Yaşamım boyunca sahip olduğum değerlerden ötürü bulunduğum her ortamda üretmeyi ve paylaşmayı ilke edinmiş biri olarak bundan 6 yıl önce ve bugün yaşadıklarımı '' İBRET '' bir cehalet öyküsü olsun diye sizlerle paylaşmak isterim. Değerli okurlar Bundan 6 yıl önce; çok güzel bir insan çağdaş, değerli ve çok genç yaşta profesör olmuş parlak bir akademik kariyeri ile Trakya Üniversitesi'nde rektör yardımcısı iken Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi kurucu rektörü olan sevgili arkadaşım sayın Prof. Dr. Halim Orta ile o günlerde şöyle bir muhabbet geliştirdik. Dedim ki Halim Hocam madem öyle köyde bir kooperatif kuralım üniversite projeler hazırlasın Küçükyoncalı köyüne hayvancılık ve orman ürünleri ile zirai konularda kısa sürede (Küçükyoncalı benim köyüm) modern kalkınmış ve çağdaş bir köy olsun çevreyede örnek olsun. Çok hoşuna gitti. Birde madem kurucu rektör birde 300 - 400 öğrencili bu hayvancılık ve orman ürünleri işletmelerinde uygulama ve staj yapmak üzere köyümüze Meslek Yüksek Okulu kuralım tadından geçilmesin. Öyle ya, benim köyüm işte o zaman tam bir '' Köy-Kent'' olacak ve bende zengin, sağlıklı ve üreten modern bir köyüm var diye mutluluktan ucacak ve her zaman bunun keyfini sürecektik. Tabiidir ki bunu köyde muhtara, halka ve eğitim görmüş köyün ileri gelenlerine anlatmam gerekirdi öyle de yaptım. Zaten köyün muhtarı öğretmendi( eniştem olur). Bu konuyu açtım ve NKÜ'den kurucu rektör Prof. Halim Hoca'nın ve diğer hocaların köye gelerek bunu somutlaştıralım bir adım atalım dedim. Hatta köyde yaşayan E. Albay'a da(dayım olur) bu konuyu anlattım. Köylüler çok sıcak baktılar, arkadaşlarım da. Sizce nasıl yaklaşmış olabilir muhtar ve sözde okumuş takımı? Hani amiyane ifade ile burun kıvırarak ' İstemezük ' havası ile ilgilenmediler bile. Böyle projeleri istememek ancak ' okumuş cahillerin işidir, değil mi? 'nerede ise insanın kanı donacak değil mi? Gel zaman git zaman bir kaç ay önce de aynı muhtar, istifa ederek muhtarlığı yıllar önce İstanbul' a gitmiş emeği ile geçinmeye çalışmış ama ne kendini geliştirmiş ne de bir tiyatro ve kültürel etkinliğin kenarından bile geçmemiş bir ilk okul mezunu vatandaşa muhtarlığı bıraktı. Uzatmayayım köylünün 'İMECE' ve emek yoğun gayretleri ile devletin katkısı olmaksızın ( Ancak DSP İlçe Başkanı ve İl Genel Meclis Üyesi sayın Nedim Çolakoğlu'nun üstün gayretleri ile nacizane katkılarımla başta 'su' olmak üzere bir çok eser üretildi zamanla. İşte bunlara Büyük Şehir Belediyesi' ne peşkeş çekilmesin diye sahip çıkmak ve diğer ziraifaaliyetler için köyde kısa bir süre önce koop. kuruldu. Kurucular benden katkı sağlamamı istediler. Bende TNKÜ 'nün Ziraat fakültesi ve özellikle kurucu rektör Prof. Halim Orta hoca ve ilgili diğer hocaların kooperatifin kuruluş kongresine davet edilirse bu konuda ''etkin ve yetkin'' uzmanlar olarak zihinlerimizi açacakları '' konferans bilgileri ile beyinlerimizi geliştirebileceğimizi söyledim. Günler önce davet ettik. Sağ olsunlar kırmadılar ve 5 kuruş para da talep etmediler. Düşünebiliyor musunuz bir köy' e ilk defa profesörler gelecek ve halkı bilgilendirecek ve bilinçlendirecekler. Ne büyük şans, ne büyük mutluluk değil mi? Evet dediniz galiba okurlarım. Ama burası Küçükyoncalı. Onca güzelliğine okumuş etmiş emekçi kitlesine, çalışkan halkına rağmen zavallı bilgi ve bilim fakiri muhtar o gün, o sabah, o profesörlerin köye gelmesini konferans vermesini yasakladı. Ne yazık ki telefon ettim ve durumu kendilerine anlattım, üzüldüler. Ama dimdik ayaktalar çünkü onlar Cumhuriyet ve devrimlerinin çocukları idiler, çünkü onlar aydın ve yurtseverdiler. Ama okumuş ve okumamış cahiller, yöneticiler benim köyümü de, ülkemi de böyle karartıyorlar. Yazık değil mi Küçükyoncalı' ya Yazık değil mi Türkiye' ye. Bu çağda bu kafalar varken .... Esenlikle Kalınız ..
|