Siyasetin, bir anlamı yani "terbiye etmek". diğer bir anlamı da "kurnazca iş görmek". Siyâset, bütün gayr-i ahlakı alışkanlıkları içinde barındıran bir meslek. Çıkar, iltimas, yalan, iftira, desise, ilkesizlik hepsini bünyesinde bulundurur. Hem siyasetçi olacaksınız, hem dürüst olacaksınız, hem de akıllı olacaksınız. Bunların üçünü bir arada barındırmak mümkün değil. Hele Türkiye siyasetinde bu asla olamaz.
Allah insanlığa özgü 3 özellik yaratmış: dürüstlük, akıl ve siyasi irade. Ama kimseye 2'den fazlasını vermemiş. Dolayısıyla; Eğer dürüst ve akıllı iseniz, siyasetçi değilsiniz. Eğer dürüst ve siyasetçi iseniz, akıllı değilsiniz. Eğer akıllı ve siyasetçi iseniz, dürüst değilsinizdir.
Bunların üçünü bir arada yapamasınız. Siyaset çıkar işidir. Hizmet için girersin ama kalbinden şu da geçer bunlar bana oy verecek ben bunları yapıyorum ama oy da alıcam yani menfaat giriyor araya. Aslında çok hizmet etmek istiyorum. Ancak ülkemizdeki siyaset işleyişi çok farklıdır.
Siyasetçileri bir fıkrayla anlatalım: Tanrı insanlara aynı anda üç özelliği bahşetmezmiş, Akıllı ve dürüstseniz siyasetçi değilsinizdir, Akıllı ve siyasetçiyseniz dürüst değilsinizdir, Dürüst ve siyasetçiyseniz akıllı değilsiniz.. Siyasetçi, eğer bu bir meslekse, siyaset mesleğini seçerken, kendisini bir figür olarak toplum önünde sergilemeyi tercih etmiştir. Herhangi bir kariyer tercihine nazaran çok daha ağır bir seçimdir aslında bu. Herhangi başka meslek erbabının aksine, siyasetçi, yaptığı iş ve işinin ayrılmaz parçası haline gelmiş kişiliğiyle, her gün, halkın güven oyuna muhtaçtır. Her gün kurulan o halka açık mahkemenin hiç değişmeyen gönüllü sanığıdır siyasetçi. Her gün yeniden aklanması, her gün yeniden suçlanması gerekir. Siyasetçiye yöneltilen suçlama hiçbir zaman kişisel değildir. Siyasetçinin halka karşı taktığı maskeden söz etmek, onu hafife almak olur. Siyasetçi maskeyi yüzüne nakşeden insandır. Maske ile içtenlik onun kurumsal kimliğinde iç içe geçer.
Siyaset mesleği, zor iş vesselam... Her babayiğidin harcı değil... Hele bizim ülkemizde zor zenaat !.. Yalanı essah gibi söyleyebilmek beceri ister... Cambazlık gibi bir şey... Herşey. "İki cambaz", bir ipte oynamaz ...' mantalitesine bağlanmış... Lenin ölüyor ve Tanrı onu cehenneme koyuyor. Ama Lenin durur mu hiç, başlıyor cehennemde insanları örgütlemeye... - Lenin, "Bakın biz burada yanıyoruz, acı çekiyoruz, öbürleri orada cennette rahatlar, bollukla yaşıyorlar, olmaz böyle!" diyor ve cehennemde insanlar ayaklanmaya başlıyor. Melekler hemen gidiyorlar Tanrı'ya; - 'Tanrım, Lenin cehennemi karıştırdı, insanlar ayaklandı' diyorlar. Tanrı : - 'O zaman onu alın, Cennete koyun' diyor. Bu sefer de Lenin cennette başlıyor konuşmaya : - 'Bakın, biz burada bolluk içinde yaşarken, cehennemde yoldaşlarımız acı çekiyor, yanıyor, buna izin vermeyelim' diyerek orayi da kariştiriyor. Melekler hemen gidiyorlar yine Tanrının huzuruna ; - 'Tanrım' diyorlar, 'Lenin orayı da karıştırdı, insanlar cennette de ayaklandılar neyapalım?' Tanri; - 'Getirin su Lenin'i karşıma bakayım' diyor. Melekler gidip getiriyorlar Lenin'i, Lenin giriyor Tanrı'nın odasına, kapılar kapanıyor, aradan 1 saat geçiyor, 2 saat geçiyor, Lenin çıkmıyor odadan... Melekler iyice merak etmeye başlıyorlar... Saatler sonra kapı açılıyor; Lenin çıkıyor içeriden. Hemen giriyorlar melekler içeriye; - 'Tanrım, ne oldu, bu kadar ne konuştunuz?' diye soruyorlar. Tanrı : - 'Şşşt ! Tanrı yok, hepimiz yoldaşız !!!' Derler ki, Tanrı insanlığa özgü üç özellik yaratmış : Dürüstlük, akıl ve siyasi irade. Ama kimseye iki'den fazlasını vermemiş. Dolayısıyla, eğer dürüst ve akıllı iseniz, siyasetçi değilsiniz. Eğer dürüst ve siyasetçi iseniz, akıllı değilsiniz. Eğer akıllı ve siyasetçi iseniz, dürüst değilsinizdir...
Siyasetçiler Fıkrası: İki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlardı. Birinci ihtiyar: - Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyasetçileri hatırlıyorum. -Neden? -Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza pisliyorlar.
|