|
||
Adliye nin Duvarları Boya İstiyor! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Eskiden, antipatik ve somurtkan bir yüzü anlatmak için halk arasında “Mahkeme Duvarı Gibi” denirdi. Bizim Saray Adliyesi’nin duvarları, şimdi bu sözü doğruluyor. Boyaları dökülmüş, tavanları akmış, duvarları tam anlamıyla “Mahkeme Duvarı” olmuş. Saray Adliyesi yakın geçmişe kadar, şimdi Belediyenin kullandığı Kaymakamlık Binası’nın içindeydi. Binanın girişinde ve koridorun sonunda, bir Duruşma Salonu ile iki odaya sıkıştırılmıştı. Duruşma Salonu, mahkemeler arasında nöbetleşe kullanılırdı. Yer darlığından dosyaların gereği gibi arşivlenmesiyle, Hakim ve Savcıların sakin bir ortamda çalışıp, karar vermeleri hayli zordu. Çok şükür, o günler artık geride kaldı. Aynı sıkıntıyı Kaymakamlığın da yaşaması üzerine, şimdiki Kaymakamlık ve Adliye binaları birbirinden ayrı olarak ve ihtiyacı karşılayacak biçimde yapıldı. Binaları yapan Müteahhidin, dış cephelere kalitesiz boya kullanması sonucu, boyalar kısa sürede döküldü. Kaymakam Yaşar Karadeniz’in görevi sırasında, bu durumu eleştiren bir yazı yazmıştım. Kısa süre içinde, her iki binanın dış cephesi, böylece düzgün biçimde boyanmıştı. Ne var ki, binaların iç duvarları da ayni kalitesizliğin kurbanı olarak dökülmeye başladı. Özellikle Adliye binamız, bu haliyle bir ilgisizlik ve perişanlık örneği olarak ortada duruyor. BİNA, İHTİYACA YETERLİ, AMABAKIMSIZ ! Adliye binamız, bir zemin (bodrum gibi) ve üç normal kattan oluşuyor. Bodrumda, İcra Dairesi ile bir Büro ve bir Mahkemenin Kalemi var. Birinci ve ikinci katlarda ise Mahkemeler, Mahkeme Kalemleri ve Savcılık birimleri bulunuyor. Bu katlardaki iki Duruşma Salonu, ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor. Çatı katı, tamamen arşiv olarak kullanılıyor. Birinci katın kapalı olan giriş kapısının duvarları ile,kimi öteki duvarların boyaları kabarmış, dökülmüş, ayrıca kirlenen duvarlar çok çirkin bir görünüm arzediyor. Çatı katına pek çıkılmadığı için görülmese de, o katın duvarları çok daha berbat. Binanın tavanı da, su geçirmiş ya da rutubet almış gibi boyaları kabarmış ve dökülmüş. Aynı şekilde, tuvaletlerin duvarları, tavanları ve diğer bölümlerin duvarları dökülmüş ve çok kötü bir hal almış. Bazı kabloların, daha sonra duvarların üstünden geçirilmesi iyi olmamış. Sarkan bu kablolar, hem emniyet yönünden, hem de göze yansıması olarak iyi bir görüntü vermiyor. Duvarlara rastgele çakılan ve kullanılmayan çiviler ise, çok daha kötü bir görüntü veriyor. Kapalı olan Şerefiye Kapısı’nın karşısına asılan ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR yazısında,“MÜLKÜN” sözcüğünün harfleri dökülmüş ve sadece“M” harfi kalmış. Siyasi iktidaradalet’ibitirirken, sanki buradakimülk’e de zarar vermiş. Binadaki temizlik görevlilerinin, görevlerini iyi yapmadığı da hemen belli oluyor. ŞEREFİYE KAPISI, NEDEN KAPALI? Resmi olsun, özel olsun, umuma açık olan bu tür büyük binaların ana giriş kapılarına,“Şerefiye Kapısı” denir. Resmi binalara bu kapılardan giren vatandaşlar, devlete sığınmanın ve devletle kucaklaşmanın şerefini, güvenini ve huzurunu yaşarlar. Ne var ki, kimi birim amirleri, bu kapıları kapatıyorlar. Binanın yanından ya da arkasından açılan bir kapıdan giriş-çıkış yaptırıyorlar. Şerefiye Kapısı, sadece ayrıcalıklı kişiler tarafından kullanılınca, başka kapıdan alınan vatandaş, kendisini ikinci sınıf birey