|
||
Ne Olacak Halimiz... | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İnsanlar arasında bu hep konuşulur: "Ne olacak halimiz?" Bu sözler insanları zaman zaman karamsarlığa da itiyor. Dünyada veya ülkemizde yaşanan olaylar, gördüğümüz, maruz kaldığımız manzaralar geleceğimizi oldukça etkiliyor. İnsan hayatının, geleceğimizin bir garantisi yok. Onun için aklımıza hep ne olacağımız takılıp kalır. Hep birbirimize sorup duruyoruz , "Ne olacak halimiz?" veya "Ne olacak sonumuz?"diye. Kimileri memleket sorununu düşünüp, kimileri de kendi derdine düşüp, "Ne olacak halim?" diye kara kara düşünür. İnsanlar bunları düşünürken, yine çözüm bulmak için bir takim gayretler sarf ediyorlar. Zaman zaman olaylar bireyselleşince, bir umut kapısını bulup bu kapıyı aralayarak hayallerini gerçekleştirip, yoluna devam ediyorlar. Hele bir de memleket sorununu düşünen insanlar, "Bizim ülkemiz büyük bir ülkedir. Her şeyin üstesinde gelebilir. Yıllardan beri bu ülkeyi yediler ama yine de bitmedi. Bu ülke bu güne kadar bitmediğine göre bundan sonra hiç bitmez" diye bir hayale kapıp kendilerini kandırmaktan başka bir çarenin olmadığını da iyi biliyorlar. Ne yapsınlar… Bir insanın kendini kandırdığı kadar başkası kandıramaz. Neden mi? Kendi yanlışını hep doğru olarak bilir, yapacak bir şeyi yoktur da ondan. Biz insanlar olarak hayatımızda günü birlik yaşantımızı nasıl sürdürüyoruz veya nasıl değerlendiriyoruz. Sabah evimizden çıktık. Nerede binip nerede ineceğimizi bilmediğimiz bir yolculuk başlıyor. Öyle kalabalığız ki kimi adını kimi cüzdanını kimi çocuğunu, anasını babasını memleketini en önemlisi aslını unutmuş bir yerlerde aramaya da niyeti yok. En kolayıdır yok saymak, unuttum kaybettim demek. Sabah kalkar kalmaz ilk işimiz kumandaya günaydın demek ve sonra kayıp kızlar, öldürülen gencecik bedenler, kirletilmiş bir hayat magazinleştirilerek reyting uğruna tüketiliyor. Daha sonra izdivaçlar başlıyor.. Ticaretleşen evi arabası olanı tercih eden, körpe bedenler en kolayını seçiyorlar. Duygu yok yürek yok. Madde var, elle tutulan gözle görülen. Daha sonra mı böyle sürüp gidiyor… İşçiler doymak için 12 saat asgari ücrete çalışırken kırmızı dudaklı kızlar 100 yıl yaşasak göremeyeceğimiz paraları indiriyorlar cebe. Oysa sanat niçindi, "Sanat toplum için" değil miydi! Toplum olarak ne sanatı öğreniyoruz şöhret olup gece kulüplerinde kendimizden geçmeyi en şık en rüküş nasıl olunur ağzımızın suyu akarak takip etmeyi bak ne kadar çok erkekle çıkıyor demeyi gibi. Nereye bu yolculuk ölülerimize bile saygı yok. Torunu yaşında çocukları yanında taşıyan biri aynada kendini görmeden nasıl başkasının aynasında buğulanan o melez yüze leke sürer? Ahlak nedir, kim için, ne için, kimin doğrusu kime doğru yazacak ne çok şey var ama bugünlük bu kadarı yeter nasıl olsa gün tekrar ederken bunlardan daha çok malzeme çıkar... Sanatçı Ali Rıza Binboğa'nın "Yarınlar Bizim" Türküsünün bir dörtlüsüyle konuyu tatlıya bağlayacağım. özgürlük ve barış tüm insanların özlemi olacak yarınlarda anam bacım kardeşim eşim dostum yandaşım daha daha mutluyuz yarınlarda ağlamak yooooooooook, gülmek var. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.