Bu gençliğin hareketini bölücülükle ve Kürtçülükle suçlayan, anlamadan dinlemeden önyargı ile vatan haini diye ilan eden, başta dış güçler olmak üzere ve bu dış güçlere çanak tutan yerli işbirlikçiler şimdi kimlere ve nasıl hizmet yaptıkları ortada. Ayrıca, Türkiye'ye 6'ncı Filo'yu getiren işbirlikçilerin kimler olduğunu ve bunlarla Türkiye'de kaos yaratıp yaşanan olayları farklı boyutlara taşıyıp bunların üzerinden beslendikleri apaçık ortada. Türk tarihi bunları nasıl affeder bilmem. Bu memleket o kadar kolay kazanılmadı. Dönemin gençliği ile ilgili 68'ler Birlik yayınlarında çıkan mahkeme kararlarında belgelenmiş olup, tüm kamu oyu tarafından bilinmektedir. “Deniz Gezmiş yaşasaydı bölücülük, Kürtçülük yapardı" diyenlere en güzel yanıt, 68'ler Birlik yayınlarında çıkan mahkeme görüşmelerindeki ifadeleridir.
İfadeler Şöyle: "Ülkemin bağımsızlığı uğruna hayatımı feda etmek bence onurların en büyüğüdür" diyen Deniz'in nasıl sağlam bir Atatürkçü olduğunu anlamak için aşağıdaki alıntılara bakmak yeterlidir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, 1972'de Ankara 1 No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde yaptıkları savunmadan alıntılar:
(68'ler Birliği Yayınları ) Biz halkımızın çocukları ve Atatürk'ün memleketi emanet ettiği gençleriz. Nasıl ki Mustafa Kemal, Yunan orduları ta Polatlı'ya kadar gelmesine rağmen önlerinden kaçmadı ise ve yolundan dönmediyse, biz de dönmeyiz. Eğer dönersek işte o zaman vatana ihanet etmiş oluruz?? Mustafa Kemal'in hakkında gıyabi idam kararı verilmesi gibi idamımız isteniyor. Biz de Mustafa Kemal'e ve halkımıza ihanet edip bağımsızlığımızı tekrar kazanmak yolundaki mücadelemizden dönmeyiz. Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. O'nun İstiklali tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz. Türkiye halkı kurtuluş savaşımızda, emperyalizme ve uşaklarına gerekli dersi nasıl verdiyse, bu defa da onurunu çiğnetmeyecek ve bağımsızlığını elde edecektir. Emanetiniz olan bağımsızlık ve kurtuluş bayrağını, alnımız açık, yiğitçe dalgalandırdık, bundan sonra da dalgalandırmaya devam edeceğiz. 14 Mayıs 1950... Bu tarih bize göre, Amerikan emperyalizminin Türkiye'de seçimle iktidara gelmesidir. Demokrat Parti 27 Mayıs 1960'ta tarihe gömüldü. (Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 27 Mayıs'ı, 1876'da başlayıp, 1908 ve 1919'la devam eden Milli Demokratik Devrim sürecinin bir halkası olarak görüyorlardı.) Devrim anlayışımız, Mustafa Kemal'i yok edici, ortadan kaldırıcı bir düzen kuran karşı devrimci-gerici ittifaka karşı yapılmış olan 27 Mayıs ihtilalinin ve 1961 Anayasa'sının bir devamı ve tamamlayıcısıdır. Bunun içindir ki, bizler; Türkiye toplumunun tarihi geçmişinde sağlam olan, ulusal ve devrimci olan ne varsa onun mirasçısıyız. Bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasaya bağlılık mitinglerini de bizler yaptık. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasayı uygulamayan yavuz kimselerse hala ortadadır. 19 Mayıs 1919, emperyalizme, padişahlığa, hükümete ve köhnemiş devlet yapısına karşı Mustafa Kemal önderliğinde yürütülen devrimin başlangıcıdır. 19 Mayıs 1919, saldırgan emperyalistlere ve onların emrindeki iç düşmana karşı, Mustafa Kemal önderliğinde, Türk halkını örgütlemek için Kurtuluş Savaşı'nın politik anlamda başlangıcıdır. 19 Mayıs 1919, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi için Mustafa Kemal ve arkadaşlarının halkın silahlı gücü ve öncüsü olarak harekete geçişidir. |