|
||
İnsan İhtiyaçları Sınırsız - 3 | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İnsanlığın geçmişinde, üretici güçlerin geri düzeyi nedeniyle, insan ihtiyaçlarının karşılanması hususunda büyük bir yetersizliğin olduğu ve bu anlamda sınırlı kaynaklar olduğu söylenebilir kuşkusuz. Bir ihtiyacımızı çok daha iyi giderebileceğimiz daha gelişmiş, daha kaliteli yeni ürünlerin yanı sıra toplumsal değişimin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan yeni tip ve nitelikte ihtiyaçlarımızı giderecek ürünlerin de ortaya çıkmasında genel olarak yadırganacak bir durum yoktur. Ama kapitalizmin bu makul sınırlarda kalması ne mümkün! Evrensel meta üretiminin hüküm sürdüğü, yani üretilen her şeyin satılmak üzere üretilmiş bir meta olduğu kapitalist toplumda, en olmadık şeyler tasarlanıp üretiliyor ve bunlar muazzam kampanyalarla insanların zihnine olmazsa olmaz bir ihtiyaç olarak kazınabiliyor. Burjuvaların sevdiği deyişle, “arz kendi talebini yaratıyor”. İnsanların temel ihtiyaçlarını ve hatta lüks sayılan ihtiyaçlarını bir tarafa bırakalım, yoktan yaratılan sanal ihtiyaçlar kapitalizm tarafından kalıcılaştırılmaya çalışılıyor. Her şey “al beni” nesnesine dönüşmüşken, bu albeni insanları neyin ihtiyaç neyin ihtiyaç olmadığı hususunda tam bir karmaşaya sürüklüyor. Kapitalizmin insanlığı sürüklediği bu noktanın, on yıl önce “sanal bebekler” diye gençlerin ellerinde dolaşan oyuncak elektronik bebeklerden daha iyi bir kanıtını bulmak zordur. Öylesine bir tüketimci ideolojik bombardıman sözkonusudur ki, gazetelerin ilan sayfalarında “sanal bebek bakıcısı” arayanlara rastlamak mümkün hale gelmiş ve hatta Japonya’da onlarca kişi sanal bebekleri bakımsızlıktan öldü diye intihar edebilmiştir. Kapitalist tüketim toplumu yabancılaşmanın doruğudur. Peki neden bu denli yoğun bir tüketim propagandasıyla karşı karşıyayız? Çünkü kapitalist üretimin temel motivasyonu insan ihtiyaçlarını karşılamak değil kâr etmektir. Öte yandan üretim sürecinde elde edilen artı-değerin kâr olarak realize olabilmesi için üretilmiş ürünlerin satılması gerekir. Daha fazla satış daha fazla kâr, daha fazla kâr daha fazla yatırım, daha fazla yatırım daha fazla üretim, ve daha fazla üretim daha fazla satış zorunluluğu demektir. Sermayenin içinde döne döne büyüdüğü döngü budur. Bu döngünün devamında kilit sorunlardan biri (ama yalnızca biri) sürekli olarak büyüyen bir tüketimi güvence altına alma sorunudur. Oysa insanlar sınırsız ihtiyaçlara, sınırsız bir tüketme kapasitesine sahip olmadığı gibi, kapitalist toplumda milyarlarca insan temel maddi-fizyolojik ihtiyaçlarını bile karşılamaktan mahrum durumdadır. Bu gerçeklik kapitalist krizle birlikte çırılçıplak açığa çıkar. Kapitalist krizler hiç de kıtlıktan kaynaklanmaz. “Sınırsız ihtiyaçları olan” ve “sınırsız tüketim kapasitesi olan” insanların kıt tüketim mallarıyla karşılaşmalarından doğmuyor bu krizler. Tersine, insanların kapitalist anlamda tüketebileceklerinden yani satın alabileceklerinden çok daha fazlasının üretilmesinden (aşırı üretim) kaynaklanıyor kapitalist krizler: “Bu sistem, kapitalistlerin doymak bilmez kâr arzusu ve bu temelde güdülenmiş yatırım coşkusuyla, geniş kitlelerin sınırlı tüketim gücü arasındaki çelişki temelinde yol almaya mahkûmdur. Döneme eşlik eden teknolojik yeniliklere rağmen, pek çok kapitalist olumlu beklentilerle aynı yönde davranacağı için belirli bir süre sonra kârlılığın düşmesi, piyasanın yeni ürünlere doyması ve bir aşırı-üretim bunalımının patlak vermesi kaçınılmazdır. Devam edecek.
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.