|
||
ÇÖZÜM ERKEN SEÇİMDE AMA. Önce Tarafsız Bir Hükümet ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
AKP’nin “Son Kullanma Tarihi” bitti. İktidarın kurduğu soygun düzeninden başka, Başbakan’ın halkı aşağılayan söz ve hareketleri, toplumu giderek gerdi. Başbakan ve arkadaşları şimdi gitmekten değil, hesap vermekten korkuyorlar. Ancak, korkunun ecele faydası hiç görülmedi. Değerli okuyucularım; her güzel şey gibi, iktidarların da bir gün sonu geliyor ve bitiveriyorlar. 1946’dan beri seçimle gelen siyasi iktidarların bir kısmı askeri darbe ve muhtıralarla giderken, çoğu seçimle yani halkın oylarıyla gittiler. Ancak, AKP iktidarının karşılaştığı böyle büyük bir “halk hareketi” ile hiç karşılaşmadılar. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, 2002 yılı ekonomik krizinde bir çıkış yolu olarak görülüp tek başına iktidara getirilen AKP, Başbakanın megaloman tavırları, çıkarcı guruplar oluşturup yandaş kayırmaları ve lafın kısası isteyerek saplandıkları “yolsuzluk batağı”, milleti artık isyan noktasına getirdi. Bu güzelim memleketi batırmak için, ellerinden geleni yaptılar. Ülkenin bütün milli varlıklarını ve maddi zenginliklerini, yağma edercesine paylaştılar. Yedi cetlerine yetecek kadar, büyük servetlerin sahibi oldular. Siyasetçisi, yandaşı ve bürokratıyla, tam bir soygun çetesi gibi çalıştılar. Hırsızlık ve yolsuzluklar ayyuka çıktığı halde, tek bir kişiden bile ne idari, ne de adli yönden hesap sormadılar. Kimi muhalif Belediye Başkanlarının dışında, hiç kimseyi mahkemelere düşürmediler. Yolsuzluk bayrağını, Turgut Özal’ın çıkardığı zirveden alıp, çok daha yükseklere çıkardılar. Kanunları halk için değil, hep kendi çıkarları için yaptılar. Keyfilikler bir yana, “astığım astık, kestiğim kestik” anlayışını, ülkenin bütün yönetimine hakim kıldılar. Özellikle Başbakan hep; “Kanun benim.” der gibi davrandı ve her aklına eseni yapmaktan geri kalmadı. SON DESPOTLUK, BARDAĞI TAŞIRDI ! Halkın tepkisini bile bile, Başbakanın Taksim Gezisi’ndeki ağaçları kestirip, oraya Kışla ve Alış Veriş Merkezi yaptırmak istemesi, bardağı taşırdı. Hele, karşı çıkanlara hakaretler yağdırıp “Çapulcu” demesi, belki de onun sonunu getirdi. İktidarın keyfilik ve yolsuzluklarından bunalan halk, bir gecede kendini Taksimde buldu. Halk o kadar öfkeli ki, onun hiçbir lafına artık kulak asmıyor. Buna rağmen Başbakan, daha ılımlı bir dil kullanıp halkı teskin etmek yerine, hep sertliğini sürdürdü ve iş iyice çıkmaza girdi. Halka, “Çapulcu” demekten vazgeçmeyen Başbakanın bu tutumuna, artık yandaşları da olumlu bakmıyor. Olayları yüzüstü bırakıp, kaçar gibi yurt dışına çıkan Başbakan, yandaşlarınca bile istekli ve coşkulu karşılanmadı. Gerek Adana ve Mersin’de, gerekse Ankara’da devşirme partililer ve Belediye memurlarınca karşılanan Başbakan, artık umduğu ilgiyi bulamıyor. Konuşmasında da, halkı tahkir eden sözcüklerden başka, birleştirici hiçbir sözüne rastlanmadı, rastlanmıyor. Başbakan, yurt dışındaki desteğini de kaybetti. Amerika ve Avrupa Basını ile, bu ülkelerin siyasi önde gelenleri Başbakanı bu tutumundan dolayı ciddi biçimde eleştiriyorlar. Gelişen tepkiler, yurt dışındaki Türkler ve yabancılar tarafından da, toplu hareketlerle destekleniyor. İşin ilginç yanı, devirmeye çalıştığı Suriye lideri Beşar Esat bile onu, dalga geçercesine eleştiriyor. Akil adamlar fiyaskosundan sonra, çözüm süreci de başka bahara kaldı. OLAYLAR, NEREYE KADAR? Onu kestirmek, şimdilik mümkün değil. Bu yazıyı kaleme alırken, olaylar bütün hızıyla sürüyordu. Hem de, yalnız Taksim’de değil, bütün yurda yayılmış durumda. Demek oluyor ki, bu artık bir “Gezi Parkı Meselesi” değil. Bu, dolan bir bardağın artık taşmasıydı. İşin kötü ve ilginç yanı, iktidar da önümüzdeki Cumartesi/Pazar günleri İstanbul ve Ankara’da birer karşı miting düzenleyecekmiş. Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Karşı miting düzenlemek, halkı birbirine düşman edip, karşı karşıya getirmektir ve çok tehlikelidir. İkinci itirazım ise; miting, mağdurun toplu bir tepkisidir. Sen iktidarsın. Bütün güç, senin elinde. Mağdur olan halktır. Senin isyanın kimedir ve sen kime karşı miting düzenliyorsun? Kedi misali, üste çıkıp bağırmanın anlamı nedir? ÇÖZÜM, ERKEN SEÇİM’DE, AMA ... Değerli okuyucularım, iktidar sertliğini sürdürdüğüne göre, halkın tepkiden vazgeçmeyeceği anlaşılıyor. Bu durumda, olaylar daha da büyüyecektir. Halkı, zehirli gazlarla ve tazyikli sularla boğdurup, zehirleten İstanbul Valisi bile pişman olup defalarca özür dilerken, Başbakan bildiğini okumaya devam ediyor. Öyle sanıyorum, bu durum ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik hayatına da olumsuz yansıyacaktır. Bunun tek sorumlusu siyasi iktidar ve onun başı olan Başbakan’dır. Bu durumda, çözüm artık erken seçimde görülüyor. Gelecek yıl Mart ayı’nda yerel seçimler yapılacak. Genel seçimin de öne alınıp, bu seçimle birleştirilmesi mümkündür. Ancak, bu iktidarın yönetiminde bir “erken seçim” olamaz. “Milli hükümet” nitelikli bir siyasi koalisyon kurulabilir. Ya da, haricen seçilecek kimselerden, tarafsız bir Başbakan’ın Başkanlığında bir seçim hükümeti kurulabilir. Hilesiz bir seçim için de, ayrıca tedbir almak gerekir. Yani, iktidarın tayin ettiği ve onun güdümüne giren bir seçim yargısı için, ayrıca tedbir alınmalıdır. Siyasi partiler de; sandık kurulları, oyların dökümü ve sayımı, toplanması, ulaşımı ve ilanı konusunda, önceden tedbir almalıdırlar. Aksi halde, hamamla tas değişmeyeceği gibi, tellaklar da değişmeyecektir. *** Devlet Bahçeli, İktidarın Stepnesi mi? Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Devlet Bahçeli’nin, öteden beri ve son olaylardaki tutumuyla herkesi şaşırttığını, daha önce de yazmıştım. Bahçeli, bir muhalefet lideri gibi değil, bir koalisyon ortağı gibi hareket ediyor ve iktidarı alenen destekliyor. Yani, iktidara “stepne” oluyor. Başbakanı arada bir eleştirmesi ise, göstermelik laflardan öteye gitmiyor. Onun bu tutumundan, partili arkadaşları gibi, ülkücüler de memnun değil. Partiler üstü vatandaşlar bile patlama noktasına gelip, iktidara karşı sokağa dökülmüşken, Bahçeli’nin “Onlardan uzak durun.” demesi, halkımızı çok kızdırıyor. Bahçeli, bu şekilde davranmak yerine, partisinden ayrılıp pekala AKP’ye geçebilir. Açık söylüyorum. Bu seçimde, oyumu MHP’ye vermek istiyordum, ama sırf bu sebeple vazgeçtim. Konuştuğum bir çok hemşerim ve diğer vatandaşlarımız da benim gibi düşünüyorlar. Dedim ya, ülkücüler bile ona artık güvenmiyorlar. Partisi için çırpınan ve çok büyük emek sarf eden MHP Saray İlçe Başkanı Hakan Özgül kardeşimin de, bu durumdan huzursuz olduğunu çok iyi biliyorum. Partili Milletvekillerinin, partili vatandaşların ve MHP’ye gönül veren ülkücülerin, Bahçeli’nin uyarılması için harekete geçmeleri gerekiyor. Buna gerek kalmadan, belki kendisi de dinlenmeye çekilebilir. Ancak, vakit geç olmadan! |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.