|
||
Savcı Kendini Koruyamazsa | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Kendisinden koruma isteyen hiç kimseyi koruyamaz. Mahkemede, haklı olanı koruyamaz. Kavgada, suçsuz olanı koruyamaz. Özgürlükleri koruyamaz. Eğer, Cumhuriyet’i de koruyamazsa, neden Cumhuriyet Savcısı? “Milli” sözcüğü, sadece bizim hükümetimizdeki iki Bakanlığın adında var. Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı gibi. Başka ülkelerde ise, sadece Eğitim ya da Savunma Bakanlıkları var. Savcılıklar da öyle. Cumhuriyet Savcısı adlandırması, sadece bizde var. Öteki ülkelerde ise, sadece Savcı var. Bu iki eklemeyi de, Büyük Atatürk yaptı. Yeni Türk Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra şahlanan “Milli duygular” Savcılara da, bu iki Bakanlığa da yansıdı ve adlarına ek oldu. Kamunun hukukunu korumakla yükümlü olan Savcıların, esas korumakla yükümlü oldukları “Cumhuriyet rejimi” olduğu için, adları da “Cumhuriyet Savcısı” oldu. Savcılar, yargı işlevinde iddia makamını oluşturdukları için, onlara daha önce “Müddeiumumi” denirdi. Cumhuriyet Savcısı olarak adlandırılmalarına rağmen Müddeiumumi sözcüğü, halk arasında uzunca bir süre hep telaffuz edildi. Yeni nesil, o günleri bilmiyor, bilmediği için de hatırlamıyor. SAVCI’NIN GÖREVİ, KORUMAK Savcı, yargı sürecinde her ne kadar iddia makamını oluştursa da, onun esas görevi başta Cumhuriyet olmak üzere, yargı uygulamalarında haklı olanı korumaktır. Devlet haklı ise devletten, birey haklı ise bireyden yana olmak gibi. Bunu yaparken de, haklı olana sahip çıkıp, haksız ve bilhassa suçlu olanın cezalandırılmasını istemektir. Savcı’nın esas görevi korumak olduğuna göre, kocasının saldırısına uğrayan kadın ya da hasmının saldırısına uğrayan mağdur, öncelikle Savcı’ya koşuyor ve korunmasını istiyor. Savcı da, Emniyete talimat verip, korunmak isteyenin kolluk kuvvetleri tarafından, mesela görevlendirilen Polis tarafından korunmasını sağlıyor. Acaba, mağdurlar korunabiliyor mu? Buna, her zaman “Evet” demek mümkün değil. Kimi hallerde Savcı, başvuranı ciddiye almıyor ve korunmasını sağlamıyor. Adamı ya da kadını, vuruyorlar. Bilhassa, korunma isteğinde bulunan kadınların çoğu böylece hasmı, mesela kocası tarafından öldürülüyor. Kimi hallerde de, mağdur korunmasına rağmen, hasmı bir yolunu bulup onu yine vuruyor ya da çok kere öldürüyor. O halde, Savcıların mağdurları hasımlarından koruması, her zaman mümkün olmuyor. Savcı, çok kere mağduru ciddiye almadığı içinse, korunmak zaten hiç mümkün olmuyor. SAVCI, KENDİNİ KORUYAMAZSA… Savcılar, herkesi koruyamadıkları gibi, kimi hallerde kendilerini de koruyamıyorlar. Aklıma, bu konuyu getiren bir olayı, iki gün önce yaşadık. Adliye’ye sızan iki terör örgütü üyesi, İstanbul C.Savcısı’nı önce rehin aldı. Teröristler mesajlarını verdikten sonra, yapılan operasyonda kendileri de, Savcı da öldürüldü. Dehşet bir olaydı bu. Bizi korumasına güvendiğimiz Savcı, kendini bile koruyamıyordu. Çünkü, bu iktidar döneminde işler öyle karıştı ki, hiç kimsenin can güvenliği kalmadığı gibi, C.Savcılarının da kalmadı ! Ordu mensuplarına yapıldığı gibi, yargı mensuplarına da yapılan baskı ve sindirme hareketi, onları da korunaksız hale getirdi. Görevini yapmaya çalışan bir Savcı, iktidarın mensup ve yandaşlarının kanunsuzluklarını takip ederken horlanıyor ve görevini yapmaktan alıkonuyorsa, daha da kötüsü oraya buraya sürgün ediliyorsa, o Savcı kendini nasıl korusun? Kendini bile koruyamazken, bizi nasıl korusun? Hatta, bu Cumhuriyeti nasıl korusun? SAVCI’YI, KİM ÖLDÜRDÜ? İki gün önce, İstanbul’daki görev yerinde öldürülen Savcı’nın ölümü, hala şüpheli. Savcı’nın, teröristler tarafından öldürülmediği, Emniyetin yaptığı operasyon sırasında çıkan çatışmada öldürüldüğü ve böylece, Emniyetin yanlış planlamasının kurbanı olduğu iddia ediliyor. Öyle ise, vah bu memleketin haline! O insana, “Yazık oldu” demektir. Yazımızın başlığı, “Savcı, Kendini Koruyamazsa…” İyi de, bu şartlarda, hangi Savcı, kendini nasıl koruyabilir? Kendini bile koruyamazsa, bu halkı nasıl korur? Hepsinden önemlisi, bu Cumhuriyeti nasıl korur? Kimi resmi kurumların tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti (T.C) rumuzu kaldırılırken, koruyabildi mi? Bölücüler, birliğimizi temsil eden bayrağımızı direklerden indirirken koruyabildi mi? Devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün heykelleri yıkılırken, büstleri kırılırken koruyabildi mi? Bu insanlar, artık kendi canlarını bile koruyamazken, kimi nasıl koruyacaklar? Alayişli cenaze törenleri yapmak, bu insanları geri getirmiyor. Bu ülkeye ve halkına yapılan kötülükleri ortadan kaldırmıyor. Değerli okuyucularım; Seçimler, giderek yaklaşıyor. Bu seçimde de; “Durun, Yetti Artık!” demezse, bu halk kendini de, ülkesini de artık koruyamaz. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.