Değerli okuyucularım: Bugün kü köşemde Prof. Dr. V. Doğan ORGUÇ İstanbul Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi'nin kaleme aldığı bir yazıyı siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Kaynak: Prof. Dr. V. Doğan SORGUÇ Türk Milleti, eğitiminde genel kültür ve güzel sanatlar düzeyinin düşüklüğü nedeniyle, iletişim zorluklarının yanında, "anlama" kavramını "belleme" ;yani "belleğe kaydetme" biçiminde algılamaktadır. Üstbeynin (genel kültür) geliştirme olanağından da yoksun bırakmaktadır. Bu yetersizlikten yararlanan üstkültürler (dış güçler), toplumun "millet" ve "Türk" kavramları yerine "cemaat" ve "alt kimlikler" koyup, karşı çıkanları da "ırkçı" ve "faşistler" olarak betimlerken, Cumhuriyet'in temel değer ve kurumlarını (Misakı Milli, Atatürk vs.) "ileri demokrasi" ve "dönüşüm" alalaması ile Türk yaşamından silmeye çabalamaktadırlar. Bu süreçte TC yasaları ve anayasa, TBMM üyelerinin yeminlerine karşın, iktidarca her gün çiğnenmekte ve binlerce yıllık geçmişe sahip Türk kimliği (Doğan Kuban "Türk Olmak" CBT 5.122014( yadsınarak ulus, çağdaş kültür dışına çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bunun, Türk ulusal varlığı için en büyük risk (V.D.Sorguç "Kazalar ve Riskler" Cumhuriyet G., 17. Kasım 2014) oluşturduğu açıktır. Zira, toplumun ilkel altbeyin içgüdülerine mahkum, insan onur ve değerlerine uzak, kaynaklarını yabancıların sömürdüğü, evlatları işsiz ve yaban ellerde, asimilasyona açık, bezgin ve umutsuz, kanla kurtardığı vatan ve devletini kaybetmesi tehlikesi bulunmaktadır. Böyle bir akıbet tarihte, "çağdaş uygarlığın" , "kendine kayıtsız kalanlardan" hesap sorması anlamına gelirken, ulusun en az yarısının, bunu algılamadığı esefle görülmektedir. (V.D.Sorguç "Uygarlığa Özlem" Cumhuriyet G. 11. Haziran 2014) Toplumsal Yanılgılar Türk Toplumu, felsefe'nin "soru sorma" ve kavramları açıklama işlevine, yaşam ve eğitimde yer vermeyerek, geçmişte dinin katı kurallarına göre bunları yorumlamıştır. Bu onu, dünyanın ekonomik, endüstriyel, toplumsal, örgütsel, kültürel, bilimsel gelişme ve yapılaşmanın en az 250 yıl gerisinde bırakmıştır. Böylece, teknoloji, üretim ve fizibilite anlayışını özümsememiş toplum, bu gün kentlerini "dönüşüm" adı altında rant ve soygun düzenine teslim etmiş, kıt (yatırım) kaynaklarını geçici istihdam ve çok büyük (dış) borçlar pahasına ziyan etmiş, gelecek kuşaklara da mutsuz çevreler oluşturmuş bulunmaktadır. Esasen, geri kalmış toplumlarda, yapısal (sosyal, siyasi, ekonomik, eğitsel, bilimsel vb.) yetersizlikler sonucu yatırımların, prestij yapıları (saraylar) ile sınırlanması kaçınılmaz olmakta ve altbeyinsel içgüdülerle yönetilen Türkiye'de yaklaşık 10 yılda bir ekonomik ve toplumsal patlamalar ortaya çıkmaktadır. bu nedenle Atatürk, okuduğu dört bine yakın eser ve her alanda inanılmaz başarıları sonucu Türkiye'nin sosyo-ekonomik ve kültürel altyapılarını kurarak, devlet siyasetinin temel ilkelerini 6 Ok içinde özetlemiştir.