olarak hissediyor. Saray Kaymakamlığı, bu sakıncayı ortadan kaldırmış ve binanın arkasında da giriş kapısı olduğu halde, vatandaşlara Şerefiye Kapısı değimiz ön kapıyı kullandırıyor.Adliye binamızda ise, durum tam tersine. Bu binanın, birinci katına çıkan çift merdivenli Şerefiye Kapısı kapalı. Yalnız vatandaşlara değil, Adliye çalışanlarına da kapalı. Kullanılmadığı için, kapının girişindeki duvarlar dökülmüş, kirlenmiş ve kapı girişi terk edilmiş bir köşe halini almış. Adliye binasına, Şerefiye Kapısı’nın merdivenlerinin altından ve önce bodrum kata giriş yaparak girebiliyorsunuz. Bodrum katın fazlaca kullanılmaması, loş ve karanlık olması, binaya girenleri ürkütüyor. Oysa, Adliye binasına girenlerin yalnız devlete değil, devletin adaletine de güvendiklerini hissederek girmeleri ve bundan rahatlık ve huzur duymaları gerekir. Adliyedeki iş yoğunluğundan, bu durum çalışanların dikkatini çekmemiş olabilir. Boya badana için, ödenek yokluğu da söz konusu olabilir. Hakim ve Savcılar, konumları gereği hiç kimseye;“Gelin, şu binayı boyayın.”demezler. Ancak, kendi teşkilatlarının üst birimlerinden bunu isteyebilirler. Bu konuda, mülki idarenin katkıda bulunması, yani Saray Kaymakamlığı’nın yardımcı olması ise,pekala mümkündür. Vatandaşlar da zaten;“Önce, Şerefiye Kapımız açılsın, boyası arkadan gelir.” diyorlar. *** Bu Milletin, A…a Koyacakmış ! Değerli okuyucularım, olayı biliyorsunuz. Geçen hafta da yazmıştım. İktidara yandaş bir gazete ile bir televizyon kanalının satın alınması için, Başbakan’ın emriyle bir havuz oluşturuluyor. Müteahhit konumlu birkaç İşadamı, bu havuza toplam 630 milyon dolar atıyorlar. Anlaşmaya göre bu Müteahhitler, attıkları bu para karşılığında devletten büyük ihaleler alacaklar ve verdiklerini misliyle çıkaracaklardı. Ancak, olay deşifre oluyor. Mahkeme kararıyla yapılan telefon dinlemelerinde, Müteahhit Mehmet Cengiz, arkadaşı olan MüteahhitCelal Koloğlu’na; “Bu milletin a…. koyacağız.” derken, arkadaşı da “İnşallah, İnşallah” diye cevap veriyor. Yani, “koyma işini”, beraber yapacaklarını ifade ediyorlar. Bu iğrenç hakaret üzerine vatandaşlar yani milletimiz, mahkemelerde doğrudan dava açamıyorlar. Ancak, C.Savcılıkları’naşikayette bulunduklarında, C.Savcıları’nın dava açma yetkisi var. Edindiğimiz bilgilere göre şikayet çok, ama dava açan bir C.Savcısı henüz çıkmadı. Bu memlekette elbet, bir veya birkaç yürekli C.Savcısı çıkacaktır. Çünkü,C.Savcıları da bu milletin birer ferdidir. Gazeteci Necati Doğru, köşesinde güzel bir dilekçe örneği yayınlamış. Onuruna ve namusuna düşkün vatandaşlarla, yürekli Savcılar arıyor. Bu yazıyı kaleme alırken, İstanbul’daydım. Saray’da, yürekli Savcıların varlığını düşünerek ben de, bir dilekçe yazıp, Saray C.Başsavcılığı’na hem mektupla, hem de faksla yolladım. Sizi bilemem, ama ben bu çirkin olaya seyirci kalmak istemiyorum. Dip Notu :Evindeki ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar’la yakalanan Halk Bankası’nın Genel Müdürü, iki aylık tutukluluktan sonra serbest bırakıldı.Hırsızlığa kılıf uydurup serbest bırakan Hakim, yakında ödülünü alacaktır. Tutuklu diğer Bakan çocuklarının serbest bırakılması da, gün meselesi.Devlet, aldıkları rüşveti de geri verip bu kişilerden özür dilerse, sakın şaşırmayın. Bu memlekette, adalet’in “mülkün temeli olduğuna”, artık çocuklar bileinanmıyor. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.