Her şeye rağmen yaşamaya değerdi diyebilen kurtulabilir ancak çaresizlikten. Çareyi, her şeye rağmen devam eden, kimseyi dinlemeden akıp giden hayatında arayarak. Olayları düzeltmek adına, yapacak bir şey bulamama durumu elinden gelebilecek, yapabilecek hiç bir şey olmaması, bunun sonucu olarak aklı binlerce düşüncenin kemirmesi ve insanın içini garip ama kötü bir hissin kaplaması durumu... Elin kolun bağlandığı, gücün var olan duruma alışmak dışında hiç bir anlamının kalmadığı, beynin geçmişe dönük çözümler üretip, dilin bolca keşke sarf ettiği elim durumu... Umudun yitirildiği, hayatın omuz başlarına çöktüğü, sol yanına koskocaman bir boşluğun gelip yerleştiği andır çaresizlik. Tüm çarelerin, çaresizlik girdabında eriyip bittiği andır... Kimsenin size ayıracak zamanı yoktur. Herkesin çok daha fazla ve sizden daha önemli olduğunu anladığınız o kadar işi vardır ki, kimseye dönüp "bak işte sana değer vermemin karşılığı bu" diyemezsiniz. Kimseye ulaşamazsınız çünkü herkes etrafındaki duvarları yükseltmiştir. Siz farkına varmadan ve bütün bunlar olurken hissettiğiniz duygudur. Öğrenilmiş çaresizlik için verilen en genel örneklerden birisi şöyledir. Bir köpek bir kafese konulur. Kafesin önce sol kısmına elektrik verilir. Köpek sağ kısma geçer. Sonra kafesin sağ kısmına elektrik verilir. Köpek sol kısma geçer. Sonrasında kafesin tümüne elektrik verilir. Köpeğin kaçacak yeri yoktur bu sefer. Biraz dirense de çaresizliğini fark edip vazgeçer. Artık direnmemektedir. Bu öğrenilmiş çaresizliktir. Hayatının kontrolünü tamamen yitirdiğinizi düşündürendir. Bazen insan birini yanında tutmayı bilmez, ama onun yokluğunu da istemez. Kaybetmeyi göze alamaz, ama kazanmak için mücadele etmez. Bağlanmaya cesaret edemez, ama ondan tamamen kopmayı da beceremez. Ne sevilmekten vazgeçer, ne sevmeyi bilir... Hani çok sonra zaman geçer de kaybeder ya. İşte o zaman dökülür dudaklardan, itiraf edercesine: Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim. İnsanlar öğrenilmiş çaresizlik içinde uzun süre yaşayınca onu normalleştirmenin kendince yollarını üretirler. Hayallerine göre yaşamayan insanlar, gerçeklerini kendilerine öyle teorilerle açıklarlar ki, kaybetmenin acısını kendi içlerinde daha hafif yaşarlar.
Çaresizlik nedir, bilir misin? Kaynak: Esma Kahraman Çaresizlik nedir, bilir misiniz? Çıkmaz sokaklarda kaldınız mı hiç? Ruhunuz ve aklınız tutsak oldu mu karanlık ve soğuk odalarda? Üşüdü mü çaresizlikte bedeniniz? En yakıcı güneşin bile ısıtmadığı oldu mu titreyen bedeninizi? En aydınlık gün bile yetmedi mi yolunuzu aydınlatmaya? Çıkmazlardayım, çaresizim. Çaresizliğime ağlıyor yüreğim, kimse görmüyor. Çığlıklarım vuruyor taş duvarlara, yankılanıyor dalga dalga sokaklarda, kimse duymuyor. Acıyor içim, kanıyor çaresizliğin çıkmazlarında, ben tükeniyorum. Kapatıp gözlerimi, her şeyi unutmak istiyorum bir an olsun. Ama gözlerimi kapattığımda gördüğüm karanlık da korkutuyor beni.
Şimdi ne gözlerim açık huzuru bulabiliyorum, ne de kapatıp gözlerimi rahata erebiliyorum. Bir damla huzur arayıp da bulamadığım. Köşe bucak benden kaça. Başım dik, güvenle bakabilmek istiyorum geleceğe. Adım adım uzaklaşmak istiyorum çaresizliğimden. Yapamıyorum. Prangalar sarılmış ayaklarıma, kurtulamıyorum. Ölüm çaremi çaresizliğime, kurtulmak mı her şeyden. Yoksa bir el uzanacak mı çekip çıkarmak için beni çaresizlikten. Çaldığım tüm kapılar tek tek kapanıyor yüzüme ve her kapanan kapı ile umutlarım tükenmekte. Tükenen umutlarım çaresizliğime bir yenisini daha eklemekte. Aklım terk etmek isterken beni, karşı koymaya çalışıyorum. Çabalarım boşa gitmeden bulmalıyım umutla aydınlanan yolumu.
|