Siz siyasetçiler, Tilki’den daha atik, daha aktif olacaksınız. Bunu yaparken de Tilki’nin kürkü, sizin ilginizi çekmeyecek, kürküne aldanıp kafayı karıştırmayacaksınız, önce kümestekileri ve daha sonra "Torbadaki Keklikleri" düşüneceksiniz. İşte ülkemizdeki siyasetçilerin "Tilki'ce" davranıp, siyasi hayatını sürdürmenin gayeleri. İşin içine “Tilki” faktörü girince de, elbette “İnsan” öne çıkar… Ana Muhalefet Parti'sinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Heeey vatandaşlar. Kılıçdaroğlu halkı sokağa çağırıyor. Kendine güveniyorsan halkı sandığa çağır. Biz tilki gölgesine güvenmeyiz. CHP tilki gölgesine sığınıyor. Bu tilki gölgesi de Paralel Çete. Yiğit olan tilki gölgesine güvenmez. Yiğit kendi gölgesinde yatar. Bizim de gölgemiz milletin gölgesidir.” diyen Davutoğlu, kendisinin bir "kukla" başbakan ve cumhurbaşkanın gölgesinde siyaset yaptığını unutuyor. Bunu da buradan hatırlatmak istiyorum Davutoğlu'na.
“Siyasetin”, bir başka adı da “Politika”, Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayışın tanımlama kelimesidir. Diğer bir anlatımla siyaset, toplumu yönetme ve yönlendirme sanatıdır. Yani, toplumu ortak amaçlarda birleştirmek, huzurlu ortam sağlamak için çalışmaktır. Dolaysıyla siyasetçinin kafasında kırk tilki dolaşır, ama kuyruklarını birbirine dokundurmadan… “Tilki” genellikle kümeslere dadanmadığı sürece, doğal hayat içinde diğer hayvanlar gibi beslenir ve türünün geleceğini sürdürür. Böyle olmasına rağmen neden, “Kafasında kırk tilki dolaşır, ama kuyrukları birbirine değmez” derler, orasını bilemedim. Ancak bu deyimin açılımını “Yönetenler” açısından değerlendirdiğimde, birçok “Meseleyi” herkesi mutlu edecek, yararlı bir şekilde çözme becerisi, sanatı olarak anlıyorum.
Yani, “Siyaset” ile deyimin ortak noktası burada… Tilkiler kümese dadanacaklar, ama siz tilkilerin kuyruğunu birbirine dokundurmadan, toplu saldırıya uğramadan defedeceksiniz… Yani siz siyasetçiler, Tilki’den daha atik, daha aktif olacaksınız. Bunu yaparken de Tilki’nin kürkü, sizin ilginizi çekmeyecek, kürküne aldanıp kafayı karıştırmayacaksınız, önce "Torbadaki Keklikleri" ve daha sonrada kümestekileri düşüneceksiniz.
TAVŞAN, ASLAN VE TİLKİNİN FIKRASI Bir gün ormanların kralı aslan dinlenirken tavşan ağlayarak yanından geçiyormuş. Tavşana neden ağladığını sormuş. O da "Tilkiyle kavga ettik, beni dövdü” demiş. Aslan, "İyi de benim bu konuda ne yapmamı istersin" demiş… Tavşan, "Git sende onu döv ama bahanesiz olmaz bu iş. Benim sana şikâyet ettiğimi bilmesin. Ona, ‘Senin neden şapkan yok’ diye sor sonrada döv” demiş.
Bu fikri benimseyen aslan yine bir gün dinlenirken o sırada tilkinin geçtiğini görmüş. Tilkiye "Gel bakiim buraya!" diye seslenmiş. Tilki, "Efendim!" diyerek gitmiş aslanın yanına. Tam o sırada aslan, "Senin niye şapkan yok lan!” diyerek tilkinin gözüne pençesini yerleştirmiş.
Durumu anlayan tilki hemen tavşanı bulup iyice benzetmiş. Tekrar aslanın yanına koşan tavşan bu kez yine ağlayarak tikinin kendisini dövdüğünü ve on daha kötü bir ceza vermesini istediğini söylemiş. Aslan da, "Olur ama bu kez bahanem yok" demiş. Tavşan, "Ondan kolay ne var? Sigara iste, filtreli verirse niye filtresiz vermedin dersin, filtresiz verirse niye filtreli vermedin diye döversin" demiş. Bu fikride benimsemiş aslan. Yine bir gün tilkiye rastlamış ve yanına çağırmış. "Tilki!... Bana bi sigara…” demiş. Uyanık Tilki hemen sormuş: "Filtreli mi filtresiz mi abi…” Bir anda neye uğradığını şaşıran aslan bir an duraksamış ve "Senin niye şapkan yok?" diye gözünün üstüne pençesini indirmiş.
Dağıtmayalım fıkra filan derken de, başladığımız konuyu sonlandıralım… Siyaset öyle bir uğraşı, ilim ve sanat ki, mazeret uydurmaya gelmez. Doğrusu neyse söyleyecek, açıkça ortaya koyacak, insanları ikna edecek ve ortak bir nokta bulacaksın. Bir gün öyle, öteki gün böyle, diğer gün de “Senin şapkan niye yok” diye sormak olmaz…
|