Moved Permanently

 Kamu görevi yapan kimi kurumların, kimi hizmet kusurlarını birbirlerinin üzerine attığını sıkça görüyoruz.   
     Öyle olsa da, ilçemizde çarşıdaki tretuvarların işgaliyle, otopark alanlarının keyfi engellenmesini, Belediye ve Emniyet Müdürlüğümüzün ortak hareket ederek, kısa sürede ortadan kaldıracağını umut ediyoruz.

      Eskiden yanlış ve kaba bir harekette bulunanlara “Köyden mi geldin?” diye sorarlardı. Sanki, köyde yaşayanlar pek kabaymış da, şehirdekiler kibar ve çok medeniymiş sanılırdı.
       Oysa, durumun öyle olmadığı, ister köyde ister şehirde yaşasın, herkesin  toplu yaşama kurallarını bilmesi ve o kurallara uyması gerektiği ortadadır.
        Nereye giderseniz gidin, toplumun benimsediği kurallara uymayan, yaygın olan davranışları terk eden, çevresiyle uyum sağlayamayan ve kısaca topluma ayak uyduramayan bir çok kimseye rastlarsınız.
          Bu yapıdaki kimselerden bazıları ikazlara uyup yönünü düzeltirken, kimilerinin hiç kimseye aldırış etmediğini ve kendi rahatı ve çıkarı için etrafını zerre kadar umursamadığını görürsünüz.
         Bu ifadelerin, ilk bakışta medeni bir varlık olan insan için söylenmiş olması hoş değil. Bu sözleri, herkesin kendi üzerine alması da doğru değil.
      O halde, “Bu gibi sözler, kimler için söylenebilir?” derseniz, işte onlar  her halde, kendilerini çok iyi bilirler.
      Kısa bir genellemeden sonra, şimdi gelelim esas konumuza.

                         KİMİ ESNAF, YOLLARI  KAPATIYOR
      Çarşıda dolaşırken, başka bir söylemle tretuvarlarda yürürken önünüze dikkatle bakın. Önünden geçtiğiniz kimi dükkanlarda satılan eşyanın bir kısmının, dükkanın önüne çıkarıldığını görürsünüz.
        Yol daraltılmış ve tretuvarın önemli bir kısmı, böylece o esnaf tarafından işgal edilmiştir.
        Eğer, tretuvar tamamen kapatılmışsa, yürümek için araç yoluna inmek zorunda kalırsınız. Yani, yaya olarak araç trafiğine karışmak zorundasınız.
         Esnafa, yaptığının yanlış olduğunu söylediğiniz takdirde çok kere, olumsuz cevap alırsınız. Ya da, “Sana ne?” der gibi, onun öfkesi ile karşılaşırsınız.
        O zaman siz de dalaşmak yerine, geçecek bir yer bulup yolunuza devam edersiniz. Şüphesiz ki, böyle bir durumda canınızın  sıkıldığı ve “la havle” çektiğiniz çok olmuştur.

                  YA, O  PARK YASAĞI KAZIKLARINA NE DEMELİ?
     Kimi esnaf tretuvarları işgal ederken, kimileri biraz daha ileri gidip, dükkanının önündeki ana yola (asfalta) kadar iniyor. Ve, bu kısmı tabure, saksı, boş kutular ya da kırmızı-beyaz renge boyanmış koni biçimindeki park yasağı kazıklarıyla kapatıyor. Kazığın üstüne, firmasının adını yazmayı da ihmal etmiyor. Yani, “Aracını benim dükkanımın önüne park etme. Burası, bana ait” demek istiyor.
         Olayı biraz daha açarsak, o esnaf ki, dükkanının önündeki tretuvara mallarını yığıp, yayaların geçişine engel olurken, ana yola da keyfi bir park yasağı getirerek, o kısmı da böylece kendi kullanımına almış oluyor.

