|
||
Bunları da | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
· Son “rüşvet” olaylarının, iktidarı dönüşü olmayan çok kötü bir yola soktuğunu, oluşan yeni tepkilerin Gezi Parkı Olayları’nı bile gölgede bıraktığını, 2014 yılının “iktidarın çöküş yılı” olacağını, · AKP Milletvekilleri’nin istifa edip, bir bir partiden ayrıldıklarını, aklı olanların kaçıp, böylece kendilerini kurtarmaya çalıştıklarını, · İktidara yandaş ve yalakaların da, bulundukları mevzileri yavaş yavaş terk etmeye başladıklarını, · Bütün bunlara karşın, Başbakan’ın halkın önüne çıkıp; “Biz, bu günlere dürüstlüğümüzle geldik.” diyerek, önce herkesi şaşırttığını, sonra da güldürdüğünü, · Operasyon sırasının çocuklarına geldiğini anlayan Başbakan’ın, tarihinde görülmemiş biçimde yargıyı baskı altına almaya çalıştığını, kimi C.Savcıları’na, “Adaletin yüz karası” dediğini, · Baskı altında kalıp, horlanan Savcıların da bildiri dağıtarak, kendilerini savunmak zorunda kaldıklarını, · “Dur bakalım Savcı efendi, seninle daha işimiz var.” diyen Başbakan’ın, bundan sonra Savcılara daha ne yapacağının merakla beklendiğini, · 25 Aralık tarihli “İkinci Yolsuzluk Operasyonu”nun önlenmesi üzerine, şüphelilerin şimdilik yargıdan kurtulduklarını ve delil karatma konusunda, gerekli tedbirleri alma fırsatı elde ettiklerini, · İdarenin icraatını denetleyen Danıştay’ın, yeni yapılacak düzenlemeyle artık “Yürütmenin Durdurulması” kararı veremeyeceğini, böylece evrensel hukuk ilkelerinin çiğnenip, Türkiye’de bir AKP hukukunun yaratılacağını ve AKP’nin, yürütmeye devam edeceğini, · 3 yıl önce yapısı değiştirilen HSYK’nın, son olaylar sebebiyle yapısının yeniden değiştirilip ikiye bölüneceğini, bu defa “tam yandaş” hale getirileceğini, · Unutturulmaya çalışılan “Deniz Feneri Davası” nın unutulmadığını ve hiçbir zaman unutulmayacağını, · Keyfi idareye saplanan iktidarın, vatandaşı tam bir “koyun” yerine koyduğunu, · “İn’lerine gireceğiz.” diyen Başbakan’ın, hangi in’e ne zaman gireceğinin merak edildiğini, · AKP iktidarının dış basında da her gün eleştirildiğini, iktidarın kötü bir sona doğru ilerlediğinin ifade edildiğini, · İktidarın, cemaatin kontenjanından devlet kadrolarına atanan ya da nakledilenlerin bir bir temizlendiğini, her gün yeni yer değiştirmelerin yapıldığını, · Son gelişmelerden sonra, özel dershanelerin kesin olarak kapatılacağının anlaşıldığını, · Yapılan tutuklama ve istifalar sebebiyle Ordu’da Komutan bulunamazken, şimdi de önemli görevlere getirilecek Polis Müdürü bulmakta zorluk çekildiğini, · Belediye araçları ile miting meydanlarına ve karşılama alanlarına bedava getirilen vatandaşlara güvenen Başbakan’ın, sandıkta uğrayacağı hüsranı göremediğini, · 690 lira emekli aylığı alan ve geçim darlığından bunalan bir kadının, balkonundan ayakkabı kutusu sarkıtması üzerine Polislerce evinin basıldığını, Karakolda sorgulanıp mahkemeye verildiğini, · Evinde 4.5 milyon dolarla yakalanan “kutucu” Banka Müdürü’nün, kimi yandaş gazete patronlarına maaş ödemesi için açıktan para gönderdiğini, · Azeri uyruklu kaçakçıdan üç partide 1,5 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen ve görüntülenen Avrupa Birliği Bakanı’nın, görevinden alındıktan sonra sırra kadem bastığını, böylece kurtulduğunu sandığını, · Seçim sebebiyle AKP teşkilatının kömür ve erzak dağıtımının yakında başlayacağını, bekleyen vatandaşların biraz sabırlı olmaları gerektiğini, · Son olaylardan sonra, ekonominin batağa doğru sürüklenmeye başladığını, AKP’yi iktidara taşıyan 2001 krizinin, yeni bir krizle onu iktidardan götüreceğini, · Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı olma şansının da, böylece ortadan kalktığını, · İktidar yetkililerince, “Ordu’ya Kumpas Kurulduğu”nun açıklanması üzerine, şimdi adaletin tecelli etmesinin beklendiğini, · İktidarın yanlışlarını kapatmak için ecel teri döken Hükümet Sözcüsü’nün, gözyaşı bezlerinin artık kuruduğunu, · Yeni tepkilerden korkan iktidarın, Taksim Gezi Parkı’nı yılbaşı gecesi halka kapattığını, · Yılbaşında, çay içmek için Edirne’de bir evin kapısını çalan Sağlık Bakanı’na, ev sahibinin “Evde çay yok!” diyerek, kapıdan geri çevirdiğini, · Halk TV ve Ulusal TV kanalı olmasa, memlekette meydana gelen cümle rezilliklerin halk tarafından bilinmesine imkan bulunmadığını, · “Ermeni soykırımı olmamıştır.” diyerek dünyaya meydan okuyan Doğu Perinçek’in, bu sözünden dolayı İsviçre’de mahkum olmasına rağmen, tezini AİHM’ne kabul ettirdiğini, devletin yapamadığını Perinçek’in yaptığını, hapislerde çürütülen Perinçek’in büyük bir “Vatansever” olduğunu, · Aynı konuda araştırmalar yapan, belgeler toplayan, babasına destek veren Perinçek’in oğlunun da, önce hapse atıldığını, sonra da Üniversitedeki işine son verildiğini, · Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın “Üç ay sonra gidecek” dediği Suriye’li Esat’ın yerini iyice sağlamlaştırdığını, Başbakan’dan destek gören Mısırlı Mursi’nin ise, akıbetinin pek karanlık olduğunu, · Kasaları ile para sayma makinesi olan Sabık İçişleri Bakanı’mızın oğlunun mallarına konan tedbirin kaldırıldığını, yakında kendisinin de tahliye edilebileceğini, adalete güvenenlerin, güvenmeye devam etmeleri gerektiğini(!) · Bakan oğlunun ve Banka Müdürü’nün, ”Paraları, Noel Baba getirdi.” demeleri halinde, belki de geri alabileceklerini, · Hacı’nın, Hacı’yla Mekke’de, Derviş’in Derviş’le Tekke’de buluştuğunu, İbrahim Tatlıses’le kaçakçı Zerrab’ın da, hapishanede buluşup görüştüklerini, · Zerrab’ın şarkıcı eşiyle her gün 45 dakika görüşmesine izin verildiği halde, Komutanlara eş ve çocuklarıyla görüşmeleri için çok kısıtlı bir süre izin verildiğini, · Mehdi aşığı ve büyük din alimi(!) Adnan Oktar’ın, “kedicik” lakaplı kızlarının dekolte kıyafetleriyle TV’de ilgi çekmeye devam ettiklerini, RTÜK Başkan ve üyelerinin ise, onların programlarını seyretmekten büyük keyif aldıklarını, · “Allah ile aldatma”nın artık moda olduğunu, Diyanet İşleri’nin bu aldatmacaya karşı hiçbir tepki vermediğini, · Sokak gösterilerinde; “Allah, Allah dediler, Türkiye’yi yediler,” afişi ile, “Sizin çocuklarınız çaldı, bizim çocuklarımız öldü.” afişlerinin en çok ilgi çeken afişler olduğunu, · İş kotaran kimi iktidar yandaşlarının, iş adamları tarafından Hac ve Umre’ye gönderildiklerini ve büyük sevaplarla(!) yurda döndüklerini, · Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin, 7 Bakanlığın bütçeleri toplamından da büyük olduğunu, Hac ve Umre Organizasyonu da yapan Diyanet Vakfı ile teşkilatın para içinde yüzdüğünü, · Buna karşın, camilerimizin zaruri ihtiyaçları için cemaatten, özellikle Cuma günleri yardım toplanmasına devam edildiğini, bu durumu eleştirdiğim için, kimi din görevlisi dostlarımın haksız yere bana gücendiğini, · Vatandaşlara “Gavat” diyen, kendisini eleştirenleri ise mahkemeye veren Adana Valisi’nin, bu sütunlarda eleştirdiğim için beni de mahkemeye verdiğini, · Yeniden aday gösterilen ve kazanacağına kesin gözüyle bakılan Saray Belediye Başkanı’nın, kış uykusuna yatıp işleri gevşettiğini, Biliyor musunuz? |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.