|
||
Tatile mi, Ölmeye mi? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bu Bayramda, tatil merakımı ben de Marmara Adası’nda giderdim. Bu merakın, yollarda ölüme nasıl dönüştüğünü gözlerimle gördüm. “Türkiye pahalı bir ülke” diyenler iyi bilsinler ki, candan ucuzu yok ! “BANA BİR ŞEY OLMAZ YA DA BİZE BİR ŞEY OLMAZ !” DEVLET NE YAPSA, ÇARESİ YOK MARMARA ADASI, BİR TABİAT HARİKASI Yeni idrak ettiğimiz kimilerine göre “Şeker”, kimilerine göreyse “Ramazan Bayramı” tatilinin 9 güne çıkarılması, vatandaşları pek sevindirdi. Özellikle tatil meraklıları, bu uzunca süreyi tatil beldelerinde geçirmeyi tercih ettiler. Biz de, Marmara Adası’nın eski Belediye Başkanı sevgili dostum Ahmet Enön’ün daveti üzerine, maaile bu adaya gittik. Marmara Adası, hani şu zengin “mermer” yataklarıyla meşhur olan ada. Dünyaya mermer ihraç eden, önemli bir ilçe. Tekirdağ şehir merkezi sahilinden bakıldığında görülüyor. Ancak, Balıkesir İli’ne bağlı. Ahmet Bey, doğma-büyüme bu adalı. Deniz kıyısında iki oteli var. Birine oğlunun, diğerine kızının adını vermiş. Deniz Oteli, kendisi işletiyor. Nergis Oteli ise, kiraya vermiş. Bir hafta süreyle denizin, dolayısıyla tatilin tadını çıkarırken, Marmara Adası’nı da baştan başa gezip görme imkanı bulduk. Ahmet Bey, “Adayı gezmeden, benim şu kitabımı okuyun.” Deyince, önce onun Marmara Adası’nı anlatan kitabını, bir solukta okudum. Sonra da kitapta anlattıklarını, gezerek gördük. Bir defa bu güzel ada, Balıkesir’e değil, Tekirdağ’a bağlanmalıydı. Nitekim üç yıl önce yapılan halk oylamasında halk, Tekirdağ’a bağlanmayı istediği halde, ilçe yöneticileri bunu kabullenmemiş. Bu, çok yanlış olmuş. Merkez nüfusu 2 bin 200 olan ilçenin, Saraylar adlı bir Beldesi ve Çınarlı, Asmalı, Topağaç, Gündoğdu adlı dört de köyü var. Bütün yerleşimler denize nazır. Deniz, temiz ve nefis. Bütün köylerin meydanları plajlara bakıyor. Her yerden denize girilebiliyor. Köylerin nüfusu da, ilçe merkezi gibi yazları çok artıyor. Kışınsa, tam bir sükunet hakim. Mermer yataklarının yoğun olduğu Saraylar Beldesi ise, güzellikte bir başka. Mermer heykellerle süslenen belde, tam bir Açık Hava Müzesi. Kaldığımız yere göre, adanın tam karşısında Avşa Adası ile Ekinlik Adası var. Adalar arasında her gün düzenli deniz ulaşımı var. Bu arada Avşa’yı da gezdik ve pek beğendik. Marmara Adası halkı, daha çok turizm gelirleriyle geçiniyor. Balıkçılık, zeytincilik ve sebzecilik, diğer geçim kalemlerini oluşturuyor. Özel yapım Sızma Zeytinyağı ile, tuzsuz Sele Zeytini ve Konserve Balık almadan dönenler ne söyleseler, adayı tam anlatamazlar. Ahmet Bey’in otellerinden başka oteller de var. Yazın, otellerde yer bulmak, oldukça zorlaşıyor. BAYRAMDA GÖRDÜKLERİMİZ VE DUYDUKLARIMIZ Bu bayramda da, yollarda bir çok trafik kazasının yaşandığını öğrendik. Biz, deniz yoluyla gittiğimiz için, çok şükür bir deniz kazası görmedik. Ama, Avşa Adası’na gittiğimiz gün, 8 yaşındaki bir çocuğun, ehliyetsiz bir bayan sürücünün aracı altında ezilerek can verdiğine tanık olduk. Ada gibi küçük bir alanda, üstelik ehliyeti olmadığı halde sürat yapan ve çocuğu öldürüp kaçan bu bayanın, ifadesinin alınmasından sonra serbest bırakılması, adalet duygularını bir kere daha yerle bir etmişti. Vatandaşlar, “Öldürülen çocuk, bu caniyi serbest bırakan Savcı ya da Hakimin çocuğu olsaydı, acaba durum böyle mi olurdu?” Demekten kendilerini alamadılar. Bu yazının kaleme alındığı sırada, Bayram gidiş-dönüşlerindeki kazalarda toplam 168 kişinin öldüğü bildiriliyordu. Bu 168 kişi, çok değil 10 gün önce yaşıyorlardı. Hayata dair, bir çok planları, emelleri ve yaşama arzuları vardı. Onlar artık yoklar. İki ay sonra Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz. Halkımız, bayram tatili için yine yollara dökülecek. Onlar, “Tatile mi, yoksa ölmeye mi?” gittiklerinin farkında değiller. Kimlerin iki ay ömrü kaldığını, sadece Allah biliyor. Özellikle geçiminden aciz olan vatandaşlar, “Türkiye, pahalı bir ülke” diyorlar. Ama, onlar merak etmesinler. Türkiye’de candan ucuzu yok! Öfkeli Doktor, Açıklama Gönderdi Okuyucularımın hatırlayacağı üzere, Bayramdan önceki yazımda, “Böyle Bir Hekimin Hastanemizde İşi Ne?” başlığı ile İlçemiz Devlet Hastanesi’nde hastalarına kötü davranan, başka bir anlatımla zulmeden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı İbrahim Alemdar’ın marifetlerini(!) yazmıştım. Doktorun kaba muamelesine maruz kalan çok sayıda hemşerim arayarak, dertlerinin dile getirilmesinden duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Halkımıza tepeden bakmaya alışmış olan bu Doktor ise, gönderdiği yazılı açıklamada bakın ne diyor. “Naci Akay adındaki şahıs, 16.08.2011 günü çalıştığım sırada hastaneye geldi. Başka bir doktora ait bir reçeteyi çıkarıp gösterdi. Benden rapor yazmamı istedi. Saray’ın eşrafından olduğunu söyleyip, üstü kapalı beni tehdit etti. Buna rağmen ben, tıp hizmeti verirken dini, cinsiyeti, kökeni ve medeni hali ne olursa olsun her hastaya eşit davranan bir hekim olarak asılsız iddialarla yıpratılmak istediğimi anladım. Ben, görevimi en iyi şekilde sürdürüyorum.” Oysa o yazımda, “İbrahim Alemdar adlı şahısla” ilgili şikayetlerin artması üzerine, bu şahsı büyük bir nezaketle ve sırf tanımak için ziyaret ettiğimi, kendisine sadece bilgilenmek için danıştığımı, bunun üzerine ez cümle, diğer hastalara yaptığı gibi yersiz bir tepkisiyle karşılaştığımı ve doktorun hastalarını horlamayı alışkanlık haline getirdiğini yazmıştım. Yazdıklarımın hepsi doğrudur. Tutumunda ısrar etmesine rağmen masum havalarına giren doktorun açıklaması ise, külliyen yalandır. Bu açıklamayı, ayıplarını örtmek ve kendini savunmak için yaptığı açıktır. Bizim arzumuz ve amacımız, doktorun rotasını doğru çizmesini ve hastalarına “İnsan Muamelesi” yapmasını istemekten ibarettir. Azeri kökenli olan bu kişinin yaptıklarını Azerbaycan halkı belki kabul edebilir, ama bizim halkımız kabul etmiyor. Halkımız, bu ülkede eğitim görüp, yine bu ülkenin ekmeğini yiyen bu doktordan, diğer hekimler gibi davranıp, görevini doğru yapmasını istiyor. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.