Kapitalist ülkelerin az gelişmiş ülkeleri sömürerek ayakta kalmaları ve dünya pazarını ele geçirmek isteyen emperyalist ülkelerin kendi aralarındaki rekabet kaçınılmaz olarak savaşlara yol açar. Emperyalizm, büyük devletlerin kendi çıkarlarını zor yoluyla küçük devletlere dayatması anlamına geliyorsa farklı ülkeler üzerinde ekonomik üstünlük yaratan Türkiye'yi görmeyen bir anti-emperyalizmin ne kadar sahte bir anti-emperyalizm olduğu açıkça ortada. Bu sahte anti-emperyalistler, artık, kapitalizmin nihai zaferi ile tarihin sonuna gelindi, bundan sonra büyük çatışmalara, savaşlara gerek kalmayacak, ekonomik küreselleşme siyasal küreselleşmeyi de sağlayacak, dolayısıyla artık bir ihtiyaç olmaktan çıkan sınırlar ortadan kalkacaktır. Özetleyebileceğimiz görüşlerin çok popüler olduğu 1990'larda, liberal sağdan gelen "küreselleşme" saldırısı karşısında da kendi egemen sınıflarının yanında tavır alarak emperyalist Avrupa Birliği'ni savunmuşlardı. Kapitalizmin en sonunda kaçınılmaz olarak emperyalistleşeceği bir güçle kapitalist ülkelerininde kendi dinamikleriyle ayakta duramayacaklarını ve bu yüzden kendinden güçsüz ülkeleri sömürmek zorunda kalacaklarını ve bunun da dünyayı topyekün savaşlara götürecektir. İşte görüyorsunuz emperyalist güçler dünyanın değişik coğrafyalarında perdenin arkasında durarak savaşlar yaratmaktadırlar. Emperyalist güçler özellikle savaş tercihleri yaratacağı bölgeleri çok iyi keşfederek, orada saf tutmaktadırlar. Emperyalist güçler birinci derecede iradesi zayıf olan bölgeleri üzerinde stratejik çalışmalarını planlamaktadırlar. Emperyalizm; Kapitalizmin en üst aşamasıdır. Temel ilkesi sömürüye ve rekabete dayalı ekonomik bir sistemdir. Amacı, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin pazarını ele geçirerek dünya ekonomisini kontrolünde bulundurmak, o ülkelerin kaynaklarını o ülkede yatırımlar yaparak kullanmak ve gelişmelerine engel olmak.Bunu ise gelişen güçlü teknolojisinin sayesinde gerçekleştirmektedir. Emperyalist ülkeler sıradan bir ürünü 5 liraya mal ediyorsa, azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler bu malı üretecek olmaya kalkarsa 10 liraya mal edebilecektir. Çünkü ne dünya pazarı kontrollerindedir, ne teknolojik gelişmişlikleri buna uygundur, ne de altyapıları hazır durumdadır. O nedenle az gelişmiş bu ülkeler üretimden vazgeçtiği için sürekli çok gelişmiş emperyal ülkelerin güdümünden kurtulamamaktadırlar. Ve böylece Emperyalist seviyeye ulaşmış ülkeler diğer ülkeleri sonsuza değin kontrol etmeye, denetlemeye, gelişmesine engel olmaya ve sömürmeye devam etmektedir. Sosyalizm: Herkesin emeğinin niteliği ve niceliği ölçüsünde pay aldığı sistemdir. Bu sistemde devlet örgütlenmesi mevcuttur. Komünizm: Üretim araçlarının patlama yaptığı ve sosyalist ahlakın yerleştiği bir noktada herkesin ihtiyacı olanı aldığı ve emeği kadar katkıda bulunduğu sistemdir. Bu sistemde devlet örgütlenmesi yoktur.
Sosyalizme yaklaşan en büyük tecrübe 1917-1924 Sovyetlerdir. Komünizme yaklaşan en büyük tecrübe 1871 Paris Komünü'dür. Sosyalizm ve komünizm enternasyonel sistemler olarak kapitalizm gibi tüm dünyada egemen olduğu ölçüde uygulanır. Tek ülkede ''sosyalizm'' şeklindeki 20.yüzyıllarının uygulamaları bütünüyle sosyalist bir anlayış mevcut olmakla birlikte sosyalizm olarak tanımlanmamaktadır. Sınırsız bir kendini beğenmişlik, ırksal bir kibir, başarılı ulusların bilincinde yıllar yılı tıpkı bir uyuşturucu etkisi gösterir. Komünizmi ve Emperyalizmi kısaca bu şekilde tanımlayabildim. Bu nedenlerle Komünizm, Kapitalizme ve Emperyalizme (özel mülkiyete, rekabete, sömürüye) karşıdır ve Komünizm Emperyalizmin zıttıdır.
|