|
||
CHP de sancılar bitmiyor | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Saray'da CHP'lilerde bir karamsarlık var. Biz nerede hata yaptık diye birbirilerine sorup duruyorlar. Sonunda sorunun cevabını da yorumunu da şu şekilde yapıyorlar: "Hele adama bakın. Dağdan gelip bağdakini kovuyor. Kim bu adamı partiye getirdi? 2004 yerel seçimlerinde partimize hakaret eden Nazmi Çoban bugün gelmiş bizi partimizden ihraç ediyor. Nazmi Çoban şu ana kadar partiye ne verdi de bu kadar partili oldu. 2004 yerel seçimlerinde partimize "Hırsız" diyen ve olmadık hakaretler eden Çoban şimdi ne oldu da CHP'li oldu. Üstelik biz onun gibi evimize partiden ekmek götürmüyoruz. 5 yıldır bu partiden geçimini sağlıyor. Bugün belediye başkanı ise partinin ve bizim sayemizdendir. 2009 yerel seçimlerinde birlikte yürüdük. Tüm seçim organizasyonu bizler yaptık ve yürüttük." Evet, Nazmi Başkan 2007 yılında SHP'den CHP saflarına katıldı ve 2009 yerel seçimlerinde belediye başkanı olarak seçildi. Seçimlerin üstünden 6 ay geçmeden kavgalar, bölünmeler, parçalamalar ve ardından partiden ihraçlar gündeme gelmeye başladı. DAĞDAN GELİP BAĞDAKİNİ KOVMAK! Tıpkı Akşehir Gölü kıyısında Nasrettin hocamızın bakracındaki yoğurdu yedikten sonra, onu gölün suyuyla yıkarken bir köylünün: ‘Hoca ne yapıyorsun?’ sorusu ile başlayan diyalog ve zamanla toplumsal hafızanın eklemeleriyle ‘Göle maya çalmak’ deyiminin ortaya çıkması gibi… Bu nedenle ‘Dağdan gelip bağdakini kovmak’ deyiminin, tarihsel arka planda somut ve aynı zamanda sosyopolitik bir temeli de olmalıdır. Bağda bulunanlar, yerleşik düzen sahibidirler. Ne var ki, bağdakiler yozlaşmadan dağdakilerin bağdakileri kovmaları söz konusu olamaz. Eğer yozlaşmışlarsa, dağdakilerin inişine engel olamayacakları gibi, bağdan kovulmaları da kaçınılmaz bir kader olacaktır. Ancak bir deyim üzerinden ele aldığım ‘dağdakiler’ ile ‘bağdakilerin’ konumunu biraz daha somutlaştırmak için, şu kısa değerlendirmeyi de yapmak isterim: Dağdakilerde, yani göçebe yaşayan toplumlarda, sosyal sınıflar söz konusu değildir. Mülkiyet kavramı olmadığı için, mal biriktirme gibi bir dertleri de yoktur. Uzun vadeli bir statüko üretmezler. Yaşamları yılın dört mevsimine bağlıdır. Bağdakilere gelince, yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayat ile birlikte mülkiyet kavramı ortaya çıkmış, sosyal sınıflar belirginleşmiştir. Derken siyaset kurumu kaçınılmaz olarak kapıyı çalar. Bu şekliyle bağdakiler, uygarlığın gelişimi noktasında yeni bir aşamaya geçmişlerdir. Ancak uygarlıklarını geliştirmeleri ve sürdürmeleri, doğrudan ilkeli hareket etmelerine bağlıdır. İlkeli davranmayı terk ettikleri andan itibaren yozlaşmaya başlarlar. Hak, hukuk gözetilmez olur, yoğun sınıfsal çatışmalar yaşanır, bu yolda dinsel ya da dindışı ideolojiler üretilir… Görünen o ki, bu hamur çok su kaldıracak. Anlayacağınız parti içerisinde çok ciddi hesaplaşmalar olacak. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.