Bunların yaşama geçirilebilmesinin önkoşulu eğitimde, tarih (özellikle son 200 yıl), felsefe, yazın (İnsan ve toplum düşüncesi) ile matematiğe (sembolik mantık) dayalı genel kültürün büyük yeri vardır. Oysa ülkede, çağdaş eğitimi yaygınlaştıracak Köy Enstitüleri ikinci dünya savaşı ardından kapatılmış ve bunu izleyen nüfus patlaması, eğitim düzeyini aşağı çekerek geri toplumlara has, para (bütçe), zaman (plan) ve mekan (yerleşme) anlayışlarındaki yetersizlikleri gündeme getirmiştir. Bunun sonucunda, insan düşüncesine, eserlerine saygı ile insanın kendini sorgulama (özeleştiri) becerisi gelişememiştir. Gensel değişimin gerektirdiği üç kuşak süre geçmeden (hazırlıksız) "Demokrasi" serüvenine girmek, yukarıda sayılanlara ilaveten insan kaynaksal, örgütsel yetersizliklerle birlikte, on yıllar süren ağır enflasyonlara yol açmıştır. Bu gelişimin yarattığı ruhsal bunalımlar ağır ahlak çöküntüsüne, yaygın suistimallere, iç kavgalara, cinayet ve intiharlara neden olurken toplum bir tarafta aydınlar, diğer tarafta altbeyinsel içgüdülerle yaşayan insanların ağır bastığı iki kesim oluşmuştur (50%-50%). İkinci kesimdekilerin altbeyinsel korku, güvensizlik ve aşağılık duygusundan yararlananlar, giysi ve mağdur rolü ile "o bizdendir" algısı yaratmak ve dilenci ekonomisi uygulamak suretiyle bol oy toplamakta, kendilerinin dayandığı dış güçler de ülke ve siyasi (partileri) biçimlendirmektedir. Ne Yapmalı ? Türkiye'nin halen karşılaştığı büyük riskler karşısında yeniden yapılanmasının uzun zaman gerektirdiği dikkate alınarak, akılcı bir yolun acilen bulunması kaçınılmazdır. bu bağlamda, "Türk toplumu başına bakar" özdeyişi anımsanarak, aydın ve yarı aydın kesimin "önce vatan" ülküsü etrafında, alt ve üstbeyinsel birikimi bilinen, kararlı tutumuyla Türkiye mücadelesinde başarıları, Devleti koruma ve kurtarma azim, direnç, heyecan ve kendine güvenini sergileyen bir lider etrafından toplanmaları tek çözümdür. Vatansever, temiz arkadaşlarıyla ulusun tün sorunlarını göğüslemeye Atatürk çağdaşlığı, Cumhuriyet ve 6 Ok'u vurgulayarak hazır olduğunu haykıran, bu hususta her türlü özveriye katlanmış bulunan Dr. Doğu Perinçek tüm özelliklere sahip tek lider olarak görünmektedir. Kendisine ve Vatan partisine (tam) destek olmak, akıl ve vicdan gereğidir.aydınlar bu bağlamda:
a) yuvarlak konuşmayı siyaset sayanlara, "ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz" anlayışı içinde ödün vermemeye,
b) ülkede seçimi bir spor kulübü tercihi gibi gören insanlardaki "gönül insanı" özelliklerini dikkate alarak onları kazanmaya,
c) lideri desteklemek hususunda, seçkin sosyolog, psikolog, nörolog, felsefeci, siyaset bilimci, kamu hukukçusu ve reklamcılardan oluşan bir planlama-uygulama ekibinin kurulup derhal faaliyete geçmesine,
d) kamuoyu gözünde büyütülen verilecek her oyun boşa gideceğinin anlatılmasına özen gösterilmelidir.
Bu bağlamda yapılacak kamuoyu araştırmalarının seçim tarihine yaklaştıkça yayınlanması seçmeni Vatan Partisine yönlendirecektir.
|