|
||
Memleket Manzaraları (2) | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Dün de yazmıştım. Öyle bir toplumuz ki, her lafı kaldırmıyoruz. Yan bakanlara kızıyoruz, ama öpenlere aldırmıyoruz. Durum böyle olunca, memleketimde manzaradan geçilmiyor. ---------------------------------------------------------------------------------- Değerli okuyucularım, “kusur”u gelin yapmışlar, ama hiç kimse ona damat olmamış. Çünkü, hiç kimse kusuru kabul etmiyor. Kusurlu olsa bile… Oysa, öyle büyük kusurlarımız var ki, yalnız hemcinslerimiz değil, onları Allah bile affetmiyor. Üç kuruşluk çıkar sağlamak için “Kula kul olmak”, bunların başında geliyor. Biri çıkıyor, “Ben, onun bilmem nesinin kılı olayım.” diyor. Başka biri çıkıyor, yıllarca aldığı din eğitimine rağmen, biat ettiği kişiyi çıkarı için “Allah’la eş” tutuyor. Utanması bir yana, Allah’tan hiç korkmuyor. Çünkü o Yaradan’a değil, ona çıkar sağlayana tapıyor. Bu durumu öğrenen öteki insanlar, utanıyor ve ürküyor. “Bu toplum, acaba nereye gidiyor?” diye sormak istiyor. Özellikle son yıllarda ülkemizde öyle olaylar yaşanıyor ki, insan okuduklarına, gördüklerine ve duyduklarına inanamıyor. Örnek çok, alın size sadece bir kaçı. TOPLU YOLSUZLUK İDARESİ (TOYİ) Aslında, kısa adı TOKİ, yani Toplu Konut İdaresi, ama artık öyle anılmıyor. TOYİ, yani Toplu Yolsuzluk İdaresi olarak biliniyor. Bu iktidardan önce kuruldu. Konut edinmek isteyen yoksul vatandaşları, ev sahibi yapmak için ortaya çıkmıştı. Başlangıçta, üstlendiği görevi gereği gibi yaptı. Kimi yoksul ve evsiz vatandaşlar, uzun vadeli borçlanarak konut sahibi oldular. Bu iktidar gelince, kurumun amacı birden değişti. Kurum, bu defa zenginleri konut sahibi yapmaya başladı, hem de onlar için lüks konutlar yaptı. Zenginler, TOKİ’nin bu lüks konutlarına taşınırken, yoksul vatandaşlar mütevazi evlerine girdiklerine pişman oldular. Her gün yaşadıkları sorunlar, onları bin pişman etti. Bu kuruluşu yönetenler, yasaların verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanarak, zaman içinde en kıymetli arsa ve arazileri kapatıp, yandaş ve yalakalara birer rant kapısı açtılar. Adı, böylece TOYİ oluverdi. Oldu, ama işin içine rüşvet ve yolsuzluk da girince, 17 Aralık Operasyonu ile iyice deşifre oldular. Başındaki Bakan anlaşılır bir ifadeyle ; “Suç varsa, Başbakan emretti, ben de yaptım.” diyerek itirafta bulundu ve o iğrenç kokular her tarafa yayıldı. “İtiraf”, en sağlam ve kesin bir delildir. Bunu duyunca biz de; “Artık, halkı tiksindiren bu yolsuzluğun hesabı sorulur.” dedik, ama öyle olmadı. Bir Savcı çıkıp, “Suç yok, kovuşturmaya da gerek yok.” deyip, hukuk diliyle “Takipsizlik Kararı” verdi. Savcı, yakında terfi edecektir. O, takipsizlik dese de, ben takip ediyorum. Siz de, takip edin. BU POLİS, KİMİN POLİSİ ? 1 Mayıs, bütün dünyada İşçi Bayramı olarak kutlanıyor. Bu iktidar da kabul etti. Bu bayramı, yıllardan beri Taksim Meydanı’nda kutlamak, bir gelenek halini aldı. 1977 deki kutlamalar sırasında kasıtlı olarak çıkarılan olayda 34 kişi öldü. 37 yıldan beri, bu olay bahane edilip, işçiler Taksim’e sokulmak istenmiyor ve Taksim kutlamaları engelleniyor. Taşıt kazaları oluyor diye, ne uçağa, ne otobüse ne de otomobile binme yasağı getirilmiyor. Öyle bir şey zaten olamaz. Ancak, Taksim’in engellenmesi için, bu olay her sene bahane olarak gösteriliyor. Polis öne sürülüp, hayvanlara bile reva görülmeyen ağır hareketler, daha doğrusu ağır hakaretler yapılıyor. Devleti yönetenlere; bu yaptığınız nedir böyle? Polis’in, o işgüzarlığı nedir böyle? İnsanlara yaptığı o zulüm nedir öyle? O Polis, kimin Polisi? diye, sormak gerekiyor. İstanbul’u işgal eden müstevliler bile, halka böyle bir zulüm yapmadılar. Ziya Paşa, Kuran-ı Kerim’den esinlenerek bakın ne diyor? Zalimlere dedirir bir gün kudret-i Mevla, Tallahi, laked, aserek Allah’ü aleyna. NEREDESİN EY İDAM CEZASI ? “Avrupa Birliği” hayaline kapılıp, idam cezasını kaldırdık. İdam Cezası, bütün dinlerde olduğu gibi, bütün toplumlarda da vardı. Avrupa ülkeleri kaldırdı, ama dünyanın en güçlü, en gelişmiş ve en medeni ülkesi sayılan Amerika, bu cezayı kaldırmadı. Biz, kaldırdık da iyi mi yaptık? Hayır, çok kötü yaptık. Çünkü, bu cezayı hak edenlere, hak etmedikleri yaşama imkanını verdik. Görüyorsunuz, yıllardan beri “hunhar” cinayetler işleniyor. Masum insanların canına kıyılıyor. Hem de, insanlık dışı çeşitli işkenceler yapılarak canlar alınıyor. Umut bağladığımız Avrupa Birliği’ne girebilme şansımız, artık % 0 noktasındadır. Kendimizi kandırmayalım ve bu cezayı hak edenlere, artık yaşama imkanı ve şansı tanımayalım. Biz, Amerika’dan daha mı medeniyiz? Bizim vatandaşlarımızın canı, Amerikan vatandaşlarının canından daha mı değersiz? Güya, Avrupa izin vermezmiş. “Hatadan dönülemez.” diyen bir kanun mu var? Bırakın bu lafları, getirin idam cezasını. Geçen gün, Başbakan da beni destekleyen laflar ediyordu. O halde, daha ne bekliyor? Memleket Manzaraları devam edecek. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.