|
||
Çobanla İnek hikayesi - 2 | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Çobanın gördüklerine inanası gelmiyordu. Nasıl olurdu da tüm varlıkların yaratıcısı ve öldürücüsü olan Allah diğer hayvanlar gibi gök gürültüsünden ürküyor, korkuyordu? Nasıl olur da kendi gücünün eseri olan bu gürültü onu ürkütebilirdi? Yoksa gök gürültüsü onun eseri değil miydi? Hatta hayvancağız bu sesin ne olduğundan da habersiz olduğu için mi böyle ürperiyordu? Bastıran şiddetli yağmurdan kaçıp sığındığı yakındaki bir mağarada İsrailli çoban hep böyle şeyler düşünüyordu; düşündükçe de gözü ve fikri açılıyor; o zamana kadar aklına doğmamış olan yeni düşüncelerin aydınlığı gönlümü genişletiyor, görüşünü keskinleştiriyordu. Sonunda şu fikre vardı. O güne kadar mukaddes diye tanıyıp taptığı ve diğer ineklerden ayırarak hususî bir odada beslediği inek, öbür hayvanlardan hiçbir üstünlüğü olmayan basit bir canlı idi ve Allah olmasına imkân yoktu. Ataları yanlış yolda yürümüşlerdi, kendisi de körü körüne, hiç düşünmeden eskilerinin izinden gittiği o güne kadar sapık ve saçma bir yolda idi. Ama olan olmuş; giden gitmişti. Eskileri karıştırmak boşunaydı. Fakat bundan sonra, artık atalarının mukaddes ineğine İlâh diye inanmayacaktı. İneklerin, koyunların ve bunların topunu birden ürküten gök gürültüsünün, düştüğü yerleri kavuran şimşeğin ve arkasından gelen şiddetli yağmurun yaratıcısı olan bir Allah muhakkak var olmalı idi. Yoksa bunların hepsi kendiliğinden var olamaz ve yaşayamazdı. İşte bu Allah'ı bulup O'na inanmak, O'na bağlanmak lâzımdı. Köye inince çoban, ineğin ilâh olmadığını söyleyen ve tüm varlığın yaratıcısı olan Allah'ı öğretecek bir adam aradı. Kendi köyünde böyle bir kimse bulamadı. Köyde herkes kendini akıllı ve âlim sanan kimseler de dâhil olmak üzere, ineğin Allah olduğuna inanıyordu; bunun aksini düşünmek bile istemiyorlardı. Derdini önüne açıp fikrini danıştığı bütün köylüler, atalarının inançlarına karşı çıktığı için çobanı suçlu buluyorlar, onu dinsizlikle itham ediyorlardı. Kendi köyünde düşüncelerine ışık tutacak akıllı ve bilgili bir yol gösterici bulamayınca, ömründe ilk defa köyünün sınırlarını aşarak komşu köyleri dolaşmaya başladı. Epeyce dolaştıktan sonra yakınlarındaki bir kasabada aksakallı, nur yüzlü ve tatlı sözü bir ihtiyarla tanıştı. Ona da içini döktü; başından geçenleri bir bir anlattı. Kimsenin ona özlemini duyduğu doğru yolu gösteremediğinden yakınarak sözlerini bitirdi ve arkasından gözyaşı ve hıçkırıklar arasında yaşlı âlimin ayaklarına kapandı. Yaşlı âlim gülümseyen bakışlarını çobanın yüzünde gezdirerek, diz üstü dikilmesini ve söyleyeceklerini dikkatle dinlemesini emretti. Çoban diz üstü çökerek dinlemeye hazır olduğunu belirtince nur yüzlü âlim tane tane konuşmaya başladı. Söyledikleri kısaca şunlardı: "Oğlum seni yürekten tebrik ederim. Hiç kitap yüzü görmemiş, hiç âlim sohbeti dinlememiş, şu çoban halinde geçte olsa hakikata ulaşmasını becerdin. Halbuki kendini akıllı ve bilgili sanan nice kimseler, apaçık gözleri önüne serilen delillerden ibret almıyorlar ve sapık yoldan son nefeslerine kadar ayrılmıyorlar, ben ömrüm boyunca bu sapık kalabalığı nasihat ve delillerle doğru yola getirmeye çalıştım; hemen hemen bütün gayretlerim boşa gitti. Hiçbirin ineklere tapmaktan alıkoyup varlıkların ulu sahibi önünde secde etmeye inandıramadım. Oğlum! Senin de gördüğün gibi inekler de diğer hayvanlar gibi dilsiz, güçsüz birer canlıdırlar. Hâşâ, Allah olmalarına imkân yoktur. Allah (c.c.), hayvanları, insanları, canlı ve cansız tüm varlıkları yaratan, besleyip büyüten ve sırası gelince öldürüp yokluğun sessiz karanlığına gömen, üstün ve biricik bir kuvvetin adıdır. İşte bu Allah (c.c.), yarattığı varlıklar içinde en üstün güç ve imkânları insanlara vermiş, diğer bütün varlıkları onların istifadesine sunmuştur. Yine bu Ulu Allah (c.c.), konuşabilme gibi, ruh zenginliği gibi, akıl gibi başka canlıların hiçbirinde bulunmayan meziyetleri insanoğluna bağışlamış ve bütün bunlara karşılık insanoğlundan Allah'ın yüce varlığını tanımasını istemiştir. İnsanoğlu hiç kitap okumadan, hiçbir âlim sözü dinlemeden etrafındaki hâdiselerin mânâları üzerine bir parça düşününce, Ulu Allah'ı bulması ve ona bağlanması güç değildir. Fakat zamanımızın sapıkları körü körüne atalarının yanlış fikirlerine saplanıyor ve apaçık gerçekleri kabul etmeye yanaşmıyorlar." Bu sözlerden sonra çoban artık her şeyi daha aydınlık görüyordu. Hemen orada biricik Allah'a imân getirerek artık bir daha atalarının ineğine tapmadı.
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.