Bugünümüzün siyasetçilerini dinledikçe aklıma rahmetli Kemal Sunal'ın Zübükzade filmi geliyor. Zübükzade’nin yalancı, sahtekâr ve rüşvetçi olduğu doğrudur. Ama onun bu meziyetlerine zemin hazırlayanların hiç mi vebali yok tur? Elbette var. Çünkü yalaka seçmen var olduğu sürece bizim Zübükzade'lerin sonu asla bitmez. Yani Zübükzade gibi siyasetçileri toplum
bizzat kendi eliyle yaratıyor.
Kasaba yaşamından, belediye başkanlığından, politikadan, Ankara’ya mebusluğa uzanan yolda herkesi kandırarak, bir şekilde herkesi vaatler ve umutlarla aldatarak iktidarı ve her şeyi ele geçiren bir “insan tipi”ni anlatır “Zübük”. Zübük herkesi kandırmakta, insanları çıkarları noktasından bağlamakta ustadır. 50 yıl önce “zübük”ü yazan Aziz Nesin, onu sinemada
ölümsüzleştiren Kemal Sunal gitse de “Zübük” kalır. Toplumsal konuları merak edenler ve siyasetin herkesi sarsan fırtınalarıyla boğuşmak zorunda kalanlar “Zübük”ü okumadan Türkiye toplumunu anlayamazlar.
Yıllar önce okuduğum, defalarca filmini izlediğim ve her seferinde “bu kadar da olmaz diye kahkahalara boğulduğum roman” şimdilerde Türkiye Siyaset hayatında sergileniyor. Bir roman karakteri olan Zübük’ü şimdilerde çok daha iyi anlıyorum. Zübük bir roman kahramanından öte Siyaset hayatındaki hırsların dışa yansımış bir davranış biçimi aslında.
Siyasetin çarkları içerisinde ezilen ve seçilmek için var gücü ile çaba gösteren her insanın içerisinde bir Zübük var aslında. Kimsenin ülkeyi-halkı-vatanı-vatandaşı düşündüğü yok.
Konuşurken ülkeyi kurtaran, dünya ekonomisini düzlüğe çıkaran siyasetçiler ne söylediklerinin ne de yaptıklarının ne olduğunun farkında bile değiller.
Ben rahmetli Kemal Sunal'ın filmlerini çok seviyorum. Yıllarca çok izledim, halen izliyor.
İzledikçe gülüyorum, güldükçe rahatlanıyorum. Ayrıca, rahmetlinin filmleri bize çok şeyler anlatıyor, ama anlayana.
Birkaç gün önce televizyon başında kanalları karıştırırken birinde Rahmetli Kemal Sunal’ın bir filmine rastladım. Yıllar önce çok kez izlediğim bir filmdi aslında. Ancak malum Kemal Sunal filmi yüz defa da olsa izlenir. Hatta kimi entel danteller; “Yahu ne anlıyorlar şu Şaban filmlerinden” diyerek, izleyenleri yadırgar.
Aslında o filmlerin her biri komedi adı altında topluma verilen mesajlar değil midir?
Yıllarca ağlanacak halimize hep gülmedik mi?
İşte yıllar sonra bir Tv kanalında bir kez daha karşıma çıkan o Kemal Sunal filmi beni yine bambaşka düşüncelere taşıdı.
Bir kez daha güldüm ağlanacak halimize…
Filmin üzerinden tam 35 yıl geçmiş. Pekala o günden bugüne neler değişmiş?
İzlemeyen yoktur da ben anımsamayanlar için kısaca hatırlatmak istiyorum. Rahmetli Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı ‘Zübük’ Aziz Nesin'in romanından uyarlanmış bir filmdir.
Filmin özü itibariyle her an her yerde gerçekleşebilecek türden olaylar, alaylı bir tarzla anlatılmıştır.
Yetenekli siyasetçi Zübükzade İbraam’ın halkı kandırmasına rağmen önce belediye başkanı, sonra milletvekili seçilmesi, hiçbir vaadini tutmamasına karşın desteklenen adam olması konusudur filmin…
TEK SUÇLU İBRAAM ZÜBÜKZADE’Mİ?”
Zübük filminde; Kemal Sunal’ın canlandırdığı kurnaz siyasetçi İbraam Zübükzade, kolay yoldan köşeyi dönmek isteyen bazı tatlı su kurnazlarını kandırmaktadır.
Ancak işin ilginç yanı aynı kişilerin kandırıldıklarını bildikleri halde hem de kendi rızaları ile Zübükzade’ye her seferinde destek verip seçmenleri oldukça ilginçtir.
Peki başka bir açıdan bakarsak tek suçlu İbram Zübükzade’midir?
Bence tek suçlu o değildir.
Bu nedenle de sadece Zübükzade’nin değil, ondan kişisel menfaat sağlamak için bile bile ona lades diyenlerin de sorgulanması gerektiğine inanıyorum.
Evet, Zübükzade’nin yalancı, sahtekâr ve rüşvetçi olduğu doğrudur. Ama onun bu meziyetlerine
zemin hazırlayanların hiç mi vebali yok tur?
Bu soruya cevap verebilmek için filme dönmemiz gerekli.
Zira Zübükzade’nin kasabasındaki halk onu o kadar çok gözünde büyütmeseydi, Zübükzade de halkın zaaflarından yararlanarak vaatlerini kurgulamasaydı, acaba halk ona kanar mıydı?
Bence her ihtimalde kanardı çünkü halk kandırılmaya her daim amade!
Uzun lafın kısası; Zübükzade gibi siyasetçileri toplum bizzat kendi eliyle yaratıyor.
Bu arada ben bu satırları kaleme alırken bir yandan da halen filmin etkisindeyim.
Bunun içindir ki filmde en çok hoşuma giden sahnelerden birini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Filmin sonlarına doğru Zübükzade İbraam, siyasi hayatının çıkmaza girmesiyle siyasetten çekilmek zorunda kalıyor.
Zübükzade’nin hayatını kaleme almak amacıyla Zübükzade hakkında araştırma yapan bir gazeteci yaptığı araştırmasının finalinde son söyleşiyi yapmak üzere Zübükzade İbraam’ın yanına gidiyor.
Gazeteci soruyor ve Zübükzade yanıtlıyor.
Gazetecinin sorularını yanıtlayan Zübükzade bir ara hızını alamıyor ve adeta coşuyor.
Gazeteciye; “yaz kardeşim yaz! Bizim oranın halkı nankördür. Ben onlara yaranamadım. Bana
sahip çıkmadılar. Bana sahip çıksalardı, bizim kasabaya fabrikalar, barajlar yaptıracaktım” diyerek, yine bol keseden döktürüyor.
Zübükzade’nin bu sözleri karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen gazeteci ise şu cevabı veriyor:
“Aman efendim nasıl olur? sizin kasabanız sanayi mıntıkası içinde değil. Ayrıca baraj içinde akarsu yok”
Zübükzade gazetecinin bu realist tespitlerini tebessüm ederek mukabele ediyor ve ekliyor: “Yok ne demek? Ben kasabaya gerekirse taşıma sular getirir yinede yapardım. Bir nevi ağır sanayi
hamlesi…”
Zübükzade pişkin… yani diyecek söz yok! Adam sonuçta "Zübükzade."
|