|
||
Bunları, Gel de Görme ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bir dostuma “Şu basın-yayın organları olmasa da, bu memlekette yaşanan rezillikleri görmesek.” diyecek oldum, ama daha kötüsü aklıma geldi. O zaman, bu memleketi iyice satarlar ya da batırırlardı. Çünkü beterin, her zaman daha beteri vardır. Hem Dindar, Hem Hırsız Olunmuyor (!) Bundan önceki yazımda, “Hem dindar, hem hırsız olunur mu?” diye sormuş, merhum Necmettin Erbakan’ın, çocukları arasında dava konusu olan o muazzam servetini yazmıştım. Bu yazıya, değerli okuyucularım büyük ilgi gösterdiler. Çok sayıdaki okuyucum arayıp, öfke içeren sözlerle Erbakan’a rahmet okudular(!) Olay, ulusal basın- yayın organlarında da yer alınca, oğul Fatih Erbakan şöyle dedi. “Babamın elinden, büyük imkanlar ve fırsatlar kaçtı. Eğer o isteseydi, dünyanın en zengini olurdu.” Breh, breh, breh ! İtirafa bakın. Yani, “Babam, daha çok çalsaydı, daha çok zengin olurdu.” demek isteyen oğul, tam da “Merd-i kıpti şecaat arz ederken, sirkatin söylermiş.” lafına uygun hareket ediyordu. İşin ilginç yanı, Konya Üniversitesi’ne de, geçen gün Necmettin Erbakan’ın adını vermişler. O zaman, İstanbul Üniversitesi’ne de İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel’in adını versinler. Tanıdığım Göknel’in, İstanbul’a büyük hizmetleri var. Üstelik, hocadan daha temiz. Değerli okurlarım, sonuç olarak demek oluyor ki, onlara göre hem dindar (!), hem de hırsız olunabiliyormuş. Merve Kavakçı’ya, Şimdi Bir Servet Verilecek ! 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden Milletvekili seçilen Merve Kavakçı adlı bayan, Meclise başörtülü girince dışarı çıkarılmış ve yasalara uymak yerine, bir daha Meclise gelmemişti. Bu kişinin, daha sonra izinsiz Amerikan vatandaşı olduğu ve bu ülkenin vatandaşlığı için yemin ettiği anlaşılınca, Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı. Daha sonra, idealleri uğruna yemin ettiği gerçek vatanı Amerika’ya dönen ve orada yaşayan bu bayan, şimdi tekrar Türkiye’de. Çünkü, onun üzerinden siyaset yapıp, intikam almaya çalışan kimileri, onun bütün haklarının (!) verilmesi için çabalıyor. Haklarına gelince, hiç, ama hiç bir hakkı yok. Çünkü, yemin edip de, bir gün bile Milletvekilliği yapmadı. Usulsüz olarak seçildiği, sonradan anlaşıldı. Gittiği her yerde, Türkiye’nin aleyhine konuştu. Şimdi, biriken 13 yıllık maaşından başka emeklilik, kırmızı pasaport, özel sağlık hizmeti harcamalarını ve Milletvekillerine tanınan bütün ayrıcalıkları istiyor. İstemesi bir şey değil, verecekler. Hem de, vergi olarak toplanan paralarımızla, onu servete boğacaklar. Bunu duyan bir dostum, bana aynen şöyle dedi. “İşte, ben bu yüzden bu devlete vergi vermek istemiyorum.” Diyanet İşleri Başkanı, Bunu Yaparsa … Diyanet İşleri Başkanı’mız, yeni taşındığı lojmanına tefrişi için, Diyanetin hac parasından tam 400 bin lira harcamış. Yani, lojmanı baştan aşağı yenilemiş. Bunu, şimdi Milletvekili olan bir din adamı söylüyor. Öyle yapacağına, o parayla keşke yeni bir lojman satın alsaymış. Başkanın bu yaptığı, büyük israf ve yüce dinimize göre “haram.”dır. (En’am Suresi/141) Başkanın israfı ya da parasal açığı bununla sınırlı değil. Gelen haberlere göre, Diyanet’in 2011 yılı hac paralarından da 6.9 milyon liranın (önceki parayla trilyon liranın) fazladan/usulsüz harcandığı tespit edilmiş. Diyanet İşleri’nde parasal yolsuzluk yapıldığı iddiaları, daha önceleri de çok yazılmış ve söylenmişti. Dini temsil eden ve temiz olması gereken bir kurum olduğu için, üstüne gidilmemişti. Öyle olunca da, kirlilik daha çok arttı. Diyanet, gerçekten temiz tutulmak isteniyorsa yapılacak iş, içindeki kirlileri vakit kaybetmeden ayıklamak olmalıdır. Koftiden “Şehit” Olmak İster misiniz? Ben, istemem. “Bu da, nereden çıktı?” derseniz, anlatayım. Hükümet, artık canının her istediğini “şehit” göstermek istiyor. Biliyorsunuz, Şırnak/Uludere’de 34 vatandaşımız, iddialara göre yanlışlıkla öldürüldü. Kimilerine göre bu 34 kişi PKK lı, kimilerine göreyse kaçakçıydı. Ama, her iki durumda da, suça bulaşmış kişilerdi. Hükümet, bunların yakınlarına yüklüce bir