İtalya. Daha sonra, denize kıyısı olan Fransa, İspanya, biraz da Almanya ve diğerleri.

      Şimdi, hava sıcak olduğu için açık alanda toplanıyorlar. Ne yiyip, içtiklerini Allah biliyor. Televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla, çok kere yollarda sürünüyorlar. Bir lokma ekmek, bir bardak su için çırpınıyorlar. İhtiyaçlarını gidecek, bir tuvalet bile bulamıyorlar.

     Deniz üstündeyken ölenler, denize atılıyor. Onlar, yiyecek ararken, balıklara yiyecek oluyorlar.

      Karada ölenlerinse nereye gömüldüklerini, o ülkenin sadece resmi makamları biliyor.

                               NEREDE BU BİRLEŞMİŞ MİLLETLER?

      Mülteci sorunu, öteden beri var. O sebeple, Birleşmiş Milletler’in “Mülteciler Yüksek Komiserliği” adında bir örgütü var. Neden kurulduğu ortada. Ancak, ne iş yaptığı ve bu acıklı duruma, bu insan dramına nasıl yaklaştığı pek bilinmiyor.

    Mültecilerin çoğunun Ortadoğu ülkelerinden geldiği ve Müslüman oldukları biliniyor. Ortadoğu’daki Müslüman Arap Devletleri ve Arap zenginleri, bu drama nedense seyirci kalıyor.

    Krallar, Prensler ve Şeyhler servet içinde yüzerken, bu insanlara bir bardak suyu bile çok görüyorlar. Bunların Müslümanlığı batsın!  Çünkü, Müslümanlık bu değil.

    Geçen yıl ölen Suudi Kral Abdullah’ın terekesinden, tam 21 milyar dolar çıktı. Şimdiki Kral Selman ondan biraz daha zengin çıktı, serveti 23 milyar dolar. Öteki, Müslüman Arap Başkanlar da aynı zenginlikte.

     Mezarlarına götüremedikleri bu paralardan, bu zavallı, bu çaresiz insanlara biraz yardım etseler, acaba kıyamet mi kopar?

     Son belirlemelere göre, dünyada 63 milyon insan mülteci durumda. Yani, yokluk ve açlıkla savaşıp, hayatta kalmaya çalışıyor.

    Ey, arsız kodamanlar! Ey, hırsız kodamanlar! Ey, kul hakkı yiyen zalimler! Sizi de 10 metrelik beze sarıp, toprağa gömecekler, bu zavallı insanları da.

    Onların bedenleri toprağı yeşertirken, sizin bedenleriniz pis kokutacak!