Son yıllarda, Türk toplumunda ciddi bir çözülme ve bozulma var. Halk, mutsuz ve huzursuz. Ülkemizde, her gün insanları tedirgin eden adli, siyasi ve polisiye olaylar yaşanıyor. Her türlü kazalar da çabası. Merak ediyorum. Bu durumda, ülkeyi yönetenler acaba ne kadar huzurlu?
Değerli okurlarım, son yıllarda içinde yaşadığımız Türk toplumunda gözle görülür önemli değişmeler oldu. Bu “olumsuz” değişmeler, insana haklı olarak “Bu toplum, nereye gidiyor? dedirtiyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemleriyle kendini gösteren olumsuz gelişmeler, akıla gelen-gelmeyen her konuda toplumun önüne çıkmaya başladı Mesela, iki ayrı cinsin doğal çekimle yakınlaşmaları sonunda meydana gelen, üstelik nikahla perçinlenen birliktelikler, bakıyorsunuz kurulan aileyi, kısa bir süre sonra temelinden sarsıyor. O aile ki, toplumun hem çekirdeği, hem de hiçbir zaman bölünmemesi, parçalanmaması gereken en sağlam kurumu. Hele, çocukların dünyaya gelmesiyle, ayrı bir kutsiyet kazanan bir sevgi ocağı. Ama öyle olmadığı, bir çok ailenin teşekkülünden kısa bir süre sonra ortaya çıkıyor. Yoluna baş konulan sevgiler, kısa süre sonra yıpranıyor. Karşılıklı saygı da ortadan kalkınca kavgalar, didişmeler başlıyor. Toplumun en sağlam kurumu olan aile, bir anda çöküveriyor. AİLENİN ÇÖKMESİNİN ZARARI, ÇOCUKLARA Ailenin çökmesi, en çok çocukları etkiliyor. Ana-babanın ayrılması halinde onların bir parçası olan çocuk, hangi tarafa yöneleceğini bilemiyor. Ne anasını, ne de babasını suçlamak ve taraf olmak istemiyor. İşte, o çocuğun iç dünyasında oluşan yangınlar, onu kısa sürede bunalıma itiyor ve toplumun zararlı bir üyesi haline getiriyor. Öğrencilik yıllarımdan beri, Genel ve Eğitim Psikolojisi’nde,”Çocuğun ruhsal gelişiminde aile mi, yoksa çevre mi etkili?” diye sorulduğunu ve bu sorunun hep tartışıldığını bilirim. Genel kabul, “Her ikisi” şeklinde olsa da, ben öncelikle “Aile”yi önemli görüyorum. Çünkü, insanın beğenmediği çevresini değiştirmesi pekala mümkün iken, ailesini değiştirmesi mümkün olamıyor. Dünyada bütün toplumlar, o sebeple aileye çok önem veriyorlar. Ülkeyi yöneten mevcut AK Parti iktidarının da aileye verdiği önem, kurduğu yeni Aile Bakanlığı’ndan belli oluyor. Ne var ki, alınan bütün tedbirler aile birliğinin sürekliliğini, çocukların sıcak bir yuvada yetişmelerinin teminini sağlayamıyor. Sağlayamıyor, çünkü aile sağlam temeller üzerine kurulamıyor. Öte yandan iki ayrı cinsin birbirini beğenmesi ya da çok sevmesi, sağlam bir ailenin kurulması için yeterli olamıyor. Sağlam bir ailenin kurulması için tarafların varlıklı olması, hatta eğitimli olması da yetmiyor. Bütün bunları gözeterek, ebeveynlerin de yardımıyla “Sağlam ve kalıcı bir aile, acaba nasıl kurulabilir?” diye düşünüp, temeli ona göre atmak gerekiyor. TOPLUMUN, BAŞKA SORUNLARI DA VAR Toplumu oluşturan bireylerin karşı bireylere, daha sonra da topluma karşı duydukları sevgisizlik, saygısızlık, toplumun huzurunu kaçırıyor. Çalışmadan ya da az çalışarak kazanma arzusu, mala ve paraya düşkünlük, insaf ve merhametten uzaklaşma, hasetlik, kıskançlık, başkalarına hükmetme arzusu, gösteriş ve fiyaka düşkünlüğü, “hep benim olsun