301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
07 Nisan 2014 - Pazartesi 10:35 Bu haber 1133 kez okundu
 
Bende evlat acısı sende de kuyruk acısı varken biz dost olamayız...
Köşe Yazıları Haberi


“Bende evlat acısı, sende de kuyruk acısı varken biz dost olamayız…”

CHP Saray İlçe Örgütü ile Belediye Başkanı Nazmi Çoban arasındaki gerilim şu hikayeyi akla getiriyor: “Bende evlat acısı, sende de kuyruk acısı varken biz dost olamayız.” İşte CHP'deki tablo da bu. Bunun sonu nasıl olacak merak konusu.
Başkan Çoban 5 yıl daha kendini garantiye aldı. Çoban, "Bana artık kimse dokunamaz, ben 5 yılı garantiledim. İlçe örgütünü de ele geçirdiğim vakit CHP'de yeni dönem başlatacağım" tarzında hesaplar yapmakta. Ama buna partililer müsaade eder mi, etmez mi önümüzdeki kongrede belli olacak. Parti tabanı bu gerilimi nasıl izler? Yaşanan bu olaylara seyirci mi kalır, yoksa  CHP'de her dönem bu sıkıntılar yaşanıyor diye "normal" mi karşılar?

İki ibretlik yaşanmış hikayeyi aktarmaya çalışacağım. Bu hikayelerin ana teması, CHP İlçe Örgütü ile Saray Belediye Başkanı Nazmi Çoban'ın şu andaki durumunu ve bundan sonra  yaşanacak olanları özetler nitelikte. Yani anlayacağınız her iki yakayı bir araya getirmek zor gibi görünüyor. Bu ayrıştırmaların mimarları ise, başta milletvekilleri ve il başkanı.
Nazmi Çoban CHP'yi Saray'da yeniden şekillendirecek bir proje çalışmasının peşinde. Çoban'a göre, 30 Mart 2014 yerel seçimlerini CHP Saray'da zaferle kazandı. Bu zaferi Salı akşamı Saray Restaurant'ta yeni seçilen meclis üyeleri ile birlikte yemek yiyerek kutladı. Gönül isterdi ki, o yemekte ilçe örgütü de olsun. Ama ilçe örgütünün bundan haberi bile yoktu.
Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte erken bir genel seçim de söz konusu olabilir. Bu seçimlerden önce ilçe kongresinin yapılması söz konusu olamaz. Kongre olmadığına göre ilçe örgütü bu seçimlere kiminle girecek ve belediye başkanının bu seçime katkısı ne olacak, merak konusu.
Bu konuları peyderpey işlemeye devam edeceğim. Şimdi gelelim asıl konuya. Bu iki hikayeden bakalım kim ders çıkartacak. Bekleyip görelim...

ZAMANIN birinde bir köylü ile yılan dost olurlar.
Köylü, yılana her gün süt götürmekte, yılan ise ona her gün bir altın vermektedir.
Onlarınki karşılıklı menfaat dostluğudur. Her ikisi de karşılıklı bir şeyler alıp verip, birbirlerinin hayatını kolaylaştırırlar.
Bu karşılıklı alışveriş uzunca bir süre devam eder.
Köylü bir gün hastalanır ve her gün götürdüğü sütü götüremez yılana. Oğlunu çağırır yanına.
“Bak oğlum bizim bahçenin yanındaki dut ağacının dibine her gün bir yılan gelir, benim götürdüğüm sütü alır ve yerine bir altın bırakır. Ben bugün hastayım ve bu sütü sen götür ve yılanın verdiği altını getir” der.

OĞLU babasının bahsettiği yere gider, sütü bırakır, ancak babasına da kızar…
Çünkü babası o altını almak için her gün yılanı ziyaret etmekte ve süt götürmektedir. Oğul, her gün gitmekle olur mu, kim taşıyacak her gün sütü, öldür şu yılanı al altının tümünü der.
Sütü babasının dediği yere bıraktıktan sonra altını vermeye gelen yılana baltayla saldırır…
Yılan kendini kurtarmak isterken aldığı balta darbesiyle kuyruğu kopar ve can acısıyla oğlana saldırır ve onu boğarak öldürür.
Köylü oğlunun altını getirmesini bekler.
Gelen yok, giden yok…
Oğlunun gelmediğini gören köylü hemen bahçeye koşar…
Bir de ne görsün, oğlu ölmüş, yılan acıyla ortalıkta kıvranmakta kuyruğunun yarısı yok!.

HER ikisi de üzgündür…
Köylüde evlat acısı, yılanda kuyruk acısı vardır!
Ancak, zaman geçer birbirlerine yeniden ihtiyaçları olduklarını anlarlar.
Çünkü yılan aç kalır, köylü de altınsız.
Tekrar bir araya gelirler ve derler ki yine eskisi gibi dost olalım.
Köylü der ki; “Sen yine her gün altını ver, ben yine sütünü getireyim”
Yılan kabul eder.
Ne yapsın her ikisinin de rızkı kesilmiştir.
Mecbur yeniden dost olmayı deneyeceklerdir…

KÖYLÜ yine her zamanki gibi sütü götürür, yılanın verdiği altını alır.
Bir kaç gün bu durum devam eder ama bir tuhaflık vardır…
Her ikisi de kendini kötü hissetmektedir.
Çünkü köylü her gittiğinde yılanı görünce evladının acısını hisseder. Yılan ise köylüyü gördüğünde kopan kuyruğunun acısını…
Köylü bakar ki bu durumu devam ettiremeyecek.
Evlat acısı zor!
Der ki yılana :
“Kusura bakma, bende evlat acısı, sende kuyruk acısı varken biz asla dost olamayız.
Birbirimizi gördüğümüzde hep bu acıyı yaşayacağız”

BAKANDAN ÖRNEK BİR DAVRANIŞ …
YILLAR
önce bir Milli Eğitim Bakanının odasının kapısı çalındı. İçeriden kararlı ve tok bir ses “Girin” diye seslendi.
Oldukça mütevazi döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi. Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanının yanına yanaşarak,
"Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi ile beraber" diyerek arkadaşını gösterdi.
Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden.
Gazi ve Can, Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular.
Tombul yanaklı çocuk söz aldı:
"Babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika’ya okumaya gitmek istiyoruz."
Bakan küçük bir sessizlikten sonra "Oğlum biraz dışarı çıkar mısın? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak" dedi.

Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi:
"Bak evladım, ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan olarak oğlumu Amerika’ya gönderirsem, bunu başkaları farklı değerlendireceklerdir. Bu yüzden sadece sana burs vereceğim. Gerekli işlemlerin yapılması için talimatı veririm az sonra."
Hayırlı olsun deyip dışarı çıkmasını söyledi talebenin.
Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakanın oğluna sarıldı çocuk.
"Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor."
Tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp bir mendil çıkarttı. İçi para dolu olan mendili arkadaşına verip, "Al bunları Gazi. Nasıl olsa bana lazım değil bu para artık" dedi, bir yıldır biriktirdiği parayı arkadaşına uzattı.
Oğlunun geleceğini bile ülkesinden sonra düşünen onurlu Milli Eğitim Bakanımız Sayın Hasan Ali Yücel Bey’i saygıyla anıyoruz.
Oğlu Can büyük edebiyatçı Can Yücel’dir.
Onun lise arkadaşı Gazi ise dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından Prof. Dr. Gazi Yaşargil’dir.
İki ibretlik yaşanmış hikayeyi aktarmaya çalıştım…
CHP İlçe Örgütü ile Belediye Başkanı Nazmi Çoban bu iki hikayeden inanıyorum ki ders çıkaracaklardır...

 

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 27.11.2024
Bugün
7 - 12
Perşembe
9 - 12
Cuma
9 - 14
Tekirdağ

Güncelleme: 26.11.2024
İmsak
06:33
Sabah
08:03
Öğle
13:02
İkindi
15:29
Akşam
17:51
Yatsı
19:16
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
34
33
0
1
11
12
2
Fenerbahçe
29
33
1
2
9
12
3
Samsunspor
26
25
3
2
8
13
4
Eyüpspor
22
19
3
4
6
13
5
Göztepe
21
23
3
3
6
12
6
Beşiktaş
21
21
3
3
6
12
7
Sivasspor
18
17
5
3
5
13
8
Başakşehir
16
17
4
4
4
12
9
Rizespor
16
12
6
1
5
12
10
Gaziantep FK
15
18
5
3
4
12
11
Trabzonspor
15
17
3
6
3
12
12
Kasımpasa
15
16
4
6
3
13
13
Konyaspor
15
15
6
3
4
13
14
Antalyaspor
14
15
6
2
4
12
15
Kayserispor
12
13
4
6
2
12
16
Alanyaspor
11
10
5
5
2
12
17
Bodrumspor
11
10
8
2
3
13
18
Hatayspor
7
11
7
4
1
12
19
A.Demirspor
2
9
10
2
0
12
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı