Günlük hayatımızda başımıza gelen aksiliklerde, derhal o durumu kurtaracak birilerine sığınırız. Araban bozuldu ise, tamirhaneye götürmek veya evini restore edeceğin zaman ehil bir usta çağırmak gibi. Peki ya insan bozulduğunda? Yani çıkmaza düştügünde, dibe vurduğunda. Ne yapar o insan? Bu durumu düzeltmek ister. Sizce hangi yola başvurmalı? Diyeceğim o ki, ortada düzeltilmesi gereken bir hal var ise, illaki o konuyla uzaktan yakından alakalı olan birilerine ihtiyaç duyarız.
Günümüzün en büyük problemlerinden biriside şüphesiz ehil olmayan, zemini kaypak ve ferasetten yoksun kişilerin belirli makamlarda yer tutmaları, aynı zamanda topluma bu tür insanların yön vermeleri yatıyor maalesef. Kim olursa olsun eğilip bükülmeden, inandığı doğruları savunabilen ve o amaç uğruna bedel ödemeyi göze alabilen insan omurgalıdır. Bil ki o kişi asla yanındakileri satmaz. Her hangi bir ikbal uğruna ayağına çelme takmaz. Yarın şunun kafasını nasıl koparırım diye düşünmez. Çevresindekilere de bu hissiyatı vermez. Hakkı ve halkı üstün tutmayı gözetir.
Korkmadan hiç düşünmeden bu tür insanların peşinden gidilebilir. Daldan dala zıplayan, bugün ona yarın ötekinin kucağına oturmayı hiçbir surette gurur meselesi yapmayan kişiden kork. Yüzsüz ve arsızdırlar bu tür kişiler. Öylesine arsızdırlar ki hiçbir şey olmamış gibi davranmayı çok iyi becerebilirler. Acaba ‘normal olmayan ben miyim’ diye soru sordurturlar insana. Çünkü düzen bozulmuştur, çivişi çıkmıştır. Düzenin kötü olduğundan filan da değil bu aslında. O omurgasıza oraya teslim edende veya seçendedir sıkıntı. O kişi bu hale getirmiştir o makamı. ‘Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz!’ diye buyurmuyor mu? Öyleyse herkes kafasını iki elinin arasına alıp düşünecek. Ben nasılım ve benim yöneticim nasıl. Eminim ki arada çok paralellikler çıkacaktır. Eğer bir uyuşmazlık varsa bilsin ki o kişi azınlıktadır. Başında ki seçilmiş yöneticinin yanlışlarına tahammül edemiyorsa, gerçekten bir şeylerin hatalı olduğunu düşünüyorsa bu durumu düzeltmek için bir çaba içerisinde olmalı bu da yetmez birkaç nesil geçmesini beklemelidir. Hala yıllardır dinozorlaşmış tiplerden medet ummak avantacı ve onların ayaktakımının istekleridir. Bunu herkes biliyor ama cesaret edip söyleyemiyor. Ortada bir yanlış varsa elinizle, gücünüz yetmiyorsa dilinizle, o kadar dahi gücünüz yoksa kalbinizle onaylamayın diyen bir kültür medeniyetinin mensupları olarak, işin en basitine kaçıyor ve kalbe havale ediyoruz. Çok şükür ki buz dağının çok az görünen kısmı bile olsa bazı üstü örtülmeye çalışılan pislikleri dilimizle, kalemimizle söylemeye çalışıyoruz. Burada en büyük ve en önemlisi olan elle düzeltme görevi halka düşüyor. Toplum kendi eliyle her türlü vicdani sorunu çözebilir. Bir nevi ‘temiz eller’ operasyonu yapabilir. Bunu dernekler, stk lar vakıflar veya siyasi partiler kanalıyla da yapabilir. Yeter ki al-i menfaatleri ilgilendiren konularda yekvücut olmayı başarabilsinler. ’El’iyle düzeltme derken bu tarafıyla da bakılabilir pekala. Birde tabii aklıselim, nerede ne söyleyeceğini bilen, gerçekten halka faydalı olabilecek ama en önemlisi diklenmeden dik durabilecek insanları arayıp bulup ortaya çıkarmadan ağlanmanın sızlanmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Emek sarf etmeden sonuç beklemek tembel insanın işidir. Tembelliği de kimse kendisine yakıştırmayacağına göre o halde herkes kendi çevresinden başlasın ki dik duracak insanı aramaya!
|