  YAYLAR GEÇECEK YOLU, ARAÇLAR  PARK YERİ  BULAMIYOR !
        Biliyorsunuz, ilçemiz merkezindeki motorlu araç trafiği zaman içinde giderek arttı ve artmaya da devam ediyor.
        Araç sayısıyla birlikte, park yeri sorunu da artmış oluyor. Yetkililerin, öteden beri yeni park alanları bulamadığı, o sebeple ilçe merkezindeki park sorununun çözülemediği ortada.
           Hal böyle iken, kimi esnafın dükkanlarının önüne engel koyarak araçların buralara park etmesini engellemeleri, katiyen doğru değil.
          Belediye Zabıtası’ndan önce, araç trafiğini düzenleyen ve denetleyen Trafik Polisleri’nin, bu engelleri ortadan kaldırması gerekiyor.
        Polis, park yasağına uymayanı nasıl cezalandırıyorsa, park alanlarına böyle keyfi yasak koyanlara da bir yaptırım uygulamalı, böylece araç sahiplerine biraz olsun nefes aldırmalıdır.
        Tretuvarların işgaline gelince, bunu önlemek tamamen Belediyenin ve onun Zabıtasının görevi.
        Hatır güderek kimi esnafa kolaylık sağlamak onların açısından hoş bir hareket gibi görünse de, öncelikle toplumun huzurunu gözetmek gerekiyor.
          Belediye bu işlemi, önce sesli yayın yoluyla hem halka hem de esnafa duyurmalı, uymayanlara yasayı tatbik etmelidir. Ama, o tretuvarların işgalini mutlaka önlemelidir.
          Belediyenin, kendi Zabıta güçleriyle birlikte, İlçe Emniyet Müdürlüğü’yle de işbirliği yapması, sorunun çözümünü şüphesiz kolaylaştıracaktır.

                           SOKAKLARIMIZ,  TEMİZ  DEĞİL !
       Söz, Belediyenin hizmetlerinden açılmışken, sokaklarımızın durumunu da görmezden gelemeyiz.
       Belediye, temizlik elemanları ile ana yolların temizliğini sürekli yapıyor. Çöpler, fazlaca birikmeden  ana caddelerden düzenli alınıyor.
       Ara sokaklara gelince, durum değişiyor. Ara sokakların çoğu, pislik içinde.
       Çöpler düzenli alınmayınca, kutular dolup taşıyor ve vatandaşlar çöplerini kutuların yanına ve sokağın kenarına bırakmak zorunda kalıyorlar.
       Alınmayan ve ortaya bırakılan çöpler kedi ve köpekler tarafından karıştırılınca, sokakta pislikten geçilmiyor.
        Bana, illa “Bir örnek ver.” derseniz, örnek çok. İlçenin tam merkezinde olduğu için hemen söyleyeyim.
        Yüksek Okulumuzun arkasındaki Yıldız Ayhan Sokağı, tam bir “Çöp deryası”
    Kalorifer atıklarıyla karışan çöpler, bu sokakta biriken suların içinde yüzüyor. Sokakta, kedilerden başka 4 tane de köpek var ki, onlar artık sokağın “kadrolu çöp karıştırıcıları” olmuşlar.
     Yüksek Okulun Müdürü, konuyla ilgileneceğini söyledi, ama her halde o da unuttu.
            ÇÖP KUTULARINI BİR YERDE TOPLAMAK YANLIŞ !
      Belediye görevlileri, çöp kutularını sokaklara ayrı ayrı (bir bir)dağıtmak yerine, belli sokaklara ve üçünü ya da dördünü bir noktaya topluca koyuyorlar. Mesela, Yıldız Ayhan Sokak da tam 4 tane Çöp Kutusu var. Bütün mahalle, çöplerini buraya getiriyor.
     Her halde, çöpleri bu şekilde toplamak, Belediye görevlileri için daha kolay oluyor. İyi ama, bu durum uzak mesafedeki vatandaşlar için büyük sıkıntı yaratıyor.
      12 Eylül askeri yönetimi döneminde İstanbul Belediye Başkanı olan Orgeneral İsmail Hakkı Akansel’in, sokaklarda dolaşarak çöp toplayan Belediye görevlilerini ve çöp kutularını denetlediğini çok gördüm. Akansel Paşa’nın çöp konusundaki titizliği yıllarca hep anlatıldı, durdu.
      1989-1994 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanı olan  Nurettin Sözen zamanında ise, çöpler İstanbul’da bütün sokaklara dağ gibi yığılmıştı.
      Onun  bu kusuru, seçimi kaybetmesinin  esas sebebi olmuştu.
       Onun bıraktığı yerden Belediye Başkanlığını devralan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk işi, bu çöp yığınlarını ortadan kaldırmak oldu.
       Bir çok vatandaşımız bilmeyebilir, ama Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasette yükselten ve iktidara taşıyan başarının başlangıcı, İstanbul Belediye Başkanı’yken şehrin temizliği ve çöp toplama konusunda, halkın takdirini kazanmış olmasıdır.
       Ben, Saray Belediye Başkanı’mızın da, halkın sağlığını yakından ilgilendiren bu konuya önem vereceğini ve bu olumsuzlukları kısa sürede ortadan kaldıracağını umuyorum.

      Yeni Yıl Tebriki  : Değerli okuyucularımın ve hemşerilerimin yeni yılını tebrik ediyor, yeni yılı aileleriyle birlikte sağlık, huzur ve mutluluk içinde geçirmelerini diliyorum.