|
||
İnsan İhtiyaçları Sınırsız - 2 | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İnsan ihtiyaçlarının sınırsız, buna mukabil kaynakların kıt olduğu” argümanıdır. On yıllar boyunca ekonomi denilen şey burjuvazi tarafından bu şekilde tanımlanmış, küçük revizyonlardan geçerek tüm ders kitaplarında bu şekliyle yer bulmuştur. Bu gerçekliği unutmaksızın, yine de insan ihtiyaçları diye bir şeyden bahsedebilir ve bunu çok kabaca, en temel ihtiyaçtan daha karmaşık ve gelişkin olanına doğru sırasıyla, fizyolojik-maddi ihtiyaçlar, sosyal ihtiyaçlar ve manevi ihtiyaçlar şeklinde sınıflandırabiliriz. Gerek bir bütün olarak gerekse de alt başlıklarıyla bu ihtiyaçlar tarihsel ve toplumsal olarak belirlenirler, durgun ve değişmez değil, hareket halinde ve değişen gelişen bir doğaya sahiptirler. Dahası kimi temel maddi ihtiyaçlarımız hiç değişmeksizin kalsa bile, bunların ne kadar ve daha da önemlisi nasıl tatmin edildiği hususu, toplumdan topluma ve dönemden döneme değişiklik gösterir. Ama her durumda açık olan bir şey var ki, verili bir tarihsel dönemde ve toplumda, insan ihtiyaçları sınırsız ve sonsuz değil; tanımlanabilir ve önem sırasına konulabilir, sınırlı bir doğaya sahiptirler. Tüketme eyleminin yegâne mutluluk kaynağı olarak adeta bir tapınma biçimi haline getirildiği kapitalist toplumda bile insan ihtiyaçları ister çeşitlilik ister miktar açısından sonsuz değildir. Ama kapitalist toplumda egemen olan burjuva ideolojisi, insanlara durmaksızın daha fazlasını istemeyi, daha fazlası için çaba harcamayı ve bu doğrultuda kendi bireysel varlığından başka hiçbir şeyi önemsememeyi vaaz eder. Aileden başlayarak okul sıralarında devam eden bencillik ideolojisinin bombardımanı altında yetişen kapitalist toplumun atomize, asosyal ve apolitik insanı için, bu ideal kapitalist “insan” için, yegâne tatmin kaynağı, daha fazlasına, daha büyüğüne, daha yenisine ve daha gelişmişine sahip olmaktır. Ama hiçbir ideolojik bombardıman insanları kitlesel ve kalıcı biçimde, olmadıkları bir şey haline getiremez. İnsan, tarihsel ve toplumsal olarak belirlenmiş, bu bağlamda değişen veya gelişen ama yine de sınırlı ihtiyaçlara sahip bir varlık olarak kalır. Kapitalistleri derin kederlere gark eden bu gerçeklik, insanın ihtiyaçlarını ve dolayısıyla onun tüketim talebini arttırmak ya da kanalize etmek üzere, insanın arzularını, isteklerini ve “ihtiras”larını körüklemeyi hedefleyen devasa bir reklam sektörünün varlığı tarafından da tersinden kanıtlanır. Gerçekten de, ileri kapitalist ülkelerde GSYH’nin yüzde 2’lerini bulan devasa reklam harcamalarının kökeninde, insan ihtiyaçlarının sınırlarını ve dolayısıyla onun tüketim talebini arttırmak, bu sınırları bir parça da olsa genişletmek amacından başka ne yatıyor olabilir ki?[2] İnsan ihtiyaçları sınırsız olsaydı, hangi kapitalist, insanların daha fazla tüketmesini sağlamak üzere milyarları reklamlara, pazarlama uzmanlarına, ürün çeşitlendiricilere, piyasa araştırmacılarına vb. harcardı? İnsan sınırsız ihtiyaçlara sahip olmadığı gibi sınırsızca tüketme yeteneğine de sahip değildir. Ama kapitalistler tarafından en azından bu doğrultuda bir eğilime, yani sınırsızca satın almaya sürekli olarak teşvik edildiği bir gerçektir. Kapitalist ekonomi “bilimi”, iddia ettiği gibi, insanın ihtiyaçlarının akılcı biçimde karşılanması üzerine değil, insanın tüketim kapasitesinin arttırılması üzerine kafa patlatır ki, bunda başarısız olduğu da pek söylenemez. İnsanın arzuları ve ihtirasları körüklenir, sosyal bir varlık olan insanın otokontrol mekanizmaları, kapitalist bencillik ideolojisi tarafından kırılmaya çalışılır. Biteviye tekrarlanan “çok tüketin” çağrısı, üretilenlerin önemli bir bölümünün çöpe atılması anlamına gelir. Daha çok tükettirmenin yollarından biri de kalitesiz ve dayanıksız ürünlerdir. Tüketebileceğinin katlarca fazlasını satın alarak sahip olma doğrultusundaki suni tutkuyu tatmin etme ihtiyacındaki insanlar, özellikle gelir düzeyinin yüksek olduğu ileri kapitalist ülkelerde hiç de azımsanmayacak oranlara ulaşmışlardır. Bu nevrotik toplumların en ileri örneklerinden biri olan ABD’de, “orta-sınıf” mensupları arasında, buzdolapları ya da kilerleri ağzına kadar taze yiyecekle dolu olmasına rağmen her hafta sonu hipermarketlerden arabalar dolusu yiyecek almak ve bu yiyeceklere yer açmak için evlerinde halihazırda bulunanları çöpe atmak şeklindeki hastalıklı davranış son derece yaygın bir hale gelmiştir. Burjuvazinin tükettirme saldırısının sonuçlarını, hiç giymedikleri yüzlerce giysiyi ve onlarca ayakkabıyı, hiç kullanmadıkları el aletlerinin sayısız türünü, sürekli yeni modeliyle değiştirdikleri halde kırk yılda bir kullandıkları elektrikli aletleri, en ilkel ve temel işlevlerini kullandıkları halde en gelişmiş özelliklere sahip aygıtları satın almayı bir saplantı haline getirmiş bireylerde de görmek mümkündür. Devam edecek.
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.