arzusu” kısaca egoizm denilen bencillik dürtüleri, insanları toplumun zararlı birer bireyi haline getiriyor. Toplum düzenini ve kendisine ibadet etmeyi sağlamak için yüce Yaradan’ın ortaya koyduğu dinin hükümleri bile, kimi toplum bireyleri için hiçbir anlam ifade etmiyor. Eğer bir anlam ifade etseydi, her şeyden önce insanlar birbirlerinin canına kıymazlardı. Özellikle son yıllarda meydana gelen cana kıymalar, bir kere daha insana “Bu toplum nereye gidiyor?” dedirtiyor.Hiçbir günümüz, cinayetsiz geçmiyor. Akşamları oturup, televizyon seyretmekten ürküyoruz. Hangi adam karısını kesmiş, vurmuş, bıçaklamış? Kim, kimi öldürmüş? Nerede bir soygun yapılmış ve bu sırada kimler öldürülmüş? Nereye bomba konmuş? Haberlerin önemli bir kısmı, bu olayları anlatmakla geçiyor. Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sebebiyle meydana gelen her türlü kazalarda yitirilen canlar da, işin cabası. Haberler, pek tabii ki bu olaylarla sınırlı değil. Ürküten, mide bulandıran, utandıran, gelecek için endişe veren başa bir çok haberi de, her akşam karşımızda buluyoruz. SORUMLULUK, ÜLKEYİ YÖNETENLERDE Değerli okurlarım, ülkemizi yönetenlerin bu olayların oluşmasında ve aile düzeninin temelinden sarsılmasında büyük payları var. Öyle, aile için Bakanlık kurmakla filan bu işler düzelmiyor. Bir kere adaletsizlik, insanları çileden çıkarıyor. İnsanlar, çaldıkları kapılarda haklarını kolayca arayıp, alamıyorlar. Ülkemizde, hak aramak oldukça zor ve pahalı. Ayrıca, güçlünün egemen olduğu bir toplumda, haklının adaletinden zaten bahsedilemiyor. Adında “Adalet” sözcüğü olan mevcut iktidar, adaleti hep kendisi ve yandaşları için kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Çıkardıkları bütün kanunlarda önce kendilerini ve yakınlarını gözeten bu iktidarın döneminde, hak aramak “imkansız” denecek kadar zorlaşmış durumda. Ortalıkta, bir “yağma düzeni” almış başını gidiyor. Bir kaç saat içinde çıkarılan kanunlarla ve kimi kanunlara son dakikada yapılan eklemelerle hep yandaşlar korunuyor. Çıkarılan kanunlar, daha çok iktidar mensuplarının işine yarıyor. İktidar, her ne suçu işleseler bile, kendi getirdiği adamlarını koruyor, kolluyor. Yolsuzluğa bulaşmamış hiçbir kamu kurum ve kuruluşu kalmadığı halde, o meşhur “Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu” hiç kimseye (ama, tek bir kişiye bile) uygulanmıyor. Yandaşlar, meşru olmayan korkunç servetlere sahip oldukları halde, hiç kimseye, “Nereden buldun?” diye hesap sorulmuyor. Kimin ne beyanda bulunduğu ise, “devlet sırı” gibi saklanıyor. Devletin bütün imkanları, bir “miras yedi” gibi kullanılıyor. Makam sahiplerinin saltanatından geçilmiyor. Eskiden, devlet adına yapılan harcamaları denetleyen bir “Sayıştay” vardı ve hesap sorardı. Ancak, o yine var, ama sadece var. Hesap sormaksa yok! Çünkü, yargı dahil bütün denetim kurumları iktidarın eline geçmiş durumda. Değerli okurlarım, “Toplum, nereye gidiyor?” sorusunun cevabını artık bilmeyen yok. Siz de bilesiniz ki, toplum iyi bir yere gitmiyor. “Uçuruma gidiyor.” dersem, belki biraz abartmış olurum, ama ülkemiz hele bir de bölünürse, işte o zaman nereye gittiğini çok iyi anlarız. |