|
||
Cumhuriyet, Kime Emanet? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Büyük Atatürk, o ünlü hitabesinde “Cumhuriyet”i, Türk Gençliği’ne emanet etmişti. Bugünkü gençliğin içindeki sapmaları görebilseydi, acaba emanet eder miydi? KURMAK ZOR OLMUŞTU, AMA KORUMAK DAHA ZORDU ! Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kolay kurmadı. İyi biliyordu ki, korumak kurmaktan daha zordu. Buna karşın o inanıyordu ki, Cumhuriyeti genç nesiller, yani Türk Gençliği kolayca koruyabilecekti. O, gençliğe çok güveniyordu. Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından, önemli kimi devrimleri de uygulamaya koyan Atatürk, 15 Ekim 1927 günü toplanan Cumhuriyet Halk Parti’nin ikinci Kurultayı’nda, 36 saat süreyle o ünlü nutkunu söyledi. Nutuk, bilindiği gibi, yeni Türk Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş serüveniydi. Bir bakıma, gelecek nesiller için de, bir “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi” ydi. Merak edenler, o değerli yapıtı kolayca bulup okuyabiliyorlar. Atatürk’ün bu büyük eserini merak etmekten çok, bulup mutlaka okumak gerekiyor. Özellikle, şimdiki neslin onu bir değil, bir kaç defa okuması ve çok iyi anlaması lazım. Çünkü, yukarıda da belirttiğim gibi o, Cumhuriyet’in korunmasını, çok güvendiği Türk Gençliği’ne emanet etmişti. Ve nutkunu bitirirken, değersiz vücudunun bir gün mutlaka toprak olacağını, fakat Cumhuriyet’in sonsuzluğa kadar var olacağını, tabii ki bu gençliğe güvenerek söylüyordu. DEVLETİ YÖNETENLERİN DE SORUMLULUĞU VAR Cumhuriyet rejiminin erdemlerinden biri de, demokrasiyi benimsemesidir. Demokrasinin kuralları bizde tam uygulanmasa da, halkımız bu sayede kendisini yönetecek olanları seçme hakkını kullanabiliyor. İşte o seçtiklerinin, kendisine bu hakları veren Cumhuriyete ve onun kurucusu olan Atatürk’e sahip çıkması ve hatta sım sıkı sarılması gerekiyor. Lakin, son zamanlarda pek de öyle olmadığı görülüyor. Gençliğe emanet edilen Cumhuriyet’in kurucusu, gençliğin gözünden adeta uzaklaştırılmak isteniyor. Atatürk’ün devrim ve ilkeleri, okul kitaplarından bir bir ayıklanıyor. “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen Atatürk’ün bu sözündeki Türklük kavramı bile, bu ülkede artık tartışma konusu yapıldı. Ülkemizde, Büyük kurtarıcıyı ve onun kurduğu Cumhuriyet’i simgeleyen milli bayramlar, “kerhen” kutlanıyormuş gibi bir hava var. Hatta, kimileri bazı bahanelerle kutlanmıyor. İslam dininde “heykel yapmak değil, heykele tapmak haram” olduğu halde, Atatürk’ün salt hatırlanması için dikilen büst ve heykelleri kırılıyor, yıkılıyor. Kimi mevlit ve dini törenlerde, Atatürk’ü anmak ve ona hayır duasında bulunmak, ondan adeta esirgeniyor. ATATÜRK’ÜN İSTİSMARI DA, KABUL EDİLEMEZ ! Ülkemizde kimi odakların Atatürk’ün yüceliğine sığınıp, onu siyasi maksatlarına aracı yapması da, asla kabul edilemez. Atatürk, ne aleyhte ne de lehte olmak üzere, hiç kimsenin siyasi çıkarı için kullanılmamalıdır. Atatürk, Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ebedi olarak siyasi lideridir. Onun hatırasına hakaret eden kimi meczuplara karşı kanunla korunması ise, ülkemizi yönetenlerin büyük bir ayıbıdır. Atatürk, bir Peygamber değil, bir siyasi liderdir. Putlaştırılması yanlıştır. Hırsızın, yakalandığı zaman namaza durması nasıl gülünçse, halkımızın milli ve manevi değerlerini hiçe sayanların Atatürk’e sığınması da, gülünç ve yanlıştır. Şimdi, Gelelim Esas Meseleye Bu yazıyı, durduk yere değil, bir ihtiyacın daha doğrusu bir sıkıntının ortaya çıkması sebebiyle yazdım. Son zamanlarda, ülkemizde kimi gizli, kimi açıktan bir “Atatürk düşmanlığı” almış başını gidiyor. Hemen herkesin sezinlediği gibi, bu düşmanlık biraz da siyasi iktidarın müsamahasından kaynaklanıyor. İktidarın, Atatürk düşmanlığından bahsetmiyorum. Onun tutumundan güç alan kimi çevreler ve –ne yazık ki- kimi gençler, Atatürk’e ve Türklüğe karşı bir saygısızlık ve adeta bir düşmanlık içindeler. Örnek mi? Üç gün önce Dicle Üniversitesi’nin akademik yılı açılıyor. Açılışa, Vali ile birlikte, hükümetin bir Bakanı da katılıyor. Törende, önce saygı duruşu yapılıyor ve peşinden İstiklal Marşı’mız okunuyor. Töreni yöneten kişi, -gerekmediği halde- herkesi ayağa kalkmaya davet ediyor. Ediyor, ama kimi öğrenciler ayağa kalkmıyor, saygı duruşunda bulunmuyor ve protesto eder gibi İstiklal Marşı’nı söylemiyorlar. Olup biteni, Üniversitenin Rektörü de, Vali de, Bakan da görüyor ve sadece seyrediyor. Tepki mi? Kimi gençler hariç, hiç kimseden hiçbir tepki gelmiyor. Görülüyor ki, bu saygısız ve sorumsuz gençlik, damarındaki soylu kana güvenerek, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlikten başkası değil. Bu örnek, sadece Dicle Üniversitesi ile sınırlı olsa, güler geçeriz, hatta saz çalar oynarız. Ne yazık ki, ülkemizin bir çok yerinde görülüyor. Ülkemizi, geçmişte ve bugün yönetenlerle, gelecekte yönetecek olanlara sözümüz şu ki, oturduğunuz o koltuklar ve iktisap ettiğiniz bütün hak ve yetkiler size, Büyük Atatürk’ün bir sunumudur. İçinizden gelmese de, hatta taksitle bile olsa, o büyük insana olan “minnet borcu”nuzu ödeyiniz. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.