Haber Detayı
04 Ekim 2013 - Cuma 00:18 Bu haber 1290 kez okundu
 
Doymuyorlar
Köşe Yazıları Haberi


Kamuyu yönetenlerin, tarihin her döneminde kişisel çıkarlarına hizmet ettikleri görülmüştür. Devlet katında yolsuzluk, Rüstem Paşa’dan, Turgut Özal’ın ANAP iktidarına kadar hep olagelmiştir. AKP iktidarı ise, yolsuzlukta, kırılamayacak bir rekorun sahibidir. Çünkü onlar, bir türlü doymuyorlar.

      

         Değerli okuyucularım, bu sütunlarda zaman zaman devleti yönetenlerin çıkar zafiyetini, başka bir söylemle yaptıkları yolsuzlukları hep  dile getirmeye çalıştım. Kamu haklarına ve kamu mallarına saldıranlardan iktidar sahiplerinin ve yandaşlarının, hep  önde geldiklerini ifade ettim.

       Bunu yaparken, hepsinin  bu pisliğin içine düştüğünü, katiyen söylemedim. Hatta, bu çıkarcılarla ortak olmayanların nasıl karalandığını, onların çıkarlarını engelleyenlerin nasıl iftiraya uğradıklarını,“kendimi örnek vererek” anlatmaya çalıştım.

       Son gelen haberler, beni tekrar bu konuya yöneltti. Habere girmeden, isterseniz uzaklara doğru gidip, önce geçmişi biraz karıştıralım.

                  RÜSTEM PAŞA, YOLSUZLUĞUN TEMEL TAŞI

      Bu pisliği devletin içine sokanların başında, Kanuni’ni damadı Rüstem Paşa geliyor. Askerlik yanı olmayan, Padişahın kerimesi Mihrimah Sultan’ı kapıp, koftiden “Paşa” olan Rüstem, sadaret günlerini hep devleti ve milleti soymakla geçirmiştir.

      Halkın şikayetlerinden usanan Padişah, onu Saray’ın kapısının önünde soydurduktan sonra, çıplak tenine bal sürdürüp üstüne sinekleri saldıysa da, yolsuzluk yapmaktan vazgeçirememiştir.

      Paşa öldüğünde, terekesinin devlet bütçesine yakın olduğu görülmüştür.

      Osmanlıda, koftiden Paşalık sadece Rüstem Paşaya ait değildir. Bu unvanı kapan diğerleri de, Rüstem’in izini sürmüş, bolluk içinde geçen yaşamlarını gösteren yalıları, sarayları ve  konakları, günümüze kadar gelmiştir.

                 CUMHURİYET  DÖNEMİ,  YOKLUKLA  BAŞLADI

         Osmanlı’nın son dönemi, “Fakr-u zaruret” denilen yoklukların içinde geçmiştir. Buna karşın, devlette koltuk kapanların çıkarlarını gözetmedikleri söylenemez. Asrın başında devletin yönetimine egemen olan İttihat ve Terakki mensuplarının da, devlet malına göz diktikleri ve babalarının malı gibi kullandıkları inkar edilemez.

         Cumhuriyetin kuruluşu, devletin en fakir dönemine rastlamıştır. Savaş, milletin varını yoğunu tüketmiş, devlet büyük bir yokluğun içine düşmüştür.

         Bu durumu gören Mehmet Akif, sırtında bir paltosu olmadığı halde, İstiklal Marşı’nın telif ücreti olarak kendisine verilmek istenen 500 lirayı kabul etmemiştir.

         Bu iktidarın Atatürk düşmanları, büyük önderi hep yolsuz bir kişi olarak göstermek istemişlerdir. Oysa, maddi varlığını millete armağan eden büyük kurtarıcı isteseydi, her şeyini dost, akraba ve diğer yakınlarına pekala bırakabilirdi.

         Atatürk’ün eleştirilebilecek tek yanı, Kurtuluş Savaşı için Hint Müslümanlarının gönderdiği 500 bin liranın 250 bin lirasını,  İş Bankası’na sermaye olarak vermesidir.

