|
||
Arap Baharı Hikayesi | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Tayip Erdoğan, bu sloganla Arap ülkelerini gezdi, geziyor. Bu politikası ile KKTC’nin Araplarca tanınmasını sağlayabilir ve Filistin Sorunu’nun çözümüne de katkıda bulunabilirse, Ortadoğu’nun da lideri olabilir. Bekleyip, görmek lazım. Komşu ülkelerle “sıfır sorun” politikası izlemek için var gücüyle gayret gösteren hükümet, şimdi de Arap ülkeleriyle halvet olmaya başladı. Başbakanın kimi Arap ülkelerine peş peşe yaptığı ziyaretler, yandaş medya ve yazarlarına göre dünyada bir “Bahar havası” estiriyor. ARAPLAR BİZDEN BİR PARÇA Osmanlı gibi, bir zamanlar dünyaya meydan okuyan ve üç kıtaya yayılan bir İmparatorluğun varisleri olarak hatırlatalım ki, Arap ülkeleri de o zamanlar bizim egemenliğimiz altındaydı. Bilindiği gibi bu egemenlik, tam dörtyüz sene devam etti. Bu gün Türkiye’ye ve Türklere kafa tutan ya da yabancı gibi davranan Arap halkları, Türkler sayesinde batının esaretinden uzak tutulduklarını sakın unutmasınlar. Allah’ın bahşettiği petrol nimeti sayesinde çöllerde saltanat süren bu insanlar, onları dörtyüz sene himaye eden Osmanlı sayesinde bugünlere geldiklerini hiç unutmasınlar. ARAPLAR VE TÜRK DÜŞMANLIĞI Osmanlının ez zayıf düştüğü dönemlerde Türklere sırtını çevirip, emperyalist ülkelere kapılarını açan Arap halklarının, özellikle İngilizlerle yaptıkları işbirliği hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Aynı dinin mensubu, yani “din kardeşi” olmamıza rağmen düşmanlık derecesine varan bu uzaklaşma onların değil, hep emperyalistlerin işine yaramıştır. İkinci Dünya savaşından sonra kurulan ve giderek büyük etkinlik kazanan Birleşmiş Milletler örgütünde bile, Türklere karşı olan “Arap düşmanlığı” gözlerden hiç kaçmamıştır. Nasıl kaçsın ki, Türkiye ile ilgili oylamalarda, Arap ülkelerinin hep karşı tarafta yer alması ve aleyhimize oy kullanmaları, Arap düşmanlığının en önemli kanıtı olmuştur. Haklı olduğumuz Kıbrıs davasında bile Rumlardan yana tavır koyan ve Türkiye’ye destek vermeyen Arap ülkelerinin hiçbiri, KKTC yi tanımamış ve halen tanımamaktadır. İşte, bu tutumu değiştirmek için yeni bir politika izlemek gerekiyordu. Hükümet, şimdi bunu yapmaya çalışıyor. TAYYİP ERDOĞAN’IN POLİTİKASI DOĞRU Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve lideri Tayip Erdoğan’ın “Arap Politikası”nı, bu nedenle çok doğru buluyorum. Benzetme, belki biraz “kaba” olacak, ama eskilerin tabiri ile “Köpek, bahçene doğru havlıyorsa, al bahçene sokağa doğru havlasın.” benzetmesi, işte hükümetin bu politikasının doğru olduğunu gösteriyor. Yanlış olan, hükümetin ABD ve AB nin etkisinde kalarak, sık sık görüş değiştirmesidir. Düne kadar Libya liderine kadim bir dost gibi davranan ve iç ayaklanmanın başında isyancılara karşı çıkan hükümetin, daha sonra isyancılarla işbirliği yapması ve onlara her türlü maddi ve manevi desteği sağlaması, güven vermeyen bir politikadır. Aynı yanlış politikanın Suriye için de uygulandığı ve bu durumun dost ülkeler nezdinde güven kaybettiren bir politika olduğu gözden kaçmamaktadır. Artık çok iyi biliyoruz ki, hükümet Amerika Birleşik Devletleri’nin kucağına düşmüştür. Ben, bu durumu çok yanlış bulmuyorum. Türkiye, Amerika ile düşman mı olmalıydı? Asla ! Aynı şekilde, AB ülkeleriyle düşman mı olmalıydı? Asla ! Olması gereken, bu ülkelerin Türkiye üzerinden çıkarları neyse, bizim de mukabil çıkarlarımız aynı ve dengede olmalıdır. Hükümet bunu başarabilirse, en doğru politikayı izlemiş olur. GELELİM “ARAP BAHARI”NA Amerika Birleşik Devletlerinin “Ortadoğu Politikası” sadece kendisinin çıkarları üzerine kurulmuş gibi görünüyor. Ve, stratejik konumdaki Türkiye’nin ABD çıkarına kullanıldığı ve kullanılacağı ve Türklerin bundan fazlaca bir kazancının olmayacağı gibi görünüyor.
Otuz yıla yaklaşan bir süredir bölücü bir terör örgütü ile boğuşan ve kırk bine yakın insanımızın kaybına sebep olan bu derdimize ABD nin “Tavşana kaç, köpeğe tut” politikası izlemesi, dostlukla asla bağdaşmıyor ve halkımıza güven vermiyor. İşte, ABD nin “Ortadoğu Politikası”nın, başka bir söylemle “Yeni Ortadoğu”nun dizayn edilmesinde Türkiye’nin söz sahibi olması için, Türk-Arap ilişkilerinin çok iyi düzenlenmesi gerekiyor. Şimdi, hükümetin ve onun lideri Tayip Erdoğan’ın aynı şeyi yapmak istediğini ve yapmaya çalıştığı anlıyoruz. Ben bir Dış Politika uzmanı değilim, ama görünen köy kılavuz istemiyor. KIBRIS SORUNU’NUN ÇÖZÜMÜ KOLAYLAŞIR MI? Hükümetin izlediği “Arap Baharı Politikası”, Araplar için inandırıcı olursa, bu hava başka sorunlarımızın çözümüne de büyük destek olabilir. Mesela, bunun başında KKTC nin tanınması geliyor. Bilindiği gibi, KKTC yi yalnızca Pakistan tanıdı ve o da daha sonra tanımasını geri çekti. Azerbaycan, tereddüt içinde, ama hala tanımadı. Başkaca tanıyan da yok. Müslüman Arap ülkelerinin, Müslüman Türkiye’ye bu konuda destek vermemesi, Araplarla aramızdaki mesafenin ne kadar uzun olduğunu göstermeye yetiyor. İşte, bu mesafe artık kısaltılmalı ve samimi ve de gerçek dostluklar artık kurulmalıdır. Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki politikasının gerekliliği ve doğruluğu, burada çok önem kazanıyor. Başbakan, madem ki Arap halklarınca çok iyi tanınıyor ve kendisine güveniliyor. O halde, Filistin konusuna da aracı olup, bu konuda da pekala etkili olabilir. İsrail Ortadoğu’da her zaman var olacağına göre, Filistin’e de hayat hakkı tanınmalı ve bu insanlar, yıllardan beri uğradıkları bu zulümden artık kurtarılmalıdır. Bunun çözümü de “Yahudi düşmanlığı” ile değil, komşu, dost ve ortak yaşama imkanlarının bulunmasıyla mümkün olabilir. Tayip Erdoğan bunu da başarabilirse yalnız Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun lideri olduğunu da gösterecektir. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.