|
||
ÇALIYOR ÇIRPIYOR ŞİMDİ DE SALYA-SÜMÜK YALVARIYOR | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Oğlu, bir oda dolusu para ve para kasalarıyla yakalandı. Para Sayma Makinesi de çabasıydı. Oğul tutuklanırken, babasının Bakanlığı bitti. Ismarlama bir Takipsizlik Kararı’yla dosya kapandı sanılırken, kapıda Yüce Divan göründü. Eskilerin, Bab-ı Ali dediği Cağaloğlu’nda, tam 21 yıl görev yaptım. 8 İstanbul Valisi’yle çalıştım. Hiç birinin çocuklarının, babalarının makamını kullanıp yolsuz işlere bulaştığını duymadım. Son çalıştığım Vali rahmetli Hayri Kozakçıoğlu, Olağanüstü Hal Valiliği’nden gelmişti. İstanbul’a gelirken, güvenlik işlerinde kullanılmak üzere geldiği yerden 2 milyar lirayı da İstanbul’a getirmiş, Vali titrini kullanarak, parayı bir Banka Şubesine yatırmıştı. O günün medyası, “Siz, bu parayı kendiniz için kullanacaktınız.” diyerek, zimmet suçlamasıyla Vali’yi her gün, 8 sütuna manşetle haber yaptı. Eski İçişleri Bakanı, “Paradan haberim yok, Vali suçludur.” deyince, Vali hakkında soruşturma açıldı. İki Müfettişle soruşturma sürerken, Cumhurbaşkanı Demirel devreye girdi, “Paradan haberim var, ortada bir yolsuzluk yok.” dedi ve dosya kapandı. Kozakçıoğlu, bu olayda çok hırpalandı ve çok utandı. Bir gün, öğleden sonraydı. Beni aradı ve; “Gel, helikopterle İstanbul’u yukarıdan bir görelim.” dedi. Bir saatten fazla havada dolaştık ve Vilayete döndük. İçini döktü ve kendisine yapılan haksızlığı bana uzun uzun anlattı. “İki Müfettiş, İstanbul’da sorgulama yaparken, başka iki Müfettiş eline metreyi alıp, Manisa’da eşime ait üzüm bağlarını santim santim ölçtüler. Amaçları, medyayı tatmin etmek için, bir suç bulmaktı.” dedi. BAŞKA BİR VALİ İSE, KORKUSUZ MU KORKUSUZDU ! Kozakçıoğlu’ndan sonra, İstanbul’a başka Valiler de geldi. Ama, Samsun’dan gelen biri vardı ki, anlattıklarına göre oğlu eski bir İçişleri Bakanı’nın oğlu ile ortak olup, İstanbul’u haraca bağlamıştı. O Vali, daha sonra kendisini Vali yapan iktidar partisinden önce Milletvekili, daha sonra da İçişleri Bakanı yapıldı. İçişleri Bakanlığı, öteki Bakanlıklara göre daha önemli ve yetkili bir Bakanlıktı. O Bakan da, bu yetkisini kullanıp meşhur kaçakçı Reza Zerrap’la yakınlık kurup, oğlunu da aracı kılarak, heybesini doldurmaya başlamıştı. Oğul, aylığı 60 bin liraya kiraladığı Rezidans denilen lüks konutunda topladığı paraları kendi boyundan yüksek kasalara istifliyor, kasaların almadıklarını yatak üstünde muhafaza ediyordu. O kadar çok parayı elle saymak zor olduğundan, bir de Para Sayma Makinesi almıştı. Ne var ki, 17 Aralık 2013 günü yapılan ani bir operasyonla, paralar ve öteki suç aletleri suçüstü yakalanmış ve oğul da içeriye tıkılmıştı. Daha sonra yayınlanan yasal dinlemeli ses kayıtlarında, paraların rüşvet olarak alındığı, Bakan babanın, rüşvet verene zarar gelmemesi için önüne bile yatacağını ifade ettiği duyulmuştu. SORUŞTURMA SÜRÜYOR, YÜCE DİVAN KAPIDA Rüşvet yedikleri için Bakanlıktan azledilenler, 4 kişiydi. Bu kişiler hakkında Savcılığın düzenlediği İddianame, bin bir güçlükle Meclis’e geldi. Suçlar, bütün kanıtlarıyla ve her yönüyle sübuta ermişti. Gelen dosyaların ele alınması, iktidar tarafından savsaklandı, durdu. Daha sonra, suç işleyen bir Savcı’nın affedilmesi karşılığında, bu Savcıdan bir “Takipsizlik Kararı” alındı. Alındı, ama Mecliste yürütülen işlem bitmedi. Son gelen bilgilere göre, şimdi iki yoldan biri izlenecek. Birinci ihtimal, bu ısmarlama Takipsizlik Kararı da gözetilerek, iktidarın çoğunlukta olduğu Meclis Soruşturma Komisyonu, dosyaların örtülmesine karar verecek. Karar Mecliste oylanıp, iktidar partisinin oylarıyla dosyalar kapatılacak. İkinci ihtimal ise, bu kadar açık ve suçüstü olmuş bir yolsuzluğu, bir hırsızlığı örtmenin, hukuki ve vicdani rahatsızlığının büyük bir yük getireceği ve iktidarı yurt içinde ve yurt dışında yıpratacağı göz önüne alınıp, anılan Bakanların tamamı ya da içlerinden seçilenler, Yüce Divan’a gönderilecek. Bu ikinci yol izlenirse, iktidar partisinin, -hele seçimlerin yaklaştığı şu zamanda- tamamen lehine olacaktır. “BENİ, YÜCE DİVAN’A VERMEYİN.” Yine gelen haberlere göre, Komisyona ifade veren eski İçişleri Bakanı’nın, kendisini Yüce Divan’a vermemeleri için Komisyon üyelerine yalvardığı belirtiliyor. İlginçtir, aynı Bakan İstanbul Valisi iken bir Bankanın Kapalıçarşı Şubesi’ne 908 bin lira yatırıyor. Onunla beraber, başka 11 kişinin aynı Bankadaki hesapları bir Banka görevlisi tarafından boşaltılıyor. Diğer mağdurlar şikayetçi olduğu halde, bu kişi şikayetçi olmuyor. Değerli okuyucularım; 908 bin liranın peşi hiç bırakılır mı? Şikayetçi olmak ve mahkemeye gitmek gerekmez mi? Gerekir tabii, ama ya Hakim, “Vali Bey, siz bir memursunuz, bu kadar parayı nereden buldunuz?” derse! Ben de şimdi herkes gibi, Komisyonun vereceği kararı ve Mecliste yapılacak oylamayı merakla bekliyorum. Bu kişilerin, eğer bu müseccel suçları örtülürse, hırsızlıktan hapiste yatanların hepsi, en kısa zamanda tahliye edilmelidir. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.