Moved Permanently

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sevapları ne kadar fazla olursa olsun ülkeyi böldürdüğü takdirde, sadece bu günahının altında ezilecek ve bir daha ayağa kalkamayacaktır.

        Adalet ve Kalkınma Partisi, girdiği üçüncü seçimi de kazandı. Hem de, vekil sayısı azalmasