|
||
Bu Pisliği Ancak Seçim Temizler! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Osmanlı’nın en hırsız adamı, Sadrazam Rüstem Paşa’ydı. Bir yolunu bulup, kafasını uçurdular.Cumhuriyet döneminin en yolsuz iktidarı, AKP olarak tarihe geçecektir. Onun Sadrazamı ise, Başbakan Erdoğan’dır. Ondan kurtulmanın tek çaresinin, seçim olduğu anlaşılıyor. Önce, “Din, İman” dediler ve “Allah Korkusu”ndan bahsettiler. Peşinden, “3Y”olarak niteledikleri, “Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarıortadan kaldıracağız.”diyerek iktidara geldiler. Allah korkusunu, daha ilk günden ve bir kalemde silip attılar. E, Allah korkusu olmayınca, yolsuzluğun göbeğine oturdular. Yolsuzluğun olduğu yerde, yoksulluğu ortadan kaldırmanın mümkünatı yoktu. O sebeple, yoksulu daha da yoksul hale getirdiler. Zar-zor karnını doyurabilen kimi insanları, marketlerin önündeki çöp kutularından yiyecek toplamaya mecbur ettiler. Bir farkla ki, bunu yaparken yandaşlarını, yalakalarını ve onların zenginlerini, daha da zengin ettiler. Yasaklara gelince, onları kaldırmak bir yana, adaletle, insan hak ve hukuku ile bağdaşmayan yeni yasaklar getirdiler. YOLSUZLUKLAR, HIRSIZLIĞA DÖNÜŞTÜ “Halk,nasıl olsa yutuyor.”diyerek, yolsuzlukları tam anlamıyla hırsızlığa çevirdiler. “Halk, çalıyor, ama çalışıyor.”dediğine, “Biz de, çalıştığımıza göre, çalabiliriz.”diyerek, yolsuzluğu yine hırsızlığa çevirdiler. “Er-geç, bizibir gün iktidardan kovarlar. O halde gün, bugün.”diyerek, yolsuzluğu tekrar hırsızlığa çevirdiler. “Yolsuzluk;oğuldan babaya değil, babadan oğula geçer.”diyerek, hırsızlığa çevirdikleri yolsuzluğu, oğullarını kullanarak yaptılar. Halkın, “Türkiye, seninle gurur duyuyor.”demesini, “Tepki yok, daha çok yolsuzluk yapabiliriz.” şeklinde algılayıp, yolsuzlukları büsbütün hırsızlığa çevirdiler. PARA KUTULARI, PARA KASALARI, PARA SAYMA MAKİNELERİ İktidar, 11nci yılını bitirip, 12 nci yılına giriyor. Hırsızlığa dönüşen yolsuzluklar hız kesmiyor. Aksine, daha da hızlanıyor. Sadrazamın,“Hırsızlık, babadan oğula geçer.” deyişine uygun olarak 17 Aralık günü, oğulların evleri basılıyor. Oğullardan biri, “Bu ev benim değil. Ben, babamın evinde oturuyorum.”diyerek, kapıyı açmıyor. Asayişten sorumlu Bakanın oğlu ise, ayda 60 bin lira kira ödediği lüks evini açmak zorunda kalınca, 7 para kasası, kasalara sığmayıp yatakların üstüne serilmiş dolar, avro ve TL cinsinden paralar ve bu kadar çok parayı saymak için Para Sayma Makineleri bulunuyor. Babaların işe yaramayan taktikleri, çocukları hapse girmekten kurtaramıyor. Bir Bankanın Genel Müdürü ise, 4.5 milyon doları evinde kutularda saklarken yakalanıyor. Paraların “rüşvet” olduğu açıklanıyor ve önemli bir kısmının kaynağının yabancı uyruklu genç bir işadamı olduğu anlaşılıyor. O kişiyle birlikte, Banka Müdürü de hapiste misafir ediliyor. “PARALEL YAPI” DİYEREK, KIYAMETİ KOPARIYORLAR AKP, iktidara bir Cemaatin desteğiyle geldiği için, devlet kadrolarını o Cemaatle bölüşüyorlar. Bu bölüşümde Emniyet ve Yargının kadroları Cemaate bırakılınca, 17 Aralık Baskını’nın faturası Cemaate çıkarılıyor. Başbakan, zaten sallanan köprüleri Cemaatle tamamen atıyor ve “Onların inlerine kadar gireceğiz. Bu yaptıklarını, yanlarına bırakmayacağız.” diyor. Diyor, ama Cemaat de, elinden gelini geri koymuyor. Cemaatin adamları olarak bilinen memurlar, bulundukları görevlerden alınıyor. Hakim ve Savcılar Yasası da değiştirilerek, yargı da böylece tasfiye edilmiş oluyor. “Hak, Hukuk, Adalet mi?” onlara zerre kadar aldırış edilmiyor. Çünkü, onların partilerinin adında zaten “Adalet” sözcüğü var. Başka bir şeye gerek yok. Milletimiz de bunu, bir güzel yutuyor.(!) KASET SAVAŞIBAŞLIYOR Dedik ya, inlerine girilmek istenen Cemaat de boş durmuyor. Cemaat lideri“beddua”larından sonra, bir kaset savaşı başlatıyor. Kasetler irili ufaklı, ama biri var ki, 9-10 şiddetinde bir deprem gücünde. Konuşmalar, çok büyük bir hırsızlığa işaret ediyor. Biz ona Başbakan desek de, bu kasetten sonra CHP lideri“Başçalan” diyor. Çünkü,konuşmalara göre, evlerde depolanan paraların yakalanmaması için taşınması gerekiyor.Başçalandaoğluna, bu paraların tamamının başka yerlere naklini istiyor. Öteki söylemle “sıfırlanmasını” söylüyor. Konuşmalar, internete düşüyor.En az 5-6 milyon kişinin bunu izlediği ifade ediliyor. Başbakan, “Kaset montaj” dese de, dinlendiğini itiraf edip, böylece konuşmaları kabul etmiş oluyor. Teknik elemanlar da, “Konuşmalar, tereddütsüz sahiplerineait” deyince, her şey gün gibi ortaya çıkıyor. Değerli okuyucularım, büyük deprem olarak nitelenen bu kasetten sonra, artçı deprem olarak nitelenen daha küçük kasetler de çıkıyor. Ve belki de, daha başkaları da çıkacak. VE, BAKAN ÇOCUKLARI SERBEST Türk halkı ve yabancılar, bu kasetle ilgilenirken başka önemli bir olay daha oluyor. Halkımız, kutucu Banka Müdürü’nün serbest bırakılmasının şokunu üzerinden henüz atamadan, rüşvet topladıkları iddia edilen Bakan çocuklarıyla, rüşvet dağıtan genç İş adamı da, 74 gün sonra hapisten serbest bırakılıyor. Oysa, iddianame yazılmamış ve haklarında henüz dava bile açılmamışken, tutuklamayı veren hakimin yerine başka bir hakim görevlendirilip, tahliyeler yapılıyor. Gerekçesi mi? Kargalar bile, gülmeye tenezzül etmezler. Tahliyeleri yapan hakimin tam bir Başbakan hayranı olduğu ise, İnternet hesabında Başbakan’a;. “Allah, uzun ömür versin sana, uzun adam” demesinden anlaşılıyor. Bu duruma pek sevinen Başbakan da herkesin gözünün içine bakarak; “Beklediğimiz karardı. Adalet yerini buldu.” diyebiliyor. Başbakan bunları söylerken, “Milletin a…. koyan” İşadamından sonra, hapisten kurtulan Azeri İşadamı da, dedesinden duyduğu veciz bir sözü Türk siyasi literatürüne kazandırıyor ve “O…pu ile memurun bahşişini peşin vereceksin.” diyor. ADALET, BENDEN ÖZÜR DİLEMELİ ! Değerli okuyucularım; Bütün bu olup bitenlere, hukuka olan saygımızdan ötürühep “iddiadır.”desek de, bu iddiaların halkımızın midesini bulandırdığı bir gerçek. Biliyorsunuz, yandaş ve yalaka olmayan kimi gazete ve televizyon kanalları, her şeyi açık olarak yazıyor ve konuşuyorlar. Yazılan ve anlatılan bu olaylar, insanı tiksindiriyor ve midesini bulandırıyor. Son derece dürüst görev yaptığım halde, memuriyetimin en başarılı bir döneminde adaletin zulmüne nasıl uğradığımı, bu sütunlarda ve kimi zamanlarda sizlere anlatmıştım. Sırf ceza verebilmek için adaletin bana, kızıma çeyiz parası olarak harcadığım 500 liranın (yazıyla beşyüz lira) hesabını sorduğunu, babamın köydeki asırlık iki parça tarlasıyla, kayınvalidemin asırlık iki parça fındık bahçesinin hesabının da sorulduğunu yazmıştım. Sırf ceza verebilmek için bu anlamsız ve şaşırtıcı soruları soran adalet, odalar ve kasalar dolusu rüşvet paralarıyla yakalanan Bakan çocuklarını af etmek içinse, kargaları bile şaşırtan gerekçeler üretiyor. Onun için, benim haykırmaya, feryat etmeye hakkım var. Onun için, benim zalimlere beddua etmeye hakkım var. Ayrıca, okur-yazar bir kişi olarak halkımızı uyarmak ve dikkatlerini çekmek gibi bir görevim de var. Bir memlekette, Başbakan’a “Başçalan”, kendisine ve Bakanlarına “Hırsız” deniyor ve sokaklarında “Hırsız vaaar!”diye tempo tutuluyorsa ve o ülkede devlet iktidar tarafından soyuluyorsa, halkın artık gözlerini açması gerekiyor. Ve Türk halkının, bu devletin daha fazla soyulmaması için, bu pisliği 30 Mart günü yapılacak olan seçimde, mutlaka temizlemesi gerekiyor.Yoksa,Şair Eşref haklı çıkar. Şair Eşref, bakın ne diyor ? Bir soğan soyulunca, yaşarıyor o gözler, Bir devlet soyuluyor, aldırmıyor öküzler! |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.