        İSMET PAŞA DÖNEMİ VE YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ

    Ebedi Şef Atatürk’ten sonra başlayan Milli Şef İsmet Paşa döneminde de, kimi yolsuzluk söylentileri oldu.

    O dönemde, İstanbul’da mahrukat (yakacak) ticareti yapan Hasan Rıza Temelli, İsmet Paşa’nın kardeşiydi. Vali Lütfi Kırdar’ı kullanan bu kişinin, devlete pahalı yakacak sattığı ve başka yolsuz işler yaptığı söylenmiş ve yazılmıştı.

    Keza, dönemin Gümrük Bakanı Suat Hayri Ürgüplü’nün buğday ithalatı yolsuzluğu yaptığı, ancak  çıkarıldığı Yüce Divan’da beraat ettiği de hep yazılıp, söylenmişti. Buna rağmen Ürgüplü, servetinin hesabını vermekte epey zorlanmıştı.

    Dönemin başka yolsuzlukları da vardı. Bunlardan, her zaman olduğu gibi adam kayırma ve devlet ihalelerine fesat karıştırma başta geliyordu.

                1960 İHTİLALİ VE ADALET PARTİSİ DÖNEMİ

     10 yıllık Demokrat Parti iktidarı döneminde, yolsuzluk iddiaları hep yazıldı, söylendi.

       Aydın’da bir Çiftliğin sahibi olan Adnan Menderes’in, bu varlığını öne sürüp bol keseden harcamalar yaptığı ve devleti zarara soktuğu söyleniyordu. Menderes’in, namusuna emanet edilen “Örtülü Ödenek’i de, kendi kasası gibi kullandığı hala söyleniyor. Bugünkü “yağma” derecesinde değil tabii.

       Dönemin hükümet üyelerinin, yakınlarının ve kimi bürokratların yolsuzluk batağına sürüklendikleri ve adam kayırmanın çok yaygın olduğu da, hep anlatılmıştı.

       27 Mayıs 1960’da Menderes iktidarına karşı darbe yapan her rütbedeki askerler, “Hazine boşaltılmış” diyerek, milletin altınlarını topladılar.

       Bunu diyen darbecilerin iki yıllık iktidarları döneminde, hazineyi iyice soydukları ve kimileri “Tır Filoları”na sahip olurken, hemen hepsi mala/mülke gark oldular.

       Neyse ki, bu dönem uzun sürmedi. Sürmedi, ama 1965 yılından itibaren tek başına iktidar olan Adalet Partisi, gelmiş geçmiş bütün yolsuzlukların üstüne tüy dikti.

       Başbakan Süleyman Demirel’in kardeşleri ve yeğenlerinin başlattığı yolsuzluk furyası, devletin bütün katmanlarını sardı.

     Beline sarmaya kemer bulamayanların göbekleri o kadar şişti ki, buldukları kemerler bu göbekleri sarmaya yetmedi.

      Haklı bir övgüyle, önemli bir devlet adamı olarak nitelenen Demirel, ne yazık ki bütün bu olup bitenlere sadece seyirci kaldı.

  Öz yeğeni, sunta yolsuzluğundan hapse düşmesine rağmen, diğer yandaşlarının kılına bile dokunulmadı.

                 BÜLENT ECEVİT, KARİZMAYI ÇİZDİRDİ

      Bülent Ecevit, dürüst bir devlet adamı olarak biliniyordu. Hala, öyle biliniyor.

      Ancak, muhaliflerine inat iktidar olabilmek için 1978 yılının başında kurduğu hükümetin Bakanlarının çoğu “yolsuz” çıktılar.

       Adalet Partisi’nden ayrılıp, CHP’ye katılan 11 kişinin tamamını Bakan yapınca, devlet tam  bir “yağma”ya uğradı.

       Yağmacıların başında, daha sonra hapse atılan Tuncay Mataracı ile Hilmi İşgüzar’ın geldiği söylense de, o dönemde bu pisliğe bulaşmayan kalmamıştı.

       Çok dürüst bilinen Ecevit, böylece karizmayı iyiden iyiye çizdirmişti.

