Sonradan fark ettim, yazımda bazı noksanlar vardı. Mesela, AKP’li Üsküdar ve Tuzla Belediyelerinin kutsal değerlerimizi sömürürken, Kabe’nin bir kopyasını (maketini) yapıp, saf Müslümanları etrafında nasıl döndürdüğünü ve onları nasıl kandırmaya çalıştıklarını, bunu yaparken de nasıl günaha girdiklerini tam anlatamamışım.

      Biraz küçülterek bir meydana kurdukları Kabe maketine giden saf vatandaşlar, etrafında dolanıp tavaf yaptığını sanıyorlardı. Hatta, bunlardan biri ihrama bürünüp, gerçek tavaf yaparmış gibi davranmaya kalkmış. Neyse ki, önlenmiş.

    Bu yetmiyormuş gibi, Kabe’nin maketinin yanına, Hira Dağı, Hira Mağarası, Zemzem Kuyusu ve Muallak Taşı’nın, hatta Merve/Safa Tepelerinin maketi bile yapılmış.

     Değerli okuyucularım; Kabe’nin yerini, Yüce Yaradan belirlemiş ve Hz. Adem’den beri hiç kimse, hiçbir kavim, hiçbir devlet onun maketini yapıp, yerini değiştirmemiş ve Kabe’ye karşı, alternatif bir Kabe yapmaya kalkmamıştır.

      Başka bir söylemle, Allah’a karşı “şirk” koşulamayacağı gibi, onun mukaddes yapıtına karşı bir “şirk” de düşünülmemiştir.

      Siz, öyle sanın. Bu memlekette, Allah’a şirk koşabilenlerin, Kabe’ye şirk koşmaları, onların umurunda bile olmuyor. Çok, vahim bir olay.

   İşin, daha vahim tarafı, bir milyon (eski bir trilyon) liralık, son model Mercedes arabaya binen Diyanet İşleri Başkanı’mız, bütün bunları uzaktan seyrediyor.

     Ne var ki, bunlar hep son çırpınışlar. Bu kafaları, dilerim Allah ıslah eylesin.

         Kapalı Çarşı’daki, Dükkan Vurgunu !

         Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılıp, 1461 yılında hizmete giren İstanbul’daki Kapalı Çarşı, Vakıf malı olarak 454 yıldan beri halkımıza hizmet veriyor.

        Çarşının maliki olan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kiraladığı dükkanlarda ticaret yapan 80 kadar esnaf, şimdi çok zor durumda.

        Çünkü, kiracı esnaf dükkanlarından çıkarılıp, dükkanların tamamı iktidarın bir yandaşına ya da yandaşlara verilmek isteniyor. İktidar, giderayak çarşıyı da eline geçirmek istiyor. İşte son çırpınışlar.

                          Filinta Dizisi’ni Seyrettiniz mi?

     TRT adlı Devlet Televizyonu’nun yayınladığı bu filmin, hiçbir bölümünü seyretmedim. Çünkü, seyretmeye değer bulmadım.

     TRT’den dizi başına 5 milyon dolar alan bu diziyi, Cumhurbaşkanı’nın oğlu ile kızının ortağı olan bir şirket yapıyormuş.  

      O sebeple, Cumhurbaşkanı eşiyle birlikte dizinin setine gitmişler ve ilk defa bir film setinde bulunmuşlar. Böylece, çocuklarına sadece maddi değil, manevi destek de vermişler.

      Vermişler, ama dizi ancak 20’nci sırada izlenme imkanı bulabilmiş. Olsun, haftada 5 milyon dolar az para mı?

      Dizinin parası, TRT payı olarak nasıl olsa bizim elektrik faturalarına yazılıyor, biz de ödüyoruz. Ancak bilsinler ki, dizi de son çırpınışlarda.

             Benzin de, Son Çırpınmalarda !

     Bir ara, litresi 5 liraya yaklaşan benzin fiyatı, kademeli olarak indirilince, halkımız biraz sevinebilmişti.

    Çünkü, benzinin gerçek fiyatı bu değildi ve % 68’i vergi olarak alınıyordu. Son günlerde, benzin ve ona bağlı olarak mazot fiyatı da, yine aldı başını gidiyor.

      Seçime giden bir iktidarın, şu kritik dönemde tersini yapması gerekirken, halkı hiçe sayıp ha bire zam yapması, şaşılacak şey.

      İktidar demek istiyor ki, “Bırak benzine zam yapmayı, ben seni aç bıraksam bile, sen bana oyunu vermeye mecbursun.”

     Bu millet, bu denli aşağılanmayı artık kabullenmeyecektir. O sebeple, bütün bunlar iktidarın son çırpınışlarıdır.

10 Milyar Doları Duyunca, Küçük Dilimi Yuttum !

     Daha önce, yine bu sütunlarda Barış Yarkadaş’ı size tanıtmıştım. Gazeteci Yarkadaş, CHP nin, seçilebilir sırasından şimdi  İstanbul Milletvekili adayı.

     İstihbaratı güçlü ve cesur bir gazeteci. Geçtiğimiz Çarşamba akşamı katıldığı bir TV programında ilginç, korkunç ve çok vahim bir iddia ortaya attı. “Cumhurbaşkanı, sığınmak yani kaçmak istediği ülkeye, 10 milyar dolar  vaatte bulundu.” dedi ve ekledi. “Paranın kaynağı Örtülü Ödenek.”

     İddia, sadece iddia olup doğru olmasa bile, konuşulması beni çok üzdü ve şaşırttı. Benim ülkemi yönetenler bu duruma düşmemeliydi. Demek ki, gerçekten son çırpınışlar.

                  Ve, Ermeniler Bastırıyor !

      24 Nisan, “Sözde Ermeni Soykırımı” iddiasının 100’ncü yıldönümü. Geçen yıl, yani 99’cu yılda, Başbakan’ın durduk yere Ermenilerden özür diler gibi yaptığı açıklamalar, bunları iyice şımarttı ve bir bakıma azdırdı.

      Dünya Parlamentoları, soykırımın varlığını bir bir kabul ederken, bizim devletimiz sahanın kenarından seyretmekle yetiniyor.

      AKP iktidarı, bu önemli sorunu da Kürt Sorunu gibi, başımıza iyice bela etti. Ve, içinden çıkılmaz bir mecraya soktu.

      Bu uğurda tek başına mücadele eden ve önemli başarı sağlayan Doğu Perinçek’e bile destek vermedi ve hala vermiyor.

     İktidar, Kıbrıs davasında yaptığı hataları, Ege Denizi’ndeki adalar üzerinde de yapıp, bir çok adamızın Yunanlılar tarafından işgal edilmesini sadece seyretti.

     Şimdi de, dünyanın gündemine oturan Ermeni davasını seyretmekle yetiniyor. Yarın, iktidardan çekip gittiklerinde, bu davada uğradığımız zararı acaba kim karşılayacak?

      İçine düştükleri bu durum, onların son çırpınışları olduğunu bir kere daha  gösteriyor.  Ne var ki, ülkemize ve halkımıza faydası olmayan çırpınışlar bunlar.