Çarpık sistemin de istediği bu idi. Sahte ve çakma sosyalisler üretmek. Sosyalist görünüpte kendi çıkarları için toplumun değerlerinden beslenen sahte ve çakma sosyalistlerin de aradığı bu.
Sahte sosyalistler baktılar ki, sosyalizmi başka türlü önleyemeyecekler, kendileri sosyalist olup, sosyalizmi kötülediler. Sistem sosyalizmi sabote etmek için sahte sosaylistler üretti.
AK Parti hükümetinin halka göstermek istediği “cahil sosyalist” tipini sosyalistlere atfetme konusunda, yobaz ve sıradan köşe yazarları, soldan gelen solumsu liberallerle elbette yarışamazlar. Siyasette her ihtiyaç kendi şahsiyetini yaratır. Sahte sosyalistlerde bunlara çanak tutar. İşte o nedenle, masum halkın arasına “marjinaller” girmesin diye, liberallerine yeni bir “sosyalist terörist” tipi ısmarlamış bulunuyor. Bunlarda sahte sosyalistlerden oluşuyor.
Nedense sahte sosyalistler sadece bizim ülkemizde yaşar, Bizim ülkemiz derken, 'bizim, sizin değil' demek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın, Bu ülke hepimizin ve hepimize yeter. Yanına bir yenisini kurmak oldukça gereksiz! Yani bizim ülkemizde sahtecilik yapma suç değil. Aksine itibar sahibi olur. Çünkü sistem sahteciliğe müsaittir.
Evet ne diyorduk, bu sahte sosyalistlerin alayı bizim ülkemizde nedense, neye inandığını bilmeyen, inandığını sandığı şeyin, asıl mantığından bihaber. 80 sonrası nesilden ne kadar sosyalist olursa, ancak o kadar olan birtakım tuhaf insanlar.
Özellikle de son birkaç yıldır, sosyalizmi, Türkiye'nin bazı çoğrafyalarında başka bir ülke kurma hakkı ve bu hakkı savunanlar derneğinin resmi adı zannetmeleri, üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve tartışılması gereken bir hadisedir.
Dilinden düşürmediği das kapital'i, okumak şöyle dursun, adını zar zor yazabilen ve hatta, 68 Fransa'sından kalma, Fransızca bir metin olduğunu zannedenlerin, çoğunluğunu oluşturduğu bu güruh, enternasyonal marşını ilk kez, beynelmilel filminde duymuş, ellerinde en ufak bir nasır izi taşımazken, 'proletarya' diye sağa sola haykırır olmuş, odasının duvarına Nazım posteri asıp, elinde Amerikan silahıyla, bu ülkenin bayrağına kurşun sıkanları ve onların sözüm ona haklı davalarını sahiplenir olmuştur.
Pavyonlarda elinde ıslak mendille, beceriksizce dans edip, Cemo, Kızıldere, uğurlama ve büyü'den oluşan zengin! repertuvarını, dava arkadaşlarıyla hep bir ağızdan söyledikten sonra, evlere dağılıp, sanki Afrika'da insanlar açlıktan ölmüyormuş gibi, sanki ülkemizde işçinin, memurun hakkı yenmiyormuş gibi, sadece yatak odasında geçerli olan 'sınırsız özgürlük' adlı dünya görüşünün vermiş olduğu rahatlıktır. Yani biz özgürlüğün sınırını dahi bile bilmeyiz. Özgürce yaşamayı da hiç bilmeyiz.
Hayvandan geldiğine inanan bu sahte denyolar, aslında hayvanoğlu hayvandan geldiklerini, cahil halkı aydınlatmak için verdikleri bu savaş sırasında, farkına varmadan belli ederler.Sırf muhalif olmak için muhalefet yaptığını sananan bu sahteler, sokaklarda, okullarda, tiyatro salonlarında, beyaz perdelerde, gerçekten insanları aydınlatmak yerine, bir futbol topu ve farklı
renkler uğruna birbirini yiyen, statlar dolusu insanı, kendi emekleri ve kendi hakları için savaşmaya ikna etmek yerine, orda, burda ezber cümleler kurmayı yeğlerler.
Ve haklarında, daha sayfalarca betimlemeler, tespitler, yorumlar yapılması zor olmayan bu insanlar, son zamanlarda en çok, sanal sosyalistliği oynamayı severler.
Nickinin yanına 'sosyalist' ibaresi ekleyip, yarım yamalak, sahte ve çakma sosyalist, adeta esas devrimin eğitimle başlayacağını kanıtlarcasına, aklına geleni yazmakta olan bu cengaverleri, zoraki bir hoşgörü ve kanıksanmış bir acıma duygusuyla izliyoruz bu sahte ve çakma sosyalistleri...
|