Moved Permanently

      623 senelik Osmanlı döneminde, Muhteşem Yüzyıl dedikleri Kanuni Sultan Süleyman döneminin gerçekten muhteşem olduğunu, Padişahın damadının da “hırsızlık ve yolsuzluk”ta muhteşem olduğunu tarih belgelerinden öğrendik.

     O Rüstem Paşa ki, öldüğünde açılan terekesinde, devlet malına yakın bir varlığa sahip olduğu anlaşıldı. Pek çok hırsız devlet adamı görüldü, ama böyle bir hırsız, bir daha görülmedi. Ne var ki o adam, hırsızlığı bireysel olarak yapmış ve salt kendisi zengin olmuştu.

     Cumhuriyet döneminde de, devlette görev alanların hırsızlık yaptıkları görüldü. Tek parti iktidarında, yakalanıp yargılananlar oldu. Suat Hayri Ürgüplü, Gümrük Bakanı iken “Buğday ithalatı yolsuzluğu” ndan yargılandı ve beraat etti.

    Demokrat Parti döneminde de, basın yayın organları iktidarın yolsuzluklarını yazdı. Ancak, yargıya düşen pek olmadı. Çünkü, önemli bir yolsuzluk görülmemişti.

   1960 darbesinden sonra kurulan hükümetlerde, yolsuzluk söylentileri hep süre geldi. Kimi somut örnekler de verildi, ama yine yargıya düşen pek olmadı.

    1983 yılında iktidara gelen Anavatan Partisi, o güne kadar devlet katında yapılan yolsuzlukların üstüne, adeta tüy dikti. Başta Turgut Özal’ın ailesi olmak üzere, iktidar tam bir “Vurgun dönemi” yaşadı ve yaşattı. Özal’ın kızı bile, bir Jaguar arabayı rüşvet olarak alırken yakalandı. Arabayı iade edip, babasının sayesinde ceza almaktan kurtuldu.

    Bu dönemde, hırsızlıklar o kadar tavan yaptı ki, hükümet 3628 numaralı “Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu”nu çıkarmak zorunda kaldı.

                 DEVRAN DEĞİŞTİ, YOLSUZLUKLAR SOKAĞA DÖKÜLDÜ

     2000’li yıllara gelindiğinde ekonomi çökünce, yeni kurulan AKP’ye  halk olarak dört elle sarıldık. Sarılmaz olaydık.

    İktidar oldukları 13 yıl içinde, memleketin talan edilmedik yanını bırakmadılar. Hırsızlık ve yolsuzluklar, neredeyse olağan hale, hatta meşru hale getirildi.

    Ve iktidarın önde gelenleri, çocukları ve bürokratlarıyla birlikte suçüstü yakalandılar. Evler dolusu paralar, para kasaları, para kutuları, para sayma makineleri, baskınlarla “suçüstü”  yapılarak ele geçirildi..

    Yakalananlar tutuklandı. Başbakansa, güç bela evindeki paraları oğlu ve yakınlarına gün boyu ancak tahliye ettirebildi. Kendi tabiriyle “sıfırlatabildi.” Suçu kanıtlayan bütün konuşmalar, tape denilen kayıtlarla ve raporlarla ispatlandı.

     Şayan-ı hayrettir, bu suçüstü durumuna bile iktidar kanadı bütün bunlara “darbe” dedi ve 12 sene “al takke-ver külah” olduğu bir Cemaatle yollarını ayırıp, düşman kardeşler oluverdiler.

     Kendilerini “suçüstü” yapan Emniyet ve Yargı mensuplarını ise, hapse tıkıp ya da açığa alıp perişan ettiler.

                                 MİLLET USANDI, BIKTI, TİKSİNDİ

     Değerli okuyucularım, iktidarın her gün konuşulan, yazılan çizilen yolsuzlukları, milleti iyice bıktırdı. Buna rağmen, ülkedeki ekonomik istikrar bozulmasın diye, halk geçen yıl yapılan yerel seçimlerde yine AKP’ye oy verdi ve onu yine birinci parti yaptı.

      Yine aynı gerekçelerle, Başbakanı % 52 oyla Cumhurbaşkanı seçti. Seçti, ama tarafsız kalması gereken Cumhurbaşkanı, namus ve şerefi üzerine yemin ettiği halde tarafsız kalmadı ve bu seçimde de meydanlara çıkıp AKP için çalıştı.  Bu davranışlarında da, millet iyice bıktı ve usandı.

      Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanı’nın kendisi için yaptırdığı ve büyük bir “israf abidesi” olan Kaçak Saray, halkın midesini iyice bulandırdı.

      Açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan, 949 liralık asgari ücretle bile iş bulamayan vatandaşlar borç altında inim inim inlerken, bu Saray için bir su bardağının 1000 liraya alınması ve o korkunç savurganlık, bu milleti iyice çileden çıkardı.

                                            VE, AKP  BİTİYOR !

      AKP’nin artık bitme noktasına geldiği, iyice anlaşılmıştı. Bunu kendileri de biliyordu. O sebeple Cumhurbaşkanı, seçim arifesinde partinin propagandası için meydanlara çıkmıştı. Ancak, AKP’yi artık hiç kimse kurtaramazdı.

     Sayısız yolsuzluk ve hırsızlığa, üstelikte bütün bunların yüce dinimiz kullanılarak yapılmasına isyan eden Türk halkı, Kaçak Saray’ın bardağı taşırması üzerine de, son darbeyi vurmak zorunda kaldı.

     Aslında, aldıkları % 40 oy, azımsanacak bir miktar değildi. İhtimal o ki, Twitter Fenomeni Fuat Avni’’nin dediği gibi, işin içinde yine bir katakulli vardı. Ancak, yeterli olamadı.

