‘Dün gece yitirdiğimiz şair yazar ağabeyim Güngör Gençay’ın anısına” Böylesine saçma bir soruyla yazıya başlanır mı? Başladık işte. Bu sorunun yanıtı bana göre salt ‘sanat yapar’ olmadığını düşündüğümden yukarıdaki başlığı koydum. Ülkemin ve dünyanın gerçek sanatçılarını araştırdığımda ve incelediğimde, onların hem sanatlarını yaptıklarını hem de aydın olma sorumluluklarının eylemlerini de yaşama geçirdiklerini gördüm. ‘İyi bir ressamdır ama..’, İyi bir şairdir ama…’, İyi bir yazardır ama..’ gibi soruların ‘ama’sını yok etmek için yapılması gerekenler olduğunu düşününce, toplumsal ve haklı eylemler içinde yer almak, orada yetkinleşmek büyük bir çare olabilir. Çünkü yapılan sanatın algılanması için karşının da bilinç ve sorumluluk düzeyinin yükseltilmesi gerekir. Fanuslarında yaşayan ve burada olmalarından mutlu olduklarını belirten sanatçıları(!) devre dışı bıraktığımı anlamışsınızdır. Burada sanatçılara ne gibi görevler düşer? Kapitalizmin insanı yok etme, kullaştırma ve sürekli çoğunluk çaresizliğine düşürülmesini önlemek için sanatçıların da sanatlarıyla birlikte başka şeyler yapmaları gerektiğine inananlardanım. Kurtuluş Savaşımızda Mehmet Akif Ersoy’un Falih Rıfkı Atay’in, Şevket Süreyya Aydemir ve Ruşen Eşref Ünaydın’ın yaptıkları gibi; ya da insanca yaşamın gerçekleşmesi için Enver Gökçe, Fakir Baykurt, Hasan İzzettin Dinamo, Nâzım Hikmet, Hasan Hüseyin Korkmazgil, A.Kadir, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Niyazi Akıncıoğlu, Muzaffer Arabul, Şükran Kurdakul, Aziz Nesin, Sabahattin Ali’nin yaptıkları gibi. Hem sanatlarıyla bu eyleme katkıda bulunacaklar hem de sanatlarının dışındaki mücadele yöntemleriyle. Salt ülkemizde değil, dünyada da böylesine değerli sanatçıların varlığı azımsanacak gibi değil. Bir çırpıda akılımıza gelenleri sayarsak: İspanyadan Lorca, Rafael Alberti; Fransadan Aragon, Babeuf, Henri Barbusse, Emile Zola; Bulgaristandan Kamen Kalçev, Hristo Botev, Vapstrov; Yunanistandan Ritsos; Kübadan Jose Marti; Brezilyadan Jorge Amado; İtalyadan Campanello, İtalo Calvino; Çekoslavakyadan Yaroslav Haşek; Macaristandan Attila Jozsef gibi isimleri görürüz. Bunlar sanatsal çabalarına artı eylemler yükleyen insanlardır. Yani aydın sanatçı da diyebiliriz biz bu insanlara. Toplumsal yapılar doğal olarak çelişkilerin çözülmesi mücadeleleriyle daha iyiye daha güzele taşınır. İster ezen-ezilen, ister zengin-fakir isterseniz ilerici-gerici deyin, bunlar var olan gerçeklerdir ve bu gerçeklerin ortaya koyduğu tablolar sürekli çözüm aramak zorundadır. Bunlar yoktur, uydurmadır demek hâkim gücün değirmenine su taşımaktan öteye gitmeyen siyasi palavralardır. İnsanlığın ‘benimdir’ söylemiyle büyümeye başlamıştır bu keşmekeş, bu çelişkiler yumağı. Ve doğal olarak çözümler de üretilmeye başlanmıştır. Toplumsal bilincin yetişkin birey üzerinden gelişmesiyle çözümler de insanileşecektir. Ne var ki, bir yandan kulluk, cehalet bir yandan da aşırı birikim hırsı varken bu çözümlerin insani yanından söz edilemez ki dünyada yüzlerce, binlerce örneği görülür. Sanatın uzağı görme, yorumlama ve çözüm üretme gücü tartışılamaz. Bu nedenle sanatçıların sanatları dışında ortaya koyacakları ve doğal olarak sanat güçlerinin yansıması olan eylemleri, birey bilincini yükselterek, toplumsal bilincin de yükselmesini sağlayacaktır. Bir resmin, şiirin, romanın ya da müziğin tüm kitleyi kucaklaması günümüz koşullarında olanaksızdır ama kucaklayanların birlikteliği güç olarak olanaksız değildir. Sanatçıların salt sanatlarından değil de tüm dünyanın sosyal, ekonomik, siyasal olaylarından sorumlu olması ve katılımcılığı çözüme önemli katkı sunar ve de sanatlarının insana ulaşımında da etkili olur. Ki bu eylemlilik dünyanın bugün ki hallerinde zorunluluktur. Bestemi yaptım, yazımı yazdım, sanatsal görevimi yerine getirdim gibi söylemler kaçış olduğu kadar içinde yaşanılan dünyanın dışındaymışcasına saçma bir yaşama biçimini de ortaya koyar. İnsanlar tek yaşamadıklarına göre sorunların çözümünde de tek davranamazlar. Hele ki sanatsal bilinçleri olan insanların kendilerini dışarı çekmesi sorumsuzluktur. Sanat insan için vardır ve de onun tüm eylemlerinin içindedir. Üretilenin, insanla buluşmasını isteyen sanatçılar, bu buluşmayı gerçekleştirecek eylemin de içinde olmalıdırlar. Yukarıda kimilerinin adlarını verdiğim sanatçılar bu sorumluluklarını ömürlerinin sonuna kadar sürdürmüşler ve de dünyada ‘aydınlık’ diye bir şeylerden söz edebiliyorsak onda ki paylarını görmemezlik büyük bir insandışılık olur. Gerçek sanatçı, hem sanatıyla hem de sanatını besleyen çağdaş düşünceleriyle insanlığın yolunu aydınlatır. Onun için sanatçı salt sanatını yapan değildir diyoruz.
Saray, 22 Nisan 2012. |