|
||
Darbeleri Araştırma Komisyonu, Neyi Araştırıyor ? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
“DAK”, yani “Darbeleri Araştırma Komisyonu” kurmak yerine, “DÖK”, yani “Darbeleri Önleme Komisyonu” diye bir komisyon kurulsaydı, daha faydalı olurdu. Çünkü, araştırmaktan çok sebeplerini bulup, darbeleri önlemek gerekiyor. Ama, Nasıl? KUSUR, SADECE DARBEYİ YAPANLARDA MI? Darbe eylemi, yani demokratik yolla ülkenin başına geçen hükümetleri askeri güçle devirmek, hiçbir ülkenin yönetiminde yoktur ve olamaz. Başka bir söylemle, -istisnaları saklı kalmak şartıyla- darbelerin savunulacak hiçbir yanı yoktur. Yoktur, ama o istisnalara da bakmak gerekir. Oysa biz kusuru, hep darbeyi yapanlarda arıyoruz. Gerçi, darbe yapıldığında, darbecileri ellerimiz çatlayıncaya kadar alkışlıyor, hatta, “Geç bile kaldılar.” diyoruz. Gittiklerinde ise, arkalarından söylenmedik sözü bırakmıyoruz. Teorik olarak kusur, hep darbeyi yapanlardadır. Mesela, 27 Mayıs 1960 da yapılan darbede, askerin savunulacak hiçbir yanı yoktu. Her rütbeden subayın bir araya gelip, ülkenin çıkarı için değil de, dönemin iktidarına duydukları öfke sebebiyle darbe yaptıklarını, daha sonra kendileri de kabul ettiler. Yeni bir kalkınma gayretine giren ve bunda başarılı olmaya çalışan o iktidara, büyük bir haksızlık yapılmıştı. Bunun en büyük zararını ise, darbeye uğrayanlardan çok, Türk halkı görmüştü. 12 Mart 1971 hareketi, sadece bir uyarıydı. Bu uyarıdan sonra seçimle gelen hükümet çekilmiş, olağanüstü bir hükümet kurulmuştu. Halkımız da, bunu benimsemişti. Bu uyarının da, faydasından çok zararını gördük. Bu dönemde geçici olarak Başbakanlık yapan Nihat Erim, teröre karşı uyguladığı “Balyoz hareketi” sebebiyle, daha sonra bir suikaste kurban gitmişti. 12 Eylül 1980 darbesininse, çok haklı yanları vardı. Darbe öncesinde ülke kamplara bölünmüştü ve o zamanki adı anarşi olan terör, ülke genelinde her gün ortalama 30 can alıyordu. Bugünkü gençlik ya da bugün 40-45 yaşın altındaki vatandaşlarımız, o günleri tabii ki bilemezler. Şimdi. darbecilerin yargılanmasına alkış tutan halkımız, o zaman darbeyi sabırsızlıkla beklemiş, darbe yapılınca da darbecileri her gün alkışlamıştı. 28 Şubat 1997 deki darbe, “irtica geliyor” endişesiyle ve uyarı niteliğinde yapılmış, yani teşebbüste kalmıştı. 27 Nisan 2007 tarihli uyarı ise, keza aynı maksatla yapılmıştı. Ne var ki, son iki uyarı bugünkü iktidarın ekmeğine yağ sürmüş ve yeni kurulan bir partiye 10 yıl süreyle, tek başına iktidarda kalma imkanı ve fırsatı vermiştir. Bu imkan ve fırsat, hala devam etmektedir. DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU, NEYİ ARAŞTIRIYOR? Darbeleri, hiç kimse savunmuyor. 12 Eylül’ün lideri bile, “Ben, darbeci değilim. Ülkenin içine düşürüldüğü durum, bizi buna mecbur etti.” diyor ve bunu sürekli tekrarlıyor. İşte, bütün darbelerin sebebi ve darbe gerçeği, bu sözün altında yatıyor. “Ülkenin, içine düşürüldüğü durum.” Kurulan “Darbeleri Araştırma Komisyonu” bu sözün üzerinde durmalı ve sebebi belli olan bu eylemin, badema önlenmesi için ne yapılabileceğini mutlaka araştırmalıdır. BU ARAŞTIRMAYA, BİZİM DE KATKIMIZ OLSUN Darbeleri Araştırma Komisyonu üyeleri iyi bilmeli ki, darbeler daha çok adaletten uzak biçimde kötü idare edilen, sosyal ve ekonomik durumu iyi olmayan, demokrasiyi tam benimsemeyen ve henüz tam kalkınamamış ülkelerde görülüyor ve beceriksiz iktidarlara karşı yapılıyor. Türkiye, bu çemberin dışına henüz çıkabilmiş değil. Ama, çıkma gayretinde. İnanıyorum ki, şu hususlar yerine getirildiğinde, ülkemizde hiç bir askeri darbe olmayacak, hiç kimse buna teşebbüs bile etmeyecektir. Kısaca sıralarsak; • Demokrasinin, uygulanmayan bütün icapları yerine getirilmelidir. • Bu cümleden olarak, halkın iradesi hiçbir yan etki olmadan seçim sandıklarına yansıtılmalıdır. • Siyasi partiler, kadrolarına kişisel çıkarını değil, halkın ve ülkenin çıkarını gözetenleri almalıdırlar. • Siyasi sebeplerle ve arkadaşlık, akrabalık gözetilerek iltimas ve adam kayırmacılık, ortadan kaldırılmalıdır. • Atatürk’ün kurduğu bu devletin ve bu Cumhuriyetin iktidarları, onun ilkelerinden katiyen ayrılmamalıdır. • Ülkenin ekonomik imkanları, halkımıza eşit olarak bölüştürülmeli, ülkede sınıf farkı yaratılmamalıdır. Anayasanın 10.maddesinde hedeflenen, ama bir türlü sağlanamayan “Eşitlik ilkesi”, mutlaka sağlanmalıdır. • Gelir dağılımında olduğu gibi, vergilendirmede de, siyasi iktidarlar adil olmalıdır. • Taraflı değil, tarafsız ve kuvvetli bir adalet olmalı, kuvvetliler de mutlaka adil olmalıdırlar. Darbelerin önlenmesinde etken olacak başka sebepler de var. Darbeleri Araştırma Komisyonu iyi araştırırsa, daha fazlasını ortaya koyabilecektir. Komisyonun raporunu, merakla bekliyorum. Darbeleri, Balyoz Darbe Planı’na adı karışanlara geçen hafta verilen o ağır cezalar değil, yukarıda sıraladığım tedbirlerle, alınacak diğer tedbirler önleyebilecektir. Sebepleri bilinen bu eylemin önlenmesi konusunda, komisyonun bakalım ne gibi tespitleri ve telkinleri olacak? Tekirdağ Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan Mesaj Var AMAAA... YARGITAY’IN YAPTIĞINA BAKIN !
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.