Marx'ta görülen belirgin ikinci bir ideoloji anlayışı ise, Kapital'in ünlü meta fetişizmi bölümünde görülür. Meta fetişizmi gerçekten de, ideoloji teorisinin gelişiminde özgün bir yer tutar ve bir anlamda maddeci bir ideoloji anlayışının ilk örneğini verir. Marx, gerçi burada da yanlış bilinç nosyonuna bağlıdır, yani epistemolojik olarak yine aynı doğruluk-yanlışlık ya da yanılsama-gerçeklik fikrinin içinde durur. Ancak burada Marx, Alman İdeolojisi'deki düşünceden daha farklı olarak, ideolojiyi bireysel bir bilinç ya da yanılgı sorunu olmaktan çıkarır ve yeniden tanımlar.
Temel sermaye(sermayenin devamlı olarak işlemesi)
LİBERALİZM 19. yy- Mutlakiyet ve imtiyazlara saldırı 19. yy-20. yy- İktisadi hayatta devlet müdahelesine hayır 20. yy- 21. yy- Sosyal Liberalizm
LİBERALİZMİN UNSURLARI: a- Bireycilik – Ferdiyetçilik b- Özgürlük c- Akıl d- Eşitlik e- Hoşgörü f- Rıza g- Anayasacılık
a) Bireycilik – (Ferdiyetçilik) (Sözlük) Bireylerin yararlarını toplumsal yararlardan daha üstün veya daha önemli sayan görüş, tutum veya politikalar – İndividualizm Bireycilik, Liberal idelojinin merkezi ilkesidir. Bireysel insanın herhangi bir toplumsal gruba veya topluma karşı en yüksek derecede öneme sahip olduğu inancına dayanır ve bu inancını yansıtır. Beşeri varlıklar her şeyden önce birey olarak görülür. Bireyler eşit ahlaklı, ayrı ve biricik şahsiyetler kabul edilirler. Liberalizmin hedefi, içinde bireyin her alanda gelişebileceği, her birinin yeteneği ölçüsünde yapabileceğinin en iyisini yaparak ilerleyebileceği bir toplum yapmaktır.
b) Özgürlük (Liberty) Özgürlük de Liberalizmin merkezi önemde bir değeridir. Bu ideolojide özgürlüğe eşitlik, adalet veya otoriteye göre öncelik tanınır. Bu durum doğal olarak bireye duyulan inançtan ve herkesin kendi seçtiği veya hoşlandığı şekilde davranmasını sağlama arzusundan gelir. Liberaller, bir bireyin özgürlüğünün diğerinin özgürlüğünü tehdit edebileceğini ve kurallara uyulmama sonucunu doğuracağını dikkate alarak “Hukuka bağlı özgürlüğü” savunurlar.“Herkes için aynı özgürlük ilkesiyle uyumlu biçimde” mümkün olan en fazla özgürlüğe varılmasını savunurlar.
c) Akıl Liberaller dünyanın akla dayanan bir yapısı olduğuna, insan aklı ve eleştirel inceleme yolu ile keşfedilebileceğine inanırlar. Bireyler kendileri hakkında makul kararlar verebilir, kendi çıkarlarının ne olduğunu bilir ve değerlendirebilirler. Bu yaklaşım ve inanç sonucu anlaşmazlıkları kan dökme ve savaş yerine tartışma ve ikna yolu ile çözümlenebileceği inancını özendirirler.
d) Eşitlik Bireyler eşit doğarlar. Hukuki (Kanun önünde) eşitliğe ve siyasi eşitliğe (herkesin bir oy hakkı vardır) sahiptirler. Ancak aynı yeteneklere ve çalışma isteğine sahip olmadıklarından sosyal ve gelir eşitsizliği görülür. Liberaller bu alanda sosyal ve gelir eşitliğini desteklemezler. Eşit olmayan potansiyellerini gerçekleştirmeleri bakımından onlara eşit şans tanıyan fırsat eşitliğini savunurlar. Yetenek + çok çalışmayı öngören başarı ilkesini desteklerler.
e) Hoşgörü (Hoşgörü tahammül anlamındadır. İnsanların mutabık olmadıkları fikir, konuşma ve davranışlara müsaade etmeye gönüllü olmaktır.) Liberaller hoşgörünün hem bireysel zenginliğin hem de sosyal zenginleşmenin garantisi olduğuna inanırlar. Ahlaki, kültürel ve siyasi çeşitliliğin olumlu ve sağlıklı olduğuna, bütün inançların ve fikirlerin serbest piyasada test edilmesini sağlayarak tartışılarak aydınlık bir geleceği destekleyeceğini savunurlar. Rakip fikirler ve çıkarlar arasında doğal olarak bir ahenk ve denge vardır. Uzlaşmaz fikirler genellikle geçerli değildir.
f) Rıza Otorite ve sosyal ilişkiler daima rızaya dayanmalıdır. Yönetimde, “Yöneticilerin rızasına” dayanır. Bu görüş Liberalleri temsil ve demokrasiden yana olmaya özendirir. Otorite (iktidar), aşağıdan gelir ve daima meşruluk temeline dayanır.
g) Anayasacılık Liberaller, hükümeti bir toplumda düzenin ve istikrarın güvencesi olarak görürler. Ancak hükümetin bireye karşı bir zorbalığa, baskıya dönüşebileceğini de dikkate alırlar. Bunun için yönetimi sınırlamayı öngörürler. Bu sınırlama yönetim (egemenlik) gücünün çeşitli kurumlar arasında dengeli bir şekilde dağıtımına ve Anayasa ile ferdi hakların güvenceye alınmasına önem verirler. (Devletle-birey arasındaki ilişkiler.)
MUHAFAZAKÂRLIK Reformcuların olanca iyi niyetlerine rağmen beklenmedik sonuçlara yol açabilen reformlara iyi gözle bakmayan, hele büyük ölçekli toplumsal dönüşümlere şiddetle karşı çıkarken, bir toplumun geleneklerine büyük bir değer atfeden toplum ve siyaset görüşü; geleneğe bağlı tarihsel tecrübe birikimine değer veren, yavaş ve tedrici değişmeye inanan ideoloji Tutuculuktan ayrıdır. Muhafazakâr fikirler ve doktrinler ilk olarak 1789 Fransız Devriminin büyük ölçekteki iktisadi ve siyasi değişimlerine karşı bir tepki olarak ortaya çıktılar. Bu anlamda muhafazakârlık eski rejimin (ancien regime) korunması ve eski rejime dönmeye ilişkin bir eğilim anlamındaydı. Bir süre sonra Muhafazakârlık, Liberalizmin, sosyalizmin ve milliyetçiliğin gelişimine direnmeye çalışarak güç duruma düşen geleneksel sosyal düzeni savunmaya geçti ve bu anlamı taşıdı. Herhangi bir reform düşüncesini peşinen reddeden özelliği ile tanımlandı. Siyasi iktidarı elinde bulundurma ve tepkisel özellikteydi. ABD ve İngilterede Muhafazakârlığın yeni bir türü ortaya çıktı. “Muhafaza etmek için değişim fikri” esasına dayanan daha ihtiyatlı ve esnek ve sonuçta daha başarılı bir muhafazakârlık.. Başlangıçta Muhafazakarlar “Tek Ulus” sancağı altında sosyal reform davasını üstlendi. Özellikle İkinci Dünya savaşından sonra İngilterede başarılı oldu. 1970 lerde iktisadi gelişmeler Devletin ekonomi alanında daha fazla etkin olması düşünce ve gerçekleri Muhafazakârlığı ekonomik görüşleriyle tanımlanması sonucuna getirdi. Yeni Sağ ortaya çıktı.
MUHAFAZAKÂRLIĞIN UNSURLARI a- Gelenek b- Pragmatizm c- Beşeri mükemmel olmayış d- Organizmacılık e- Hiyerarşi f- Otorite g- Mülkiyet a) Gelenek Muhafazakâr düşüncenin merkezi teması “muhafaza arzusu”dur. Geleneğin kabul edilen erdemlerine, yerleşik ananelerine ve zaman içinde varlığını devam ettirebilmiş kurumlarına duyulan saygı ile yakından ilgilidir. Bu yaklaşımla gelenek, geçmişin birikmiş bilgilerini ve zamanın testinden geçmiş kurum ve uygulamalarını yansıtır. Yaşayan ve gelecek nesillerin bunları korumalarını önerir. Bireylere toplumsal ve tarihsel bir aidiyet duygusu vererek istikrar ve güvenliği geliştirmek ister.
b) Pragmatizm (Sözlük: Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca hareketlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren öğretiye Pragmatizm denir.) İnsan akılcılığı sınırlıdır. Soyut ilkelere ve düşünce sistemlerine güvenilmez. Onların yerine deneyime, tarihe ve alınan sonuçlara inanılır. Eylemin pratik şartlar hedefler tarafından (işleyen tarafından) şekillenmesi gerekir. Muhafazakârlar kendi inançlarını bir düşünce durumu veya Hayat görüşü olarak tanımlarlar. Tutuculuk eğer bir dini inancın, hurafelerin korunması, yaşatılması, yeşertilmesi, savunulması ise o muhafazakarlık değildir. Devam edecek. |