               YOLSUZLUKTA BİR ABİDE ADAM;  TURGUT ÖZAL

       12 Eylül darbesinden hemen sonra, Turgut Özal iktidar olmuştu. O da, tıpkı Rüstem Paşa gibi, Kenan Evren’in attığı yanlış bir adım sayesinde koftiden iktidara gelmişti.

       Daha önce, devlette önemli görevler üstlendiği için yolsuzluklara karşı şerbetliydi. Hele, tek başına hükümet olunca, “Kanun benim.” der gibi, bütün kapıları kırdı, geçti.

       Yandaş ve yalakaları, kısa sürede zengin oldular. İş adamlarının eşleri, Turgut Özal’ın eşine yaklaştıkça, devletin bütün kapıları onlara açıldı. Devletin bütün imkanları, onların önüne serildi.

      Bu kadınlar topluluğunun “Has Bahçe Eğlenceleri”, Peri Masalları’nı aratmadı.

      Rüşvet ve öteki yolsuzluklar, dönemin adeta simgesi oldu. Daha sonra kurulan mahkemelerde sanıklar birbirini rüşvetle suçlarken, “Rüşvetin belgesi mi olur  P.z.v.nk ?” diyenler bile oldu.

      Turgut Özal’ın kızı, Jaguar marka bir arabayı rüşvet olarak alırken yakalanınca, geri vermek zorunda kaldı.

      Yolsuzluklar gırtlağı da geçince, ANAP iktidarı şimdi hiç kimseye uygulanmayan “3628 numaralı Yolsuzlukla Mücadele” adında bir Kanunu çıkarmak zorunda kaldı.

      VE, YOLSUZLUKTA BÜYÜK REKORLAR; AKP İKTİDARI’NDA

     Turgut Özal, yolsuzlukta “Abide adam” olarak anılırken, AKP iktidarında  her biri “Dünyanın 7 Harikası” nı kıskandıracak yolsuz adamlar ve yolsuz olaylar ortaya çıktı.

      Hiçbir siyasi iktidar döneminde adına “yolsuzluk” denilen bu pislik kavram, bu iktidar dönemindeki kadar konuşulmadı, tartışılmadı ve yaşanmadı. İşin ilginç yanı, yüce dinimiz ve kutsal değerleri, yolsuzlukta bir anahtar gibi kullanıldı. Deniz Feneri adlı yolsuzluğun iğrenç kokusu, bir türlü bastırılamadı.

       Kanserden bile kötü olan bu illetin ilk işaretini, ünlü İş adamı Rahmi Koç verdi. Koç, AKP daha iktidara gelmeden, liderinin tam 1 milyar doları olduğunu söyledi.

      Yalanlanmayan bu iddiaya mesnet paranın nereden geldiği ise, hiçbir zaman açıklanmadı.

       Kasım 2002 de iktidara gelen ve 11 yıldan beri  iktidarda olan AKP dönemindeki yolsuzlukları, burada anlatmama gerek yok. Çünkü onlar, çok yakın zamanda olduğu ve büyük/küçük herkes tarafından bilindiği için, tekrar anlatılması “malumu ilam” dan başka bir işe yaramaz.

       Ancak, yürürlükte olan 3628 numaralı Kanuna rağmen, bu dönemde hiç, ama hiçbir yolsuzluğun takibe uğramayıp, bu “zıkkım”ı yiyenlerin yanına kar kalması, her zaman yazılmalı ve söylenmelidir.

       Çocuklarının iki yıl içinde biri 94, diğeri 114 metre boyunda iki gemiye sahip olması üzerine, Başbakan onlara “Gemicik” dese de, milletin vicdanında ne olduklarını hiç kimse gizleyemez.

                                 SON OLAY VE BAĞLARBAŞI

     Türk Müziği’nin sevilen sesi Mustafa Keser programını bitirirken; “Bir Bağlarbaşı yapalım.” diyor. Yani, “İşi, tatlıya bağlayıp, bitirelim.” demek istiyor.

      Gelin biz de, pek tatlı olmasa da, bir “Bağlarbaşı” yapıp, konuyu bitirelim.

