Toplumun en küçük bireyi kişiler, kişilerin de karşılaştığı ilk topluluk aile yani aile toplumun küçük modelidir. Aile bireyleri önce aileyi oluşturmakta, ailelerde toplumu oluşturmaktadır. Şayet toplum bozulduysa bizim aile yapımız bozulmuş oluyor. O zaman problem bizde yani aileyi oluşturan fertlerde, bizler bozulduğumuz için toplum bozulmakta. Bizi bu kadar bozan ve yozlaştıran nedir?
İnsan yalnızlaşıyor. Anne-baba, baba-oğul, anne-kız birbiriyle konuşamıyor. Herkes kendi dünyasını kurmuş gidiyor. 100 metre karenin içinde dört insanın dört ayrı dünyası oluşmuş. Herkes birbirinin durumundan yakınır hale gelmiş. Yalnızlaşan insanlık ve kaybolan değerlerimiz. İnsan sosyal bir varlıktır. Yalnız yaşaması mümkün değildir. Bazı sosyolojik araştırmalarda tek başına yaşayan insanlarda takıntı davranışları oluştuğu ifade edilmektedir. Yalnız yaşamış ve sonra bulunmuş olan çocukların insani özelliklerini kaybetmiş oldukları görülmüştür. Bunların normal yürüyemedikleri ve bir insan gibi konuşamadıkları belirlenmiştir. Gözlemlere dayanarak yapılan araştırmalarda çekirdek ailede ilk çocukların geç yürüyüp konuştukları bilinen bir vakıadır. 21. yüzyılda yaşıyoruz. Sanayi devrimi, teknoloji dönemi derken içinde bulunduğumuz asır bilgi çağı olarak ifade edilmektedir. Artık eskisi gibi biriyle haberleşmek istediğimizde postaneye, eve, bir telefon kabinine gitmiyoruz. Kablosu fişe bağlı telefon kullanmıyoruz. Artık faxın bile pabucu dama atıldı. Bir yerden diğerine gitmeye gerek kalmadan işlerimizi oturduğumuz yerden halledebiliyoruz. Birbirimizle kilometrelerce uzaktan kıtalar ötesinden konuşabiliyor hatta görebiliyoruz. Arabalarımızda dijital haritalarımız var. Adres sormaya da gerek kalmadı. Adresi üzerine yazdığımızda bizi istediğimiz yere götürüyor. Bilmediğimiz bir yere gittiğimizde tanımadığımız insanlarla adres vesilesiyle konuşmak zorunda kalıyorduk. Artık buna da gerek kalmadı. Sekreter şuradan dön dediğinde, söylediğini yapmayınca sürekli tekrar söylüyor. Sekretere kızıyoruz. Karşıdan tepki gelmeyeceğini bildiğimizden sanal sekreter vasıtasıyla kızma egomuzu da tatmin ederek rahatlıyoruz. Güneş enerjisi hayatımıza girdi. Bio enerji giderek yaygınlaşıyor. Eskiden soba yakardık. Kömür satın almak için haftalar önce tasarruflar buna göre yapılırdı. Sobaların boruları temizlenir, daha kaliteli daha çok ısıtan döküm sobalar alınırdı. Şimdi buna da gerek kalmadı. Artık ısınmak bir düğmenin ucunda. Basıyorsunuz düğmeye ısınıyorsunuz. Sen sadece paradan haber ver. O olduğu zaman her şey kolay gibi gözüküyor. Aslında her şey insan hayatını kolaylaştırmak için yapılıyor. Kapitalizmin mengenesinde tüketim ekonomisinin kıskacında bin bir güçlükle kazanılanlar çeşitli hokus pokuslarla yine ihtiyaç mıdır değil midir anlaşılamadan yitirilip gidiyor .Düne, on yıl önceye veya yüz yıl önceye göre daha çok rahatız gibi görünüyor. Modern toplumda meydana gelen bu gelişmelere rağmen insan yalnızlaşıyor. Mutsuz hayatlar feryat ediyor. Kiminle konuşursanız ‘’içimde tarif edemediğim bir boşluk var’’ diyor. Eskiden bir köyde bir şehrin mahallesinde evler birbirine uzak olmasına rağmen herkes birbirini bilir ve tanırdı.hasta olan biri hemen duyulur, cenazelerde üzüntüler paylaşılır hatta cenaze evine yemek bile yaptırılmazdı. Şimdilerde gökdelenlerimiz, ceplerimizde telefonlarımız, çantalarımızda bilgisayar(!)larımız var fakat gökdelende oturan üç yüz aileden kaç tanesi birbirini ne kadar tanıyor meçhul. Hatta evinde ölü bulundu on gün sonra belli oldu. Haberlerini artık daha sık duymaya başladık. İnsan yalnızlaşıyor. Anne-baba, baba-oğul, anne-kız birbiriyle konuşamıyor. Herkes kendi dünyasını kurmuş gidiyor. 120 metre karenin içinde dört insanın dört ayrı dünyası oluşmuş. Herkes birbirinin durumundan yakınır hale gelmiş. Değerler yozlaştırıldığı için bu manzara oluşmuş. Bizi biz yapan manevi değerler canlı tutulursa bu problemler sıcağı gören buzun eriyip gittiği gibi yok olup gidecektir.
|