tazminat ödedi. Şimdi de, onları “şehit” saymak için kolları sıvamış. Daha kötüsü, bundan sonra hükümet her istediği kişiyi şehit sayabilecekmiş. Yani, adam en kötü suçları işlemiş olsa bile, isterse hükümet tarafından şehit sayılacak ve bayrağa sarılıp yapılacak anlı-şanlı defin merasiminden sonra, aileye iyi bir dünyalık verebilecekmiş. Hükümete göre, şehitlik için Müslüman olmak da şart değil. Cennetin anahtarıyla, cennetten toprak satanlar, yakında şehitlik de satabilirler. Bu durumda, Allah’ın şehitlik hükmüne de (haşa) artık gerek kalmamış oluyor (!) Koftiden bile olsa, şehitlik insana bakın neler kazandırıyor? Dershaneleri, Katiyen Kapatamazlar ! Başbakan, geçen haftanın sonunda, özel dershanelerin kapatılacağını ya da liseye dönüştürüleceğini söyledi. Hiç düşünmeden ve hiç istişare etmeden söylediği belli ki, yardımcısı olan Bülent Arınç, onu hemen yalanladı. Bu durum, öncelikle Başbakanın otoritesine, büyük bir kılıç darbesi oldu. Dershanelerin, bugünden yarına kapatılması, öyle kolay değil. Onları kapatmanın tek şartı, okulların öğrencilerini hazırlamada, dershanelerin seviyesine erişmesiyle mümkün olacaktır. Bu da olamadığına göre, dershaneleri katiyen kapatamazlar. Öte yandan, 200 bin öğretmen adayı Bakanlık kapısında atanma beklerken, dershanelerden açığa çıkacak olan 60 bin öğretmeni ne yapacaklar? Dershanelerin çoğu, kimi iş hanlarının bünyesinde açılmış. Hemen hiçbir dershanenin bahçesi yok. O mekanları, okula nasıl dönüştüreceksin ! Başbakan, tam Ofsayt ! Reklam Balları, Zehirlemeye Devam Ediyor ! Daha önce de yazmıştım. TV’lerde 4 ya da 5 kg’ı, yanında hediyesiyle birlikte 100 liraya satılan ballar sahte diye. Bunu, ben değil, Sabah Gazetesi’nin muhabiri, Tarım Bakanlığı’nın laboratuarlarında yaptırdığı tahlille ortaya çıkarmıştı. Olay, haber oldu, ama reklamlar ve satışlar aynen devam ediyor. Nihayet geçen hafta Tarım Bakanı bizzat devreye girdi ve açıkladı. “Bu sahte balların satışını durduracağız. Hangi firmanın, nasıl bal sattığını da, firma ismiyle beraber açıklayacağız.” Lafın üzerinden tam 10 gün geçti. İki firma açıklandı, ama Bakandan başkaca “tık” yok. Satışlar, biraz daha hızlanarak devam ediyor. Millet, bal yerine glikoz şurubu ve nişastalı/şekerli pelte yemeye devam ediyor. İçinde, her türlü pislik ve mikroplar da kol geziyor. Tarım Bakanı çark ederken, Sağlık Bakanı’ndan da “tık” yok. Bu köşeden, vatandaşlarımızı bari ben uyarayım. “Sevgili okuyucularım, o reklamlara inanmayın ve o ballardan sakın almayın. Kendinizi düşünmüyorsanız, çocuklarınızı düşünün.” Bütün Bunların Üstüne, Gelin Bir Kebap Yiyelim İlçemiz, geçen zaman içinde hızla gelişiyor. Eskiden, yemek yerleri oldukça sınırlı iken, şimdi hem çeşitleri, hem de sayıları arttı. Farklı kebap çeşitleri, daha çok doğu ve güneydoğu Anadolu mutfaklarının ürünü. Ama, o çeşitler artık her tarafa yayıldı. Urfa, Adana, Antep kebaplarıyla, acılı-acısız diğer kebap çeşitleri iştah kabartıyor. Yapanlar işinin ehli ise, lezzetleri bir başka oluyor. İlçemizde, bunların artık hepsi üretiliyor. Hem de, o yörelerden gelen ustalar tarafından. Geçen ay, Otogar’ın tam karşısına açılan “Şanlı Urfa Kebapçısı”, ilk günden itibaren iyi not almaya devam ediyor. Bir dostumun tavsiyesi üzerine, buraya ben de gittim. Önce temizliği ile tertip düzenine, sonra da kebapların lezzetine hayran kaldım Salonun sahibi Murat Usta, bu işi uzun yıllardan beri, güneydoğu Anadolu da yani kendi bölgesinde yapmış. Hem patron, hem de kebap ustası. Kullandığı bütün etleri, kendi beslediği hayvanlardan temin ediyor. İşinde, pek iddialı ve müşterisine karşı nezaketten hiç taviz vermiyor. Kebap yerken Murat Ustaya, “Seni bu hafta biraz eleştireyim.” deyince, önce tebessüm etti, sonra “Biz, kendimize güveniyoruz.” dedi. “Merak etme, tersini yapacağım.” deyince de, Murat Usta, “O yazıyı, bana ilk getiren misafirim olacak, ona dilediği kebapları ikram edeceğim.” dedi. Onu, buradan kutluyorum, başarısının artarak sürmesini diliyorum. Çeşitlerini azaltmamasını ve kaliteyi bozmamasını tavsiye ediyorum. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.