Moved Permanently

Hak tecelli eyleyince, her işi asan eder,

Halk eder esbabını, bir lahzada ihsan eder.

Nitekim, öyle oldu. Bu millet, Hüseyin Çelik’ten nihayet kurtuldu. Ama, neler çektikten sonra.

Milli Eğitim Bakanı olduğunda dikkatimi çekmişti. Ama, daha önceden tanıyordum. Üniversitede Asistan olup da, şimdi adına Yardımcı Doçent dedikleri sıfatı taşırken, Doğruyol Partisi lider kadrosunun dikkatini çekmiş, onlar da onu alıp Milletvekili yapmışlardı.

      Ancak, kendisini seçenlere sadakat göstermeyen ve güven vermeyen Hüseyin Çelik, partisinden istifa edip “ikbal” beklediği AKP’ye katılmıştı.

     Beklentisi gerçekleşince de, AKP’nin kurduğu ilk hükümette Kültür, daha sonra da Milli  Eğitim Bakanı yapılmıştı.

     İşte, Türk Milli Eğitimi ilk defa onun zamanında büyük yaralar almış ve gerileme dönemine girmişti.

     Bakan olur olmaz, sivri diliyle herkese laf yetiştiren, daha doğrusu kırıp döken Hüseyin Çelik, “İmam Hatip Okulları’na sahip çıkıyorum.” diyerek, bu okullarda okuyan öğrencilerin önlerinin tıkanmasına birinci derecede sebep olmuştu.

    Daha açık bir söylemle, Yüksek Öğretim Kurumu’na, bu çocukların aldıkları eğitimi ve Üniversiteye girişteki doğal haklarını anlatmak yerine, kurumla sürtüşmeye girmiş ve YÖK’ün icat ettiği bir “katsayı engeli” ile bu çocukların önünü tıkamıştı.

 ÜCRETSİZ DERS KİTABI DEDİ-KODULARI

     AKP iktidarı, hem yoksul ailelerin, hem de her yıl yayınevleri önünde oluşan kitap kuyruklarının çilesini ortadan kaldırmak için, ders kitaplarını ücretsiz dağıtmaya karar vermiş ve dediğini yapmıştı.

     Öğrenciler, daha okula başladıkları ilk gün, kitaplarını sıralarının üstünde buldular. Güzel ve takdire şayan bir hizmetti bu. Hüseyin Çelik döneminde başlayan bu uygulama,  halen devam ediyor ve takdir görüyor.

     İşte, o kitapların basımı ve temini konusunda yayıncılarla anlaşan Milli Eğitim Bakanlığı, ortaya atılan yolsuzluk dedi-kodu’larını bir türlü önleyemedi.

    İddialar, daha çok Bakan Hüseyin Çelik’le ilgiliydi ve çok ciddi iddialar ortaya atılıyordu.

     Bu furyada, zenginleşenler olmuştu ve iddialara göre, bunlardan biri de Hüseyin Çelik’ti. Ama, basın yayın organları susturuldu ve böylece  her şey ört-bas edildi.

           ÖĞRETMEN VE PERSONEL ATAMALARINDAKİ İDDİALAR

    Hüseyin Çelik döneminde, gerek idari personelin atamalarında, gerekse öğretmen alımları ve nakillerindeki dedi-kodular çok yazıldı ve söylendi.

    Tek parti iktidarı olmanın gücü, bütün bu iddiaları ve haksızlıkları araştırma, eleştirme ve düzeltme imkanı vermedi. Hüseyin Çelik, her türlü yolsuzluk iddialarından piri-pak gösterilip, paçayı kurtardı.

    Hüseyin Çelik bu meyanda; “Demokratik davranıyoruz ve Öğretmen Sendikaları’nın faaliyetlerine izin veriyoruz.” diyerek, kendilerine yandaş sendikalar kurdurup, öğretmenleri de kamplara bölmeyi başardı.

    Bugün, öğretmenlerin bu şekilde kamplara bölünmesinin ve yandaş sendikaların Bakanlığın bütün işlerine burnunu sokmalarının mucidi ve müsebbibi, Hüseyin Çelik’tir.

    Gelmiş-geçmiş en şaibeli ve en başarısız Milli Eğitim Bakanı unvanını kazanan Hüseyin Çelik, Türkiye’nin yıllara göre hangi branşta, ne kadar öğretmene ihtiyacı olacağını dahi hesap edememiş ve bunu Yüksek Öğretim Kurulu’na bildirememiştir.

    O sebeple, fabrikasyon üretimi yaparcasına öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri’yle, Fen-Edebiyat Fakülteleri,  bu gün atanma bekleyen 300 bin öğretmen adayını, Bakanlığın kapısına yığmışlardır.

                           PARTİ SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ÇELİK

    Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Türk Eğitim Sistemi’ni harap ettikten sonra bu görevden alınan Çelik, laf üretmedeki maharetinden ötürü Parti Sözcüsü yapıldı.

    Sivri diliyle ve saygısız ifadeleriyle sürekli tepki toplayan Çelik, terör kurbanı şehit cenazelerinin geldiği sırada Meclisin toplanması gerektiği söylenince; “Üç-beş kişi şehit oldu diye Meclis toplanamaz.” diyerek, vatan uğruna can veren o yavruların ruhlarına azap verirken, ana-babalarının da içini bir kere daha yaktı.

    Hüseyin Çelik’in gafları ve saygı dışı itici lafları bir kitapta toplanabilir ve ibretlik bir vesika olarak, gelecek kuşaklara pek ala bırakılabilir.

VE HÜSEYİN ÇELİK, KAPI DIŞARI

      Değerli okuyucularım; Başbakan Erdoğan’ı ve iktidarını bu sütunlarda defalarca eleştirdim. Bu hareketim, yanlışları gören herkesin bir tavrı olmalıdır.

     Ne var ki, Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı olur olmaz Hüseyin Çelik’i, son görevi olan Parti Sözcülüğü’nden uzaklaştırması hem parti, hem de onun saygısız tutumu ve sivri dilinden usananlar için pek hayırlı olmuştur.

    Bu kişinin, partinin “Üç dönem seçilme” kuralına takılıp, önümüzdeki seçimlerde aday olamaması, daha da hayırlıdır.

     Edinilen bilgilere göre Tayyip Bey, şimdi onu Cumhurbaşkanlığı’nda “Danışman” gibi istihdam edecekmiş.

     Doğrusu, pek merak ediyorum. Acaba, ona neyi danışacak? Geçmişte partiye ve Milli Eğitim’e verdiği zararları mı?

     Takdir, elbette  onundur. Her ne yaparsa yapsın, onu bir daha bu milletin karşısına çıkarmasın. Bize, o yeter.

     Birileri karşıma çıkıp da; “Tayyip Bey’in, en beğendiğin icraatı nedir?” diye sorsa, hiç tereddüt etmeden; “Hüseyin Çelik’i,  hükümetten ve partiden kovmasıdır.” derim.