|
||
Dershane Kavgası Kimin Çıkarına | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
AKP ile Gülen Cemaati’nin “Dershane Kavgası” kıran kırana. Biri siyasi, diğeri maddi çıkarının peşinde. “Oh olsun, yesinler birbirini” demeyin sakın. Onlar birbirini değil, bu milleti yiyorlar.
İkisinin de referansı “İslam Dini”ydi. Biri, bu referansı kullanıp iktidar olmuş, diğeri “Dincilik zaten benim işim.” diyerek, ona destek vermişti. İkisi de, ele geçirdikleri iktidarın siyasi gücünü kullanıp, ülkenin maddi nimetlerini paylaşıyorlardı. İşler tıkırında giderken, kavganın fitili geçen yıl ateşlendi. Kanaatim o ki, “Bir bilek güreşi yapıp, kimin güçlü olduğunu halka gösterelim.” dedikleri anda, fitil ateşlenmiş oldu. Başbakan, “Ben güreşmeden, galibim.” deyip, rakibinin akan musluklarını tıkamaya kalkınca, kıyamet koptu. İfadeyi, biraz daha somutlaştırırsak, Gülen Cemaati’nin, cemaate gelir getiren başta dershaneler olmak üzere, Özel Eğitim Kurumları vardı. Türkiye’deki bu kurumlardan Özel Dershanelerin yarısından fazlası, cemaatin sahipliğindeydi. Eğitim Sistemi, Devlet Okullarında, hatta kimi Özel Okullarda çöküş noktasına gelince, dershaneler ilgi odağı olmuş ve son yıllarda iyice okulların yerini almışlardı. Dershaneye gitmeyenin bir üst okulu kazanması imkanı ortadan kalkınca, fiyatlarını kendileri belirleyen dershaneler, adeta para basmaya başlamışlardı. İşte Gülen Cemaati, bu para basanların en başında geliyordu. “GÜÇLÜ BENİM, DERSHANENİ KAPATIRIM !” İktidar-Cemaat ilişkileri soğuk bir hal alınca, Başbakan’ın ilk yaptırımı Dershaneleri kapatmak olarak ortaya çıktı. “Peki, bu soğukluk nereden çıktı?” derseniz, tabii ki siyasi gücün paylaşımından. İhtimal o ki cemaatin, adamlarıyla devletin içinde önemli mevkileri ele geçirmesi ve böylece daha güçlü hale gelmesi, iktidarı korkuttu. İktidarın başının, yani Başbakan’ın esas korkusu ise, Cumhurbaşkanı olduğu takdirde, iktidarın iplerinin cemaatin eline geçmesidir. İşte bu ihtimaller, Başbakanı cemaate karşı tedbir alma ve ona fren yapma noktasına getirdi. İlk tedbiri de, cemaatin çıkar musluklarını tıkamak, yani dershanelerini kapatmak olarak ortaya çıktı. Kapatma henüz olmadı, ama olduğu takdirde, hiçbir günahları olmadığı halde öteki dershaneler, İktidar-Cemaat çekişmesinin kurbanı olacaklar. Benzetmemi hoş görün. Atlar tepişirken, merkeplerin aralarında kalıp ezilmesi gibi olacak. DERSHANELER, NASIL KAPATILACAK? Milli Eğitim Bakanı açıkladı. Gelecek yıl gerçekleştirilecek olan kapatma işlemine göre, dershanelerin % 20 si, okula dönüşmeye elverişli olduğu için(!) özel okul yapılacakmış. Diğerleri, isterse kurs ya da etüt merkezi gibi çalışacakmış. Bunlardan kimileri Açık Lise gibi faaliyet gösterecekmiş. Öğretmenleri de isterlerse, devlet kadrolarına geçirilecekmiş. Kapatılan dershanelerin yerine, Halk Eğitim Merkezleri’nde yetiştirme kursları açılacakmış. Mış, mış, mış... Açıklamaları dinlerken nasıl güldüm, bilemezsiniz. Bazı palavralar vardır, insanın canını sıkar, ama beni güldürdü. Güldürdü, çünkü bu açıklamaları yapan bakan, aynı zamanda bir Profesördü. Söylediklerine, kendisi de inanmıyordu. Ancak, Başbakan öyle istiyordu ve o da onun istediği gibi açıklama yapmak zorundaydı. Peki, yapmasaydı ne olurdu? Ne olacak, Başbakan’dan sille-tokat güzel bir dayak yiyebilirdi. Biliyorsunuz, Cumhuriyet döneminde, sadece AKP iktidarında Başbakan’ın Bakanlarını dövdüğü söylendi. Bu durum, ne Başbakan ne de dayak yiyenler tarafından hala yalanlanmadı. DERSHANELER KAPATILMAZ ! Değerli okuyucularım, yapılan açıklamalara siz bakmayın. Dershaneler katiyen kapatılmaz. Cemaatin TV kanalları 24 saat yayın yapıp, kapatmayı önlemeye çalışıyorlar. Ancak, bu kapatma olmayacak. Size bir “Eşek hikayesi” anlatayım da, neden kapatılmayacağını daha iyi anlamış olun. Adam, aç bıraktığı iki eşeğini sınamak için, 4 metrelik bir iple boyunlarından birbirine bağlamış. Eşeklerden her biri bir ot yığınına saldırınca 4 metrelik ip, Eşekler bile çıkarları için kolayca anlaşırken, iktidarla cemaat neden anlaşmasın? Yani, dershaneler kapatılmaz ! *** Uyan Ey Millet ! Değerli okuyucularım, daha önceki kimi yazılarımda da ifade etmiştim. Uykusu çok ağır bir milletiz. Başka bir söylemle, üstümüzdeki yorgan alınsa da, uyanmamız mümkün olmuyor. Uyanmak için, altımızdaki yatağın da alınmasını bekliyoruz. Geçen Cumartesi günü Başbakan’ın, Türk düşmanı olan Kürt lider Barzani ile yaptığı Diyarbakır çıkarması, ülkemizin üstünde dolaşan kara bulutları, daha da kararttı. Niye kararttı? demeyin. Başbakan yaptığı konuşmada artık, alenen ve resmen “Kürdistan”dan söz ediyor. Tıpkı, yıllar önce “Kürt Sorunu”ndan söz ettiği gibi. Kendisine; “Sana teslim olan, senin gibi faşist ve alçak olsun. Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı, ey hükümet? diyen Diyarbakır Belediye Başkanı’nın makamına gidip, adeta hasret gideriyor. Hükümeti kastedip, “Biz Kürtleri ayrıştıranlara hastirin diyorum.” diyen bu kişi ile el ele tutuşuyor. Kısaca, ülkeyi bölmek isteyenlerin ve hükümete kafa tutanların ayağına gidip,”Eski Türkiye dönemi kapatıldı.” deyip, yeni Türkiye’den söz ediyor. “Dağdakiler inecek, hapishaneler boşalacak.” diyor. Ve ekleyip, “O şehitler, boşuna öldü.” diyor. Bölücülerin gönlünü hoş edebilecek ne varsa söylüyor. Vah, Vah ! Görünen o ki, Balyoz ve Ergenekon mahkumları da bahane edilerek, bir af çıkarılacak. Bölücübaşı’yla birlikte, bütün teröristler serbest bırakılacak. Daha sonra da, ülkemizin bölünmesi adım adım gerçekleşmiş olacak. İşte o zaman, 30-35 bin kişinin boşu boşuna öldüğü anlaşılacak. Başbakan’ın bir bildiği olmalı ki, yaklaşan seçimlerde vatandaşın oyunu “torbada keklik” gibi görüyor. Ülkemizin hayrına olmayan bütün adımlarını cesaretle atıyor. Biz ise, gaflet içindeyiz ve uyumaya devam ediyoruz. Padişah IV.Murad’ın güzel bir şiiri var. “Uyan ey gözlerim gafletten...” diye başlıyor. Ey millet ! Şu gafletten uyanalım artık! |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.