|
||
Her Yere El attılar Her Şeyi Bozdular ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Önce, ahlakı bozdular. Devletin, düzgün işleyen düzenini bozdular. Dini ve milli değerlerimizi ve bütünlüğümüzü bozdular. Adaletin, düzgün dönmeye çalışan çarkını bozdular. Kısaca, bozmadıkları hiçbir şey kalmadı. Bütün bunları, hep maddi çıkarları için yaptılar. Ve, sonunda milletin a…na koydurdular. Milletin, elini verip kolunu bir türlü alamadığı bu siyasi iktidardan bahsediyorum. Bir geldiler, “pir” geldiler. 12 yıl içinde, “çıkarları için” el atmadıkları dal, açmadıkları kapı bırakmadılar. Şimdiye kadar hiçbir siyasi iktidarın saygı gösterip kurcalamadığı ve çıkar amaçlı olarak el atmadığı yerlere el attılar. Sattılar, savdılar. Ceplerini doldurmak için, “ne din ne de iman” gözettiler. Yaptıkları bütün “yolsuz işleri”, korkmadan ve hiç kimseye karşı en ufak bir “utanç” duymadan yaptılar. Hiçbir eleştiri ve uyarıya, aldırış etmediler. Kanun ve hukuk tanımadılar. Bir “torba kanun” modeli icat edip, hemen bütün kanunları, kendi çıkarlarını ve geleceklerini gözeterek çıkardılar. Emellerine ulaşmak için, devletin bütün gücünü ve imkanlarını, haksız ve kanunsuz biçimde kullandılar. Şimdiye kadar “yolsuzluk” olarak tanımlanan çıkar amaçlı kanunsuzlukların, açık bir “hırsızlık” olarak anılmasına aldırış etmediler. “Hırsızlık yapıyorsunuz. Siz, hırsızsınız” diyenleri ve özellikle bu sözleri meydanlarda haykıran parti liderlerini ciddiye almadılar. “Başbakan” yerine, “Başçalan” denmesine gülüp geçtiler. Sokaklarda, meydanlarda “Hırsız var!” diye bağıran Türk halkına önce bozuldular, ama daha sonra ses çıkaramadılar. Odalar dolusu rüşvet ve hırsızlık paraları, para kasaları, para sayma makineleri ve kutular dolusu paralarla basıldılar. Cumhuriyet ükümetinin Bakanı olmanın şerefini ayaklar altına alıp, hükühükümetinin Bakanı olmanın şerefini ayaklar altına alıp, hiçbir utanma duygusuna kapılmadan halkın önüne çıktılar. Haklarında düzenlenen hukuki fezlekeleri, ört bas ettiler. Onlar Başbakana, Başbakan onlara sarıldı ve yüzleri hiç kızarmadan bu milletle adeta alay ettiler. “Referansımız İslam” dediler, ama bu yüce dinin kutsal kitabı ile alay ettiler. Başbakanı, “Allah”a benzettiler.(Bu cümleyi yazmaktan bile Allah’a karşı tövbe ediyorum.) Haklarındaki “delilli-ispatlı” olan bütün marifetlerine(!), düzmece ya da montaj dediler. Bütün bu rezillikleri gözü ile görüp, kulağı ile işitenlere karşı direnip, herkese “aptal” muamelesi yaptılar. Cemaat ve tarikatlarla işbirliği yapıp, Türk ordusuna “kumpas” kurdular. Ancak, bu suçu da üzerlerinden atıp, daha önce sarmaş dolaş oldukları bir cemaate yüklediler. Nice masum insanı, bu kumpasın kurbanı yapıp, hapislere doldurdular ve haksız yere yıllarca hapis yatırdılar. Bütün bu eylemleriyle, ulusal itibarımızı dünyada beş paralık ettiler. Ülkemizi bölünme noktasına gelip, komşularımızla savaş çıkarmak istediler. Devletin parasını lüks ve sefahatleri için harcadılar ve adeta çarçur ettiler. Ana Muhalefet Partisi’nin lideri meydanlara çıkıp, bunların yüz katını hatta daha fazlasını söyledi, ama onlar bu lafların duvara söylendiğini sandılar. Seçim sonrası da görüldü ki, adaleti ayaklar altına alıp, yargıyı “arka bahçeleri” gibi kullandılar. Ankara Belediye Başkanlığı’nı hileli ve şaibeli bir biçimde kazandığı söylenen Melih Gökçek’e mazbatasını veren hakimin yüzündeki gülücüleri görmek lazımdı. Gökçek sarılmadan, hakimin onun boynuna sarılması ve mazbatayı “çerçeveleterek” ona vermesi, seçim tarihinde ilk defa görülüyordu. Seçim yolsuzluklarının ve oy hırsızlıklarının burada detayını vermekse, “malumu ilam”dan öteye gitmiyordu. “MİLLETE HİZMET YOLUNDA 12 YIL” İktidar, seçimin yapıldığı Mart ayı içinde, bu adı taşıyan bir kitap çıkardı. Bu kitabı kim gördü, kim görmedi bilemem. Ama, ben bir tanesini buldum. Kitabın adı böyle değil; “Milleti Soymak Yolunda 12 yıl” olmalıydı. 212 sayfalık kitap, “hizmet” değil, bir “ibret” belgesi. Çeşitli başlıklar altında kaleme alınmış. Anlatılanların, az da olsa, tasvip ve takdir ettiğim yanları var. Ancak, kitap bütünüyle abartı ve gerçek dışı bilgi ve iddialarla dolu. İsterseniz, kitapta övgüyle kaleme alınan bazı başlıklara kısaca göz atalım. * Anlatmaya, “demokratikleşme” diye başlıyorlar. Aklıma hemen, yaptıkları bu seçim ve bu isim altında ülkenin bölünmek istenmesi geldi. * “Kardeşlik” diyorlar, halkımızı iki kampa böldüklerini görüyoruz. · “Kadınlara pozitif ayrımcılık” diyorlar, devr-i iktidarlarında 4000’in üzerinde kadın öldürülmüş. · “Dünyada söz sahibiyiz” diyorlar, ama herkes bize düşman olmuş. · “Kalkındık” diyorlar, ama sadece kendileri kalkınmış ve ülkenin dış borcu, yarım trilyon doları geçmiş. · “Bankacılık sektörünü sağlam hale getirdik” diyorlar, ama Bankalar eline geçirdiklerini donuna kadar soyuyorlar. · “Hane halkı bütçesini koruduk.” diyorlar, lakin halk ancak kredi kartlarıyla geçimini döndürüyor. · “Paradan sıfırları atıp, bir lirayı bir dolar yaptık.” diyorlar, ama dolar 2.5 liraya yaklaştı. · “Eğitimde, köklü değişiklik yaptık.” diyorlar, ama eğitimi kökünden batırdılar. Okullarda, “eğitim” diye bir kavram bırakmadılar. Devletin yaptığı okullara, hep kendi adlarını verdiler. Eğitimdeki “Fatih Projesi”ni de, tıpkı “ücretsiz kitap dağıtımı” gibi, bir ihale vurgununa dönüştürdüler. · “Sağlıkta dönüşüm ve reform yaptık” diyorlar, ama ilaçlardaki katılım payı ve özel hastane soygunları, reform dedikleri bu uygulamayı tam bir vurgun haline getirdi. · “Aileyi ve Sosyal Politikaları” bir Bakanlık olarak tasarladılar. Lakin, bu Bakanlığın Özel Kalem’in, devlete ödetilen bir aylık çay parasının 80 bin lirayı geçtiği ifade edildi. Bu önemli değilse de, bu Bakanlık kurulduktan sonra artan erken evlilikler, çarpık ilişkiler ve düşükler, evden kaçmalar, sayısı artan sokak çocukları, boşanan çiftler, öldürülen kadınlar ve takipsiz kalan zina olaylarıyla Türk Aile Yapısı, temelinden sarsıldı ve ciddi biçimde hasar gördü. · “Avrupa Birliği için Bakanlık kurduk.” diyorlar, ama başına getirdikleri kişi “Rüşvetçi” 4 Bakandan biriydi ve hiç utanmadan ve Allah’tan korkmadan Kur’an-ı Kerim’le alay ediyordu. Avrupa’da olmayan itibarımız, bu kişi sayesinde iyice dibe vurdu. · “Adalet Reformu yaptık.” diyorlar ve bütün mahlukatı güldürüyorlar. Memlekette, adalet mi bıraktılar? Millet, yargıya gidip, hakkını aramaktan korkuyor. Hakim ve Savcılar da, ne yapacaklarını ve nasıl davranacaklarını şaşırdılar. · “Spor hizmetlerini geliştirdik.” diyorlar, ama Spor Bakanı yaptıkları kişi yolsuz çıkınca, Başbakan’dan yediği sille tokatla kapı dışarı edildi. Sporda, göze batan hiçbir hizmet ve iyileştirme görülmedi. · “Tarımda güvenilir gıda sağladık.” diyorlar, ama neredeyse yediğimiz bütün gıdaların zehir saçtığını söylemiyorlar. · “Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik”teki övgüleri ise, insanı güldürüyor. Başbakan’ın oğlunun, “gemicik” dedikleri gemilerinin 6 ya çıktığını, Bakanın ise 30 gemilik bir filo kurduğunu öğrendik. Türk Hava Yolları’nın, başındaki iktidar yandaşı Hamdi Topçu ile Topçu Hava Yolları’na dönüştüğünü ve tam bir çiftlik haline geldiğini artık herkes biliyor. Herkesi fişlediler. Mahkeme kararlarına rağmen, sosyal medyayı kapattılar. · “Ormancılık” alanındaki övgüleri de insanı güldürüyor. Rant uğruna, ülkemizdeki “yeşil” i katletmek için adeta seferberlik ilan ettiler. Ormanları ve hazine arazilerini yağma ettiler. · “Enerji” üretimindeki başarıları, elektrik ve doğalgaz fiyatlarından zaten belli oluyor. Ailenin gelirinin önemli bir bölümünün, ısıtma ve aydınlatma için harcandığını sanki bilmiyorlar. Ya, o sık sık oluşan elektrik kesintileri! Sattıkları benzin ise, dünyanın en pahalı benzini. · “Çevre ve Şehircilik” alanındaki övgüleri ise, sadece güldürmüyor, insanı utandırıyor. İmar rantları ile tarihimizi yok ettiler. Büyük şehirleri, yüksek binalarla birer “ucube”ye çevirdiler. TOKİ denilen bir kuruluşla, rant için el atmadıkları imar alanı bırakmadılar. Bu kuruluşla, yolsuzlukların katmerlisini yaptılar. · “İçişleri”ndeki başarılarını sıralarken, Bakanın işsiz oğlunun 20 bin avro aylık kiralı rezidansıyla, para kasaları ve para sayma makinelerini yazmayı unutmuşlar. Evinde 4.5 milyon dolar saklayan Bankanın Genel Müdürü de unutulmuş. Sıfırlanan paralara ise, hiç değinilmemiş. 28 defada, 52 milyon dolar götüren ve kolunda avantadan 700 bin liralık saat taşıyan Bakan ise, hiç hatırlanmamış. · “Bilim ve Sanayi”deki reformlardan bahsedilirken, yeni Bakanın bilimsel yöntemler yerine, (Başbakanı savunmak için) her şeyi hisleriyle algıladığı belirtilmemiş. · “Gümrük ve Ticaret”ten bahsederken, gümrük kapılarında dönen dolaplardan hiç söz edilmemiş. · “Sosyal Güvenlik Reformu yaptık” derken, emeklilerin geçinmeye çalışırken, nasıl süründükleri de belirtilmemiş. İşsiz insanların sayısının her geçen gün arttığından hiç dem vurulmamış. · Kitapta, son olarak “Vakıflara ait kültür varlıklarını koruyoruz” diyerek, bu tarihi ve geleneksel kurumu da nasıl talan ettikleri hiç anlatılmamış. Türk Milleti’nin vakıf mallarının, ecnebilere nasıl hibe edildiğinden hiç bahsedilmemiş. *** Değerli okuyucularım; uzun lafın kısası, bu iktidar döneminde ülkemizdeki her şey ters-yüz edildi. Çıkar uğruna el atılmadık ve talan edilmedik hiçbir şey kalmadı. Gelecek yıl, eğer adil ve dürüst bir seçim yapılmazsa, talan devam edecek, yolunan tavuğun tüyleriyle kemiklerinden başka, elimizde hiçbir şey kalmayacak. --------------------------------------------- Dip Notu : Bana; kızıma verdiğim 500 liralık çeyizin parasıyla, babamın 80 yıl önce edindiği iki parça tarlanın, kayınvalideme de 70 yıl önce babasından kalan iki parça fındık bahçesinin hesabını soran bu adalet, iktidara bu “yağma”nın hesabını sormadıkça, ben bu rezaleti yazmaya devam edeceğim. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.