Türkiye genelinde yaşanan kirli siyaset zaman zaman ilçemizde de kendini gösteriyor. Bizler kirli siyasete, karalamalara ve benzeri olayların yaşanmasına fırsat vermeyelim. Özellikle kirli siyasetten beslenen "Okumuş Cahillere" hiç fırsat vermeyelim. Çünkü okumuşun cahili, insanlardan ve bazı değerlerimizden beslenerek, her geçen gün yeni oyunlar sahneleyerek yurttaşlarımıza bunu sunarlar. Önümüzde bir yerel seçim var. İlçemiz, ülkemiz ve geleceğimiz için doğru kararlar verelim. Ülkemizdeki kirli siyaset, "Türkiye’nin bağımsız, özgür, onurlu, kalkınmış ve modern bir devlet olmasını engelliyor." Bizler yurttaş olarak bu kirli siyaset oyununu sahneleyenlerden kendimizi korumalıyız. Senlik, benlik, çıkarcılık, menfaatçilik ve çıkarı için insan ayrımı yapanlara asla fırsat vermeyelim. Özellikle böyle siyasetçilere fırsat vermeyelim, birilerinin siyasette bir yerlere gelebilmesi için maşa olmayalım. Siyasete soyunanlar yükselebilmek için güçlü gördüklerine biat ederek onlara şirin görünmek zorunda kalıyorlar. Ve iktidar olduklarında da onlara bağımlılıktan kurtulamıyorlar. Hatta kimileri kurtulmayı da düşünmüyor, onların hizmetinde kalmayı seçiyorlar. Beynimizde yer etmiş bütün önyargılardan, kemikleşmiş fikir ve duygulardan sıyrılıp şöyle düşünelim: Bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak ne isteriz, nasıl yönetilmeyi arzu ederiz? Eğer gerçekten geçmişe ait bütün duygu ve düşüncelerden, taraflılıktan sıyrılabilmişseniz ve hiçbir etki altında kalmadan objektif olarak meseleye yaklaşabildiğiniz takdirde benim gibi düşüneceğinize eminim.
Ben en başta; İnsan gibi çalışmak, İnsan gibi yaşamak, İnsan gibi muamele görmek isterim.
Benim için kimin, hangi partiyi yönetiyor olması önem arz etmiyor. Çünkü bunu sağlayan bir yönetim ancak kötülerden, çıkarcılardan oluşur. Yöneticilerin ırkı, soyu, kökeni hiç mühim değil. Neticede hepimiz insanız. Türkçülük, Kürtçülük karın doyurmuyor. Yeter ki bizi yönetenler Türk düşmanlığı, Kürt düşmanlığı ya da başka bir toplumun düşmanlığı içinde olmasınlar. Yine yöneticilerin mensup oldukları din ve mezhep ya da sahip olduğu felsefi düşünce de önemli değil. Yeter ki o yöneticiler kendi inançlarını farklı inançlar üzerinde hakim kılmaya yeltenmesinler, farklı inanç ve düşüncelere ayrımcı davranmasınlar. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” denir. İnsanı yaşatmayan devlete o insan neden ihtiyaç duysun ki. Bu durumda gider anarşist de olur, terörist de, vatan haini de olur… Eğer devlet, ülkesini ve milletini seven, çıkarcı olmayan, kasasını-kesesini doldurmayı düşünmeyen, başkalarına başka ülkeye-örgüte-gruba gebe olmayan nitelikli yöneticilerden oluştuğu takdirde yurttaşlarını daha kaliteli yaşatmak için çabalayacak ve doğru politikalar izlendiği takdirde bunu başaracaktır. Bugüne gelirsek; iktidar AKP olmuş, CHP olmuş ya da başbakan Erdoğan olmuş, Kılıçdaroğlu olmuş hiç fark etmemeli. Yeter ki halk için çalışsınlar, halk için icraat yapsınlar. Başka bir ülkenin kuklası maşası, uşağı olmasınlar. Basit sebeplerle başka devletlerle düşmanlık yaratmasınlar, savaşa-çatışmaya kalkışmasınlar. Türkiye’nin bağımsız, özgür, onurlu, kalkınmış ve modern bir devlet olması için çalışıyor olsunlar. Ama ne yazık ki kirli siyaset bunu engelliyor. Siyasete soyunanlar yükselebilmek için güçlü gördüklerine biat etmek, onlara şirin görünmek zorunda kalıyorlar ve iktidar olduklarında da onlara bağımlılıktan kurtulamıyorlar. Hatta kimileri kurtulmayı da düşünmüyor, onların hizmetinde oluyor. Hala 1500 sene öncesinin Hülefa-i Raşidin ya da 600 sene öncesinin Osmanlı ya da 80 sene öncesinin Kemalizm idealinde olanlar var ve bunların potansiyellerinden istifade eden politikacılar var. Halbuki o dönemlerin de olumlu yanlarının yanında olumsuz tarafları da vardı. Tarihten ders almak yerine geçmiş tarihin sadece olumlu yanlarını görüp o döneme özlem duymak doğru değil. Önümüze bakmalı ve geleceğin projelerini çağa göre şekillendirmeye çalışmalıyız. Kirli siyaset değil, temiz siyaset dileğiyle yaşamalıyız...
|