Eskiden konakların kadrolu dalkavukları olduğunu bilinir. Bunların efendilerinin sıkıntıları anlarında onların her dediğini tasdik etmekle birlikte, yeri gelince sözünü dudaktan esirgemeyen; bazen de neşeli hikayeler ve nüktelerle onları eğlendirip rahatlatarak devlet nizamına katkıda
bulunan, soytarı tabir edilen tiplere benzeyen insanlardır. Dalkavuk deyip de geçmeyiniz öyle her babayiğidin harcı değildir ve her biri imtihanla işe alınırlar.
Vaktiyle yüksek rütbeli zatlardan biri kendisine bir dalkavuk edinmek isteyip tellal çığırtmış.
Belirtilen gün ve saatte kapıda bazı dalkavuklar toplanmışlar. Sırayla imtihan odasına başlamışlar. Efendi ilk geleni şöyle bir süzmüş ve sormuş:
- Sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
- Olur mu efendim? Ben filan Bey'in yanında şu kadar,
fişmekan Bey'in yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak
calıştım. Bey:
- Olmadı, sen çık. demiş.
Derken ikinci, üçüncü..... Adaylar gelmiş, konuşma hep aynı, cevaplar hep aynı.
Bey, dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki,
içeri biri girmiş. Bey:
- Söyle bakalım sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
- Hayır, hiç benzemem efendim.
- Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba.
- Evet efendim. Ben biraz da dalkavuğa benzerim.
Bey hemen dışarı haber salmış:
- Tamam ben dalkavuğumu buldum.
Eskiden bir büyüğün bir dalkavuğu olurken şimdi her büyüğün yüzlerce dalkavuğu var. Dahası eski dalkavuklar bazen öyle hakikatli sözler ederlermiş ki, bu sözler meclise bir bomba gibi düşüp herkesi kendisine getirirmiş. Şimdi insanlar bir dalkavuk tutmak yerine çevrelerindeki
herkesi dalkavuk belliyor. "Nerede o eski dalkavuklar" diyesi geliyor insanın.
Kimi araştırmacılar, dalkavukluğun tarihsel sürecini inceleyerek, bizler de birer dalkavuk olur muyuz diye. Yine kimi araştırmacılar, dalkavukluğu geçmişten günümüze tarihsel bir süreçin olduğunu ve bu süreç günümüzde daha da çoğaldığını belgeliyorlar.
Yine kimi araştırmacılar, dalkavukluğun ortaya çıkmasını ve devamlılığını sağlayan en önemli faktörün "çıkar" olgusu olduğunu belirtiyor. Edebiyata, siyasete, gündelik hayata sirayet etmiş dalkavukluğun bir 'hastalığa' dönüştüğü vurgulanıyor. Yani bu mesaj biraz acıklı, ama toplum dalkavuksuz yapamıyor.
Değerli okuyucularım: Kıssadan hisse misali güzel bir hikaye anlayacağınız, büyükler ne der;
“Eşşeğine göre semer”,
“Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş”
"Dağına göre kar yağar" vs bir çok deyim bulup yazabilirim şimdi…
Kısacası beyine göre dalkavuk işte
Ortalık dalkavuktan geçilmiyor…
Kim kimin dalkavuğu olduğu belli değil maşallah...
Adam anasına, babasına bu kadar methiye dizmemiştir beklide, methiyeye mazhar olanda adeta sihirli aynalar dünyasının beyaz atlı prensi gibi…
Dalkavuk ve beyi için bir fıkra yazalım da herkese tebessüm ettirelim…
Filozof ve dalkavuk
Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş.
Filozof ne derse dalkavuk onu tasdik ediyormuş.
Nihayet sabrı tükenen filozof haykırmış:
- Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de iki kişi olduğumuzu anlayalım.
Bize tek kişi olmadığımızı hatırlatan dalkavuklara teşekkür ederiz…
Not: Bazıları ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar nazarımızda tek adam bile etmezler...
|