     Son gelen haber, tipik ve başka bir yolsuzluğu anlatıyor. İçinde, Başbakanın çok yakınları var.

      Haberi, kaynağından özetleyerek aktarıyorum. “Başbakan Erdoğan’ın çocukları, Öğrenci Yurdu İşletmeciliği’ne soyundu. Bir oğlu, gemicikleriyle seferden sefere çıkarken, öteki Liman İşletme işine girdi. Çocukların ayrıca, başka işler yaptıkları da ortaya çıktı. Bunlardan biri de, Yurt İşletmeciliği. Şöyle ki, AKP’li Fatih Belediyesi’nin kendi arsası üzerine inşa ettiği Öğrenci Yurdu, 25 yıllığına Başbakanın çocukları ve yakınlarının kurduğu Vakıfa, hem de bedelsiz olarak verildi. Vakfın, bu yolla daha başka  11 Yurdu eline geçirdiği, Yurtların aylık ücretlerinin öğrenci başına 550 liradan başladığı, 3 kişilik odaların 1500, 4 kişiliklerinse, 1200 lira olduğu ve Yurtları ellerine geçirenlerin niyetlerinin ne olduğu anlaşılmış oldu.” Kısaca, haber böyle..

                VAKFIN YÖNETİCİLERİNE BAKAR MISINIZ?

      Bilal Erdoğan (Başbakanın oğlu), Esra Albayrak (Başbakanın kızı), Serhat Albayrak (Başbakanın damadının ağabeyi), Reyhan Uzuner (Bilal Erdoğan’ın Kaynanası), Ziya İlgen (Başbakanın Eniştesi), Şule Albayrak (Başbakanın kızının eltisi), Ahmet Ergün (Başbakanın en yakın arkadaşı), Bülent Turan (AKP Milletvekili), Hasan Can (AKP Ümraniye Belediye Başkanı), Mevlüt Uysal (AKP Başakşehir Belediye Başkanı), Mustafa Demir (AKP Fatih Belediye Başkanı), Mehmet Doğan Kubat (AKP Milletvekili), Mustafa Ataş (AKP Milletvekili), Yasemin Solmaz (Başbakanın çocuklarını okutan Remzi  Gür’ün kızı), Zeynep Eker (Tarım Bakanı’nın kızı)

      Bir Çiftlik kursalardı, belki de bu kadar birbirlerine yakınlaşamazlardı. Ancak, bol paralı 12 Öğrenci Yurdu, bakın olanları nasıl kaynaştırmış.

      Değerli okuyucularım, kanunlara aykırı olmamak kaydıyla herkesin örgütlenmeye, sosyal ve ticari amaçlı işler yapmaya hakkı var.

     Var, ama tuvalette sakız çiğnenmez. Çiğneyeni gören, başka bir şey yediğini zannedebilir.

   

      

    

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 22.11.2024
Bugün
5 - 18
Cumartesi
3 - 8
Pazar
5 - 9
Tekirdağ

Güncelleme: 21.11.2024
İmsak
06:28
Sabah
07:57
Öğle
13:01
İkindi
15:31
Akşam
17:54
Yatsı
19:18
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
31
32
0
1
10
11
2
Fenerbahçe
26
27
1
2
8
11
3
Samsunspor
25
24
3
1
8
12
4
Eyüpspor
22
18
2
4
6
12
5
Beşiktaş
21
19
2
3
6
11
6
Göztepe
18
19
3
3
5
11
7
Sivasspor
17
17
5
2
5
12
8
Başakşehir
16
17
3
4
4
11
9
Kasımpasa
14
16
4
5
3
12
10
Antalyaspor
14
15
6
2
4
12
11
Konyaspor
14
14
6
2
4
12
12
Rizespor
13
10
6
1
4
11
13
Gaziantep FK
12
15
5
3
3
11
14
Trabzonspor
12
12
3
6
2
11
15
Kayserispor
12
11
3
6
2
11
16
Bodrumspor
11
10
7
2
3
12
17
Alanyaspor
10
9
5
4
2
11
18
Hatayspor
6
10
7
3
1
11
19
A.Demirspor
2
9
9
2
0
11
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı