Moved Permanently

         Mehmet Baransu, genç bir gazeteci.Ve, işini çok iyi yapanlardan. Ayrıca,  AKP’nin ilk “yandaş”larından.

         İddiaya göre, Orgeneral Çetin Doğan 1.Ordu Komutanı iken, karargahta bir seminer düzenlemiş, bu seminerde hükümete karşı darbe planı yapılmıştı.

        Mehmet Baransu’nun çalıştığı Taraf Gazetesi’nin  haberine göre, darbe yapmaya niyetli olan askerler öncelikle Fatih Camii’ni bombalayıp halkı galeyana getirecekler, sonra da kendi uçağımızı düşürterek, halkı içte ve dışa karşı tahrik edeceklerdi.

       Ortalık karışınca da, darbeyi yapacaklardı.

      Haberi çok daha detaylı biçimde veren bu gazeteye göre, darbe planı Mart 2003 tarihinde, yani AKP’nin iktidar olmasından sadece 4 ya da 5 ay sonra yapılmış ve bütün belgeleri dosyalanıp, arşivlenmişti.

HİÇ BÖYLE DARBE PLANI OLUR MU?

     Taraf Gazetesi’nin yazdıkları doğru ise, Askerlerin  yaptıkları (3) nedenle yanlıştı.

     Birincisi, iktidar kim olursa olsun, henüz hiçbir icraatı, daha doğrusu belli başlı hataları görülmeden, ona karşı darbe planı yapılamazdı. Darbe niyetlileri, çok acele etmişlerdi.

     İkincisi, planlanan darbe her halde yapılırdı. Bu tıpkı, kılıfından çıkan silahın patlamadan geri dönmemesi gibi bir şeydi.

     Üçüncü yanlış ise, darbe niyetlilerinin yaptıkları planları arşivlemeleri, yanitayin  ya da emekli olup giderken, arkalarında birer kanıt olarak bırakmalarıydı. Hırsız ya da hırsızlar bile, arkalarında iz bırakmamak için her tedbiri aldıkları halde, onlar pek tedbirsiz davranmışlardı

Eğer yapmışlarsa, bu (3) yanlış, onları bugünlere getirmişti.

BELGELER MEHMET BARANSU’DA

       Darbe plancıları, tayin ya da emekli olup gittiklerinde, güvendikleri ve dost bildikleri arkadaşları, bu planları çuvallayıp Mehmet Baransu’ya vermişlerdi.

      Bu genç gazeteci de, mesleğinde çok başarılı bir araştırmaya ve habere imza attığına inanarak, belgeleri İstanbul C.Başsavcılığı’na teslim etmiş, gazetesi de olayı çarpıcı bir haberle kamuoyuna duyurmuştu.

      Haber, hakikaten çok çarpıcıydı. Bilindiği gibi, yargının olayın üstüne hızla gitmesi hem kamuoyunda, hem de askeri çevrelerde büyük heyecan yaratmış, çok sayıda üst rütbeli asker tutuklanmıştı.

Pek de kısa sayılmayan bir yargılama sonunda, tutuklananların çok önemli bir kısmı 16, 18, 20 yıl gibi ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardı.

    Siyasi iktidar böylece, Türk Ordusu’nun darbeci bir Ordu olduğunu hem kamuoyuna, hem de dış dünyaya duyurmuş oluyordu.

    Bununla da kalmayıp, demokrasi düşmanlarının takipsiz ve cezasız kalmayacağını da, aynı çevrelere anlatmaya çalışıyordu.

   Gazeteci Mehmet Baransu, bu hareketi ile iktidarın gözüne büyük ölçüde girmiş ve herhalde ödülünü almıştı.

   Yazdıklarının ve toplayıp Savcılığa verdiği belgelerin ne kadarı doğruydu, onu sadece Allah biliyordu.

Çünkü, belgelerin çoğunun düzmece olduğu sadece iddia edilmiyor, ayrıca ispat ediliyordu. Ancak, yargının adil davranmadığı hep söyleniyordu.

Dava, şimdi Yargıtay aşamasında olduğu için, sonucunun da ne olacağı henüz bilinmiyor.

  ŞİMDİ, GELELİM ESAS KONUYA !

     Anlaşılan o ki, Gazeteci Baransu iktidarla artık yollarını ayırmıştı.İki gün önce AKP iktidarı hakkında yaptığı açıklamaların bir kısmı, bilinenlerden ibaretti.Ancak, onun söylemesi ya da tekrar etmesiyle birlikte, bazı bilinmeyenleri ifade etmesi, çok önemliydi.

    Gazeteci Baransu, bu iktidarın icraatını yakından tanıyor ve çok iyi biliyordu. O sebeple, söylediklerinin hepsi doğruydu.

 Özetle, bakınız neler diyordu?

·        AKP, Fethullah Gülen Cemaati ile savaşıyor, ama savaşı Cemaat kazanacak.

·        Şu anda Türkiye’yi soyuyorlar. Üç dönem şartından dolayı gidecek adamlar var. Soygunu, onların getirdiği bürokratlarla beraber yapıyorlar.

·        Tanıdığım bir inşaatçı var. Belediye Başkan Yardımcısı bir ruhsat için bu adamdan 300 bin lira rüşvet olarak istedi. İnşaatçının, yasa dışı hiçbir talebi yoktu. Sadece, yasal bir imza için bu para istendi. İsteyen kişinin ise, başı secdeden kalkmıyor.

·        Beş para etmeyen insanlar, çok önemli görevlerde.Ülkemizin, bu kadar rezil bir durumda olmasının sebebi işte bu.Nisa Suresi’nde Allah, görevi ehil ve layık olanlara verin diyor, ama onlar hep layık olmayan yandaşlarına veriyor.

·        MİT, yıllardan beri telefon dinliyor ve borsa yolsuzluğu yapıyor.Millete şantaj yapıyor.MİT’in esas yaptığı şey, bazı yerlere  karı-kız göndermek.

·        İsrail, MİT Müşteşarı’ndan çok memnun.Müsteşarın kafası ise, hiçbir işte çalışmıyor.İsrail’in MOSSAD’ının bütün elemanları onun yanında.Müsteşarı, parmağında oynatıyorlar.

·        Başbakan sıkıştığında,28 Şubat operasyonlarına sarılıyor.Onun bütün tetikçi kalemleri, bu operasyonları övüyor.

·        Bir Bakan’ın, bir yolsuzluğu kapattırma isteğine dair, bende ses kayıtları var.

·        Bunlar, Allah’ı unuttular.Yetim hakkı yiyorlar.Belediyelerinde, odasında sekreteriyle yatan adamlar, önce partiden atılıp sonra yeniden geri alınıyorlar. Örnek mi? Sekreterini odasında beceren bir adamı, daha sonra Milletvekili yaptılar.

·        Camide içki içildi diyorlar, ama kanıtı yok. İşte, bu yüzden insanlar dindarlardan, hatta dinden nefret ediyorlar. Komşuyu, komşusundan nefret eder duruma getirdiler.

·        Ama, onların ben şimdi nasıl korktuklarını çok iyi biliyorum.

                                                  ***

Değerli okuyucularım, daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi,  kazandıkları ilk seçimde, ben de AKP’ye oy verenlerdenim.

Hüseyin Çelik’ten başka, hiçbir iktidar mensubuyla şahsi hiçbir meselem yok.

“Dindar” geçinen bu parti ileri gelenlerinin, Allah’tan neden korkmadıklarını bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, bütün becerdikleri sandık bir gün onları da becerecek.