|
||
Baş mı kusurlu, ayak mı kusurlu? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Karşılaştığımız bir sorun karşısında bazen, değişik nedenlerle yeterince düşünmeden karar veririz veya karar vermek zorunda bırakılırız. Böyle durumlar, aceleye gelen durumlardır ki sonuçları genelde hiç de beklediğimiz gibi olmaz. Düşünmeden verdiğimiz kararlar sonunda, olumlu sonuç beklemeye hakkımız olmaz. Yanlış kararlarla yapılan bir işi düzeltmek, bizi zarara uğratacağı gibi yorar da. Bu gibi sonuçlarla karşılaşmak istemiyorsak, alacağımız her türlü kararı düşünmeli, aceleye getirmemeliyiz.İnsan bir şeye aklı ile karar verir. Doğaldır ki, aklı kıt olanın verdiği kararın da, akıllı insanın sonunu düşünmeden verdiği kararın da sonuçlarına bütün bir beden katlanacaktır. İnsan, verdiği kararın kötü sonuçlarını görmeye başlayınca telaşa kapılır, şuraya buraya koşuşturmaya başlar. Bunun sonucu olarak ayaklar daha ziyade yorulur. Bir ailede, bir işletmede... bir devlet yöneticisi konumunda insanların aldığı yanlış kararların sıkıntısını, yönetilen konumundaki bireyler çeker. Bu şu demektir ki, akılsız başın cezasını ayaklar çeker. İyi düşünüp taşınmadan, eni konu hesaplamadan verdiğimiz kararlar, yaptığımız girişimler bizi kötü sonuçlarla karşı karşıya bırakır, çıkmaza sokup oraya buraya koşturur, yorgun düşürür. Hemen her şeyi yeni baştan yapmak durumuyla yüz yüze getirir. İşin başında olanların akletmeden verdikleri yanlış karar ve ortaya koydukları tutumların doğurduğu kötü sonuçların sıkıntılarını, zahmetini buyruk altında çalışanlar çeker. Çoğu zaman çoğu yerde doğruluğunu kendi kendine ispat ettiren sözdür aynı zamanda. Buradaki akılsız baş genellikle unutkan baş olmaktadır. Mesela evinizden çıkıp 15 dakika mesafedeki durağa yürüdükten sonra "hassiktir cep telefonum!" derseniz mecburen cezayı çekecek olan ayaklar olacaktır. Ya da askerde komutanın verdiği bir emri yerine getirmez veya eksik getirirseniz muhtemelen 5 km koşu cezasına da çarptırılabilirsiniz. Tabii bu atasözüne hırsızlık esnasında yaptığı bir akılsızlıktan dolayı yakalanan kişinin cezaevi avlusunda volta atması gösterilebilir mi onu bilemeyeceğim. Türkiye, yıllarca milleti yönetenlerin, milletin başının verdiği kararların ortaya çıkardığı sorunlarla uğraştı durdu. Sonuçta kararı verenler bu kararlarından etkilenmedi ama sürekli sorunlarla boğuşan halk oldu. Yok efendim devalüasyonudur yok darbesidir, yok dış borçlanma, imf'dir.. Sokaktan geçen herhangi birine "devalüasyon ne demek?" diye sorsanız adam "deve mi, hani bugün gazetede kadını öldüren deve mi?" diye cevap verirken bu kararlardan en çok etkilenenin de o adam olması manidardır. Mecazi kısmını geçersek bugün yaşadıklarım bu atasözünün gerçek anlamıyla bire bir örtüşüyor. Duruma sebep olan şey küçüktü ama sonucu kocaman bir yorgunluk oldu. Sabah aceleyle evden çıktığım için yanıma almayı unuttuğum anahtar yüzündendi hepsi. işin komik tarafı ev elemanları son sınıf ve hepsinin de staj günü aynı. En erken çıkan ben olunca kaldım öylece. Yakın olan arkadaşın yanına gidip anahtarı ondan alayım diye düşündüm. Sağ olsun o kadar güzel tarif etti ki yürüyeceğim yoldan 5 katı fazla yürüdüm.
Okul iki durak arasında, tramvay kullanamıyorum. Yürüyorum ortada okul yok oradan oraya dönüyorum. Allah'ım kabus gibiydi. Şuan eve geleli bir saati geçti ama hala ayaklarımdaki ağrıyı hissediyorum. Siz siz olun dikkat edin böyle şeylere. Yani sonuç itibariyle akılsız başın cezasını ayaklar çekmeye mahkumdur... Ammaaa ayakların hiç mi kusuru yok mu?
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.