|
||
Milli Eğitim Aşuresi | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Doğrusu, “Milli Eğitim Şurası” olacaktı, ama onlar Şura’yı Aşure’ye çevirdiler. İçine, her şeyi karıştırdılar. Geçen hafta yapılan 19.Milli Eğitim Şurası, geride kalan 18’ini arattı. “Şura” sözcüğü, Arapça’dan geliyor. Bir alanla ilgili olarak oluşturulan “Danışma Kurulu” demek. Türkiye’de en sık toplananları, Milli Eğitim’le Sağlık Şura’ları. Bu alandaki 35 yıllık fiili görevlerim sırasında, Milli Eğitim Şuraları’nın ikisine katıldım. Şuralar, zannedildiği gibi öyle sıkça toplanmıyorlar. Cumhuriyet döneminde, geçen hafta yapılanla birlikte toplam 19 defa toplanmışlar. Seçilen eğitimciler ya da bu alana yakın olanlar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın organizasyonunda birkaç gün toplanırlar. Önceden belirlenen gündemi görüşürler, yerine göre tartışırlar ve nihayet görüştükleri konuları bir karara bağlarlar. Alınan kararlar bağlayıcı değil, danışma niteliğindedir. Uygulanan kararlar da vardır, uygulanmayanlar da. Daha önce yapılan 18 Şuranın kararlarının fazlaca uygulandığı görülmedi. Bakanlığın, bu kararlardan faydalandığı, kimi icraatında bu kararları gerekçe yaptığı biliniyor. 19’NCU ŞURA, ŞAŞIRTTI Geçen hafta Antalya’da toplanan 19’ncu Milli Eğitim Şurası, doğrusu ilgilenen hemen herkesi şaşırttı. Çünkü, Şurayı Milli Eğitim Bakanlığı ya da davet edilen üyeler değil, iktidara yakın bir Sendika yönetti. Cumhurbaşkanı’nın oğlunun kurduğu TÜRGEV adlı Vakfın da, Şura kararlarında belirleyici olduğu görüldü. Yani, “TÜRGEV”le “Eğitim Bir Sen” adlı Öğretmen Sendikası, ne dediyse o oldu. Başka bir söylemle, bu iki kuruluşun görüş ve istekleri, Şuraya hakim oldu. Vakfın ve Sendikanın konumunu bilen ve özel seçilen Şura üyeleri de, sunulan bütün teklifleri kabul ettiler. Doğrusunu isterseniz, Vakıf ve Sendikanın dışındaki üyelerden hiç birinin doğru dürüst bir teklifine rastlanmadığı gibi, Sendikanın görüş ve isteğinin dışında da hiçbir karar alınamadı. İşin daha da ilginç yanı, Şurayı toplayan ve nihai kararlarda söz sahibi olan Milli Eğitim Bakanı, olup biteni sadece seyretti. Hiç bir görüş beyan etmediği gibi, bu Vakfın ve Sendikanın bütün tekliflerini, daha doğrusu direktiflerini aynen kabul etti. MİLLİ EĞİTİM BAKANI, HA VAR, HA YOK! Değerli okuyucularım, bu iktidar döneminde Milli Eğitim Bakanlığı yapan zevatın hiç birinin, kendi başına karar aldığı ve uyguladığı görülmedi. Hele bu dönemde, Milli Eğitim Bakanı için; “ha var, ha yok.” deniyor. Bakanlığın önemli kararları ya Bakanlık dışında, ya da Bakanlığın içinde oluşturulan fraksiyonlar tarafından alınıyor. Fraksiyonlar diyorum, çünkü “paralel yapı” dedikleri iktidarın gizli ortağının istekleri, bu Bakanlıkta öteki isteklerin hep önüne geçirildi. Yani, Bakanlık tam bir ortaklık havası içinde ve çok sesli olarak yönetildi. Bu gün, o paralel yapı devre dışına çıkarılmış olsa da, adı geçen Öğretmen Sendikası, o yapıyı hiç aratmıyor. İşte, Şura kararlarından tutun da, öğretmen ve idareci tayinlerine kadar, hep bu sendikanın istekleri yerine getiriliyor. GELELİM, ŞURA KARARLARINA 19’ncu Milli Eğitim Şurası’nın en dikkat çekici kararları, okullarda okutulacak yeni dersler ihdas edilmesi ve karma eğitimin ortadan kaldırılması olarak görülüyor. İlk göze çarpan da, Osmanlıca’nın seçmeli de olsa, yeni bir ders olarak okul programlarına alınmasıydı. Bilindiği gibi Osmanlıca, Arapça ile