                                     BUNDAN SONRA, NE OLABİLİR?

     Değerli okuyucularım, ihtimal çeşitlidir. Çok erken olmakla birlikte, o ihtimalleri, bugün itibariyle size kısaca anlatmaya çalışayım.

1.   AKP’ birinci parti olarak, bir koalisyon kurmayı deneyecektir. Önce, MHP’nin kapısını çalacak, ama MHP lideri buna yanaşmayacağını söylüyor. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, seçim meydanlarında ve her yerde, hakarete varan sözleriyle AKP’yi yerden yere vuran MHP liderinin, bu sözüne fazlaca inanmıyorum. MHP, en zor zamanlarında AKP’yi hep desteklemiştir. Ancak, AKP’nin Çözüm Süreci’ndeki tutumu, bu iki partiyi bundan sonra bir araya çok zor getirir.

2.   AKP; bir azınlık hükümeti kuracak ve erken seçim kararı alacaktır. Ancak, bu azınlık hükümeti  Mecliste “güven oyu”nu kimden alacak? Bu da, zor bir ihtimal olarak görünüyor. Erken seçim ise, AKP’yi iyice bitirecektir.

3.   AKP, CHP ile bir koalisyon kuramaz. Kurarsa, bu katırın doğurması gibi olur. Yani, imkansız.

4.   En büyük ihtimal olarak AKP, HDP ile bir koalisyon kurabilir. Ya da, HDP’nin dışarıdan desteğini alabilir. Çünkü, HDP tarafından burnundan yakalanan AKP, Kürt Meselesi’nde HDP’nin bütün isteklerini karşılamak zorunda kalacaktır. Hemen olmasa da, zaman içinde bu pekala mümkün olabilecektir.

     Kendisinin iyice bittiğini anlayan AKP de, bu son iktidarı döneminde kirli dosyalarını çıkarıp temizleyecek, suç delillerini yok edecek ve böylece, gelecek iktidarlar tarafından yargılanmasını pekala önleyebilecektir. Bu onun için son bir fırsat olacaktır.

      Bunlar olmadığı takdirde, bir “Erken Seçim”e gidilecek, böylece AKP iyice bitmiş olacaktır.

5.   Son ve gerçekleşmesi beklenen ve de istenen ihtimal ise, muhalefet partilerinin bir araya gelip, bir hükümet kurmasıdır. Doğru olan da budur. Çünkü, muhalefet yıllardan beri AKP’ye hesap sormak için fırsat kollamaktadır. İşte fırsat, kapının önünde onları bekliyor.

     Kuracakları bu hükümetle, öncelikle onlara arka çıkan yargı mensupları, adaletin içinden temizlenmelidir. Kendini maşa gibi kullandıran bürokratlar, o görevlerden uzaklaştırılmalıdır. Bütün yolsuzluk ve hırsızlıklar masaya yatırılmalı ve her biri için ayrı komisyonlar kurulup, fezlekeler hazırlanmalıdır.

    Önce, 3628 numaralı Kanun işletilmeli ve suçlular yargı önüne mutlaka çıkarılmalıdır. Başta hükümet erkanı olmak üzere, partinin yandaş ve yalakaları, bürokrasideki maşaları, iş alemindeki ortakları ve destekçileri, suça bulaşan akraba ve diğer yakınları ve yolsuzluğa bulaşan her kimse burnundan yakalanıp, mahkemenin önüne çıkarılmalıdır.

    Salt menfaatleri için çıkardıkları bütün torba kanunlar bir bir gözden geçirilmeli, çalınan bütün mal ve paralar geri alınmalı, hiçbir haksız kazanım müktesep hak sayılmamalı ve bu kişiler ayrıca “ibret-i alem” için en ağır cezalara çarptırılmalıdır.

    İşte o zaman, muhalefet görevini yapmış olur. İşte o zaman, muhalefetin samimiyeti anlaşılmış olur. İşte o zaman, milleti ve devleti soymanın ne demek olduğu ortaya çıkmış olur. İşte o zaman, halkın yoksulluğu ortadan kalkmış ve yüzler gülmüş olur. İşte o zaman, Allah’ın dinini kullanıp bu dünyada haram yiyenler, mahşer gününden önce cezalarını bulmuş olurlar.

      Haydi muhalefet partileri, halk şimdi sizden bunu bekliyor.

                                                 ***

 Hakan Özgül’e, Yazık Oldu !

      Saray Belediye Başkanlığı’nı az bir farkla kaybeden hemşerimiz Hakan Özgül, Milletvekili seçimini de, yine az bir farkla kaybetti.

      Bir dönem, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Saray İlçe Başkanlığı’nı başarıyla yürüten Özgül, Belediye Başkanlığını kaybetmesine rağmen, Milletvekilliği için pek iddialıydı.

     Ne var ki, partisinin Tekirdağ İlinde ancak bir Vekillik potansiyeli bilindiği halde, onu ikinci sıraya koydular. Önceki dönemde fazlaca bir varlık gösteremeyen Vekili ise, tekrar birinci sıraya koymakla, partisi yanlışlık ya da haksızlık yapmıştı. Çünkü, o Vekilin muhalefet olarak ilimize ve ilçemize hiçbir faydası görülmemişti.

     Sempatik tavırlarıyla ilgi toplayan Hakan Özgül, henüz gençtir ve siyasetin başında sayılır. Gelecek için umut vaat ediyor ve ülkeye hizmet edecek güç ve heyecanda görülüyor.

     Bu yaşananlar, kendisi için hep birer deneyim olacak ve ilerideki başarısına mutlaka katkı sağlayacaktır.