|
||
Bugün Soma Yarını Sorma ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Çünkü, bu memlekette, yarın başımıza nelerin gelebileceğini bilmiyoruz. Hayatımız, tesadüflere bağlı. İnsanın canına kasteden, olaysız bir gün geçmiyor ki. Bunlar, eskiden de vardı, ama şimdi daha çok arttı. Değerli okuyucularım, özellikle akşam evimize geldiğimizde, televizyonun karşısına geçip, günün haberlerini çok kere izlemek istemiyoruz. Hangi kanalı tıklasak, nerede bir cinayet, nerede bir kaza, nerede bir hırsızlık ve gasp, nerede bir yangın ya da insanın içini burkan bir haber varsa, karşımıza çıkıveriyor. Çocukluğumun geçtiği 1950’li yılları anımsıyorum. Televizyonlar henüz yoktu, ama gazeteler yine günlük çıkıyordu. Bugünden farkı, resimleri renkli değildi. Dönemin, bugünden başka bir farkı da, ülkemizin nüfusu bu kadar kalabalık değildi. Bu toprakların üzerinde, yine bizim babalarımız, bizim dedelerimiz ve bizim neslimiz yaşıyordu. Basit bir sokak kavgası bile olay olur ve gazetelere haber yapılırdı. Küçük çaplı hırsızlıklar, büyük olaylardan sayılır, tek tük rastlanan cinayetler ise, gazetelerin birinci sayfasından manşet olur ve günlerce yazılır ve konuşulurdu. PEKİ, ŞİMDİ NE OLDU ? Nüfusumuz arttı, yayın organlarının çeşitleri ve miktarı da nüfusumuzla birlikte arttı. İnsanımız, yine aynı insanların çocukları, torunları. Soyumuzda bir değişiklik yok, ama huyumuzda değişiklik oldu. Asabi, saygısız ve bir kısım halkımız da, aç gözlü ve kanun tanımaz oldu. Başkalarının malına tenezzül etmek ve canına kıymak, olağan hale geldi. Acıma, merhamet, samimi dostluk ve hakka hukuka saygı, kaybolup gitti. İşte, akşam olunca seyrettiğimiz televizyon ekranlarına bütün bunların yansımasını görüyor ve kahroluyoruz. KİŞİSEL FELAKET, ULUSAL FELAKET Uğradığımız bireysel felaketlerden başka, kimi zamanlarda da ulusal felaketlerle karşılaşıyoruz. İşte, geçtiğimiz Çarşamba günü Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen “Maden Kazası” tam bir ulusal felaketti. Bu yazının kaleme alındığı saatte, ölü sayısının 274 olduğu açıklandı. Soma’ya gelen Başbakan’ın yaptığı açıklamaları, dikkatle dinledim. Bu kazaların başka ülkelerde de olduğunu söyleyen Başbakan, olayın yaşandığı Özel Maden Şirketi’nin, gerekli her türlü tedbiri aldığını belirterek şirketi savunuyor ve başka ülkelerdeki kazalardan örnekler veriyordu. İyi, ama onun verdiği örnekler, geçen yüzyılda kalmıştı. 20’nci yüzyılın ikinci yarısında, hele 21’nci yüzyılın başlarında artık maden kazası olmuyor, çünkü o ülkeler artık gerekli her türlü tedbiri almış oluyorlardı. Vatandaşlar, Başbakanın sözlerini ciddiye almadılar ve yalnız Soma’da değil, yurdun her tarafında onu protesto ettiler. Somada dolaşırken, korunmak için aracının plakasını çıkarmak zorunda kaldı. Kadere, elbette inanıyoruz. Ancak, kadere inanmak, her türlü tedbiri aldıktan sonra geçerli bir tavırdır. Bizde, ne yazık ki öyle olmuyor. Başbakan’ın söylediklerinin aksine işçi çalıştıran bu şirketler, insan sağlığı ve iş güvenliği konusunda tedbir almadan, kadere inanmamızı bekliyorlar. Bu olayın altından ne çıkacaktır, şimdilik bilmiyoruz. Ancak, ciddi bir ihmalin söz konusu olduğunu söylemeyen yok. Şunu iyi bilelim ki, bu memlekette ölen, öldüğüyle kalıyor. Çalışma Bakanı bile, olay yerine ancak 30 saat sonra gidebiliyor. Şu duyarsızlığa bakın. Bir parça ekmek uğruna hayatların kaybeden bu çileli vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Onların, görevleri başında “şehit” olduklarına inanıyorum. Aileleri efradına da başsağlığı diliyorum. *** Savaşta Kazan, Mahkemede Kaybet ! Soydaşlarımıza zulmeden Rumların bardağı taşırması üzerine, 1974 Harekatı ile Kıbrıs’taki haklarımızı savaşarak geri aldık. Bu savaşta, merhum Ecevit’in kazandıklarını, merhum Denktaş ölünceye kadar korumaya çalıştı. Şimdi, ne Ecevit var, ne de Denktaş. Başımızda, canımız pahasına kazandığımız Kıbrıs’ta, soydaşlarımızın hak ve hukukunu koruyamayan bir iktidar var. Savaşta kaybeden Rumlar, açtıkları davayı çok iyi takip ederek mahkemede kazandılar ve mahkeme kararıyla, bizden tam 90 milyon avro istiyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı böyle. Davayı iyi takip edemeyen Dışişleri Bakanı’mız ise, “Bu parayı vermeyiz” diyor. Başbakan da, kızdıklarına; “İnlerine gireriz.” diyordu. İnlerine girin de, vermeyin bakalım. Eski Bakanlardan merhum İsmail Arar, olmayacak işler için hep, “Güldürmeyin beni” derdi. *** Özgen Erkiş, Nihayet CHP’de Nezaketi ve tevazuu ile çevresinin sempatisini kazanan hemşerimiz Özgen Erkiş, genç yaşına rağmen siyasette iyice pişti. Nasıl pişmesin ki, üç yılda üç partide görev yaptı. Belediye Başkan adayı oldu. Daha sonra katıldığı AKP’nin adayından bile fazla oy aldı. Ne var ki, denediği kıyafetlerin kimisi dar, kimisi ona bol geldi. “Bizim Özgen” olarak nam salan ve sempati toplayan Özgen, dün akşam CHP’nin rozetini takarak, artık Cumhuriyet Halk Parti’li oldu. Partinin ilçe merkezinde yapılan “Rozet Takma Töreni”ne, ben de izleyici olarak katıldım ve Özgen’i kutladım. Öyle sanıyorum, adını dağlara yazdıran Özgen’in, MHP’ye geçmek gibi bir niyeti yok. Artık, CHP’de kalacak ve güçlenmesi için partiye büyük katkısı olacak. Yaşı, daha genç. Bir gün gelecek, beklediği oy’u alacak ve hak ettiği göreve mutlaka seçilecek. Başarılarını sürdürmesini diliyorum. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.