|
||
İktidarın Çok Perspektifli Bir Yorumu - 4 | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Türcülüğü sınıf ayrımcılığı, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, homofobi ve diğer ayrımcılık modlarıyla karşılaştırdığımızda hepsinin ortak bir mantığa sahip olduklarını görüyoruz. Her birinde farklı gruplar arasında oluşturulmuş kaba düalizmler söz konusu (beyaz/farklı ırktan insanlar; kadın/erkek; insan/hayvan vb.), bunların her biri aralarında ortak noktalar olduğunu inkâr ediyor. Ama bu düalizmler masum değil, ayrımlar ise bir grubu üstün diğerini ise aşağı konumda gösterecek şekilde bir hiyerarşi sistemi içerisinde düzenleniyor. Her bir iktidar sisteminin bir meşrulaştırması olduğundan düalistik hiyerarşiler marjinalize olmuş grupların sömürülmesi ve tahakküm altına alınma pratiğinin teorisini oluştururlar. Her iktidar sistemi, ayrıcalığı olan ve korunan normlara yönelik ihlalleri tespit etmek için Öteki kategorisi yaratır. Ama her bir baskı olayında iktidarın mazereti önyargılıdır, keyfîdir ve savunabilecek rasyonel bir bakış açısına değil ayrımcılığa dayanır. Sınıfçılık, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, homofobi ve türcülükte bu yüzden dışlama yapıları ve mantığı barındıran aynı iktidar manevralarını görürüz. Hangi grubu hedef alırsa alsın, önyargı önyargıdır, bu yüzden aydın bir toplum tarafından kökü kazılmalıdır. Gerçekten demokrat olan bir toplum sadece ekonomik elit, beyazlar, erkekler veya heteroseksüeller için çalışamayacağı gibi, Dr. Martin Luther King Jr., tarafından hayâl edilen “dünya evi” türcülük ve yiyecek, spor, deneye veya eğlence için hayvanları öldüren büyük endüstrilerle bir arada var olamaz. İnsan evriminin büyük ahlâki öğrenme süreci artık çok daha fazla insanın insanlar ve diğer türler arasında farklılıklara kıyasla benzerliklerin çok daha önemli olduğunu kavramasında yatıyor. Hakiki farklılıkların hangi grubun hak sahibi olduğu hangisinin olmadığı noktasında ahlâki bir bağlayıcılığı yok. Hayvanlar karşısında insanın sözde zihinsel ve dilsel üstünlüğü; cinsiyet, ten rengi, ya da cinsel seçimlerden daha bağlayıcı değil. Baskı ve zulmünün ortak özellikleri, insanın ahlâki bilincinin tarihini anlatabilmemize ve kültürümüzdeki ahlâki ilerlemenin ortaya çıkışının haritasını oluşturmamıza yardım ediyor. Bu yörünge hakların evrenselleşmesi sürecinde takip edilebilir. Tecrübe ve baskının benzerliklerini kavrayarak iktidarın doğasına dair bir bilgi ediniyoruz, ahlâki toplumun genişleyen sınırlarının ayırdına varıyoruz, ekolojik olan, tür ayrımcısı olmayan prensiplere ve evrensel adalete dayalı bir uygarlık ve kalkınma ile ilgili yeni bir vizyon ediniyoruz. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.