Farsça’nın harman edilmesiyle kurulan bir cümlenin, sadece yüklemini ve kimi tümleçlerini Türkçe’den alan bir dil olarak biliniyor. Rahmetli babam, Osmanlıcayı iyi derecede bilirdi. Oldukça ağdalı, konuşulması ve anlaşılması çok zor olan bir dil. Arap ülkeleri dahil, dünyada, artık hiçbir ülkede konuşulmuyor. Bizim memleketimizde de eski mezar taşlarını okumakta işe yarasa da, artık hiç konuşulmuyor. Yakın zamana kadar bazı sözcüklerini kullananlar da aramızdan ayrılınca, Osmanlıca artık tarih oldu. Sadece, kimi Üniversitelerimizde Osmanlı tarihi araştırmacıları ile dil bilimciler ilgileniyor. Osmanlıca bilenleri aradığınız zaman, kolay bulamazsınız. Devlet arşivlerine, başka bir söylemle Osmanlı Arşivi’ne giderseniz, ancak orada bulabilirsiniz. Bu dili, okul programlarına alıp yeni nesle öğretmeye kalkmak, son derece yanlıştır. Çocuğun zamanını, öğrenme gayretini boşa harcamasından başka bir faydası yoktur. Ona harcanacak zaman içinde, bir batı dilini ya da dünyada yaygın ve geçerli olan bir dili öğretmek, çok daha faydalı olur. ZORUNLU DİN EĞİTİMİ’NE, AĞIRLIK VERİLİYOR Şura’nın bir başka kararına göre, din eğitimi İlkokulların birinci sınıflarına kadar indiriliyor. Anaokullarında bile okutulması isteniyor. Eğitim çağındaki çocuklara din eğitimi verilmesi, başta batı ülkeleri olmak üzere, bütün dünyada yaygın. Lakin, çok küçük yaşta zorunlu hale getirilmesi hem Anayasa’mıza, hem de tabi olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymuyor. Ortalıkta çok ürkütücü söylentiler dolaşıyor. Din Eğitimi’ni, Anaokuluna kadar yaymakla, “İktidardın amacının, Türkiye’yi laik düzenden koparıp, bir ‘Din Devleti’ne götürme isteği ve Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırma gayreti var.” deniliyor. İktidarın, bugüne kadar yaygın uygulamaları, bu görüşe kuvvet kazandırıyor. Halka rağmen böyle bir planlamanın ters tepeceğini, bunun için halkın çoğunluğunun arzusuna bakmak gerektiğini, hemen herkesten duyuyorum. KARMA EĞİTİM’İN KALDIRILMASINA, NE DERSİNİZ? Değerli okuyucularım, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri okullarımızda karma eğitim yapıldığı gibi, kız-erkek ayrı eğitim de yapılıyor. Kimi Kız ve Erkek Liseleri’yle, Kız Enstitüleri (şimdiki Kız Meslek Liseleri), daha Atatürk’ün sağlığında kurulmuştu. Bu okullara öğrenci kaydı tamamen öğrenci velilerinin, hatta öğrencilerin isteğine bırakılmıştır. Her iki uygulamadan da bu güne kadar, hiçbir olumsuzluk yaşanmamıştır. Uzun yıllar eğitimin içinde görev yapmış bir kişi olarak, kız-erkek ayrı okulların karma hale getirilmesi için, birçok istekle ve teklifle karşılaştım. Bu istekte bulunanlar, iki cinsin ayrı tutulmasının psikolojik sakıncalarını ortaya koyarken, uzmanlar da aynı görüşü hep tekrar ettiler. Hal böyle iken, okulların tamamını kız-erkek okulu olarak ikiye ayırmak, bir mıknatısın iki zıt kutbu gibi bir çekim yaratacak ve bu çekim, istenmeyen bir takım sorunlara sebep olabilecektir. İşte bu sebeple, Milli Eğitim Şurası’nda alınan bu karar, doğru ve olumlu bulunmamaktadır. Konuyu özetleyecek olursak, kimi eğitimcilerin “Aşure” dediği 19’ncu Milli Eğitim Şurası’nın, iktidara yandaş bir Sendika tarafından yönetildiğini, alınan kararların da, 21’nci asrın Türkiye’si ile bağdaşmadığını söyleyebiliriz. O sebeple, kararlar için “hayırlı olsun.” diyemiyoruz. Çünkü, pek hayırlı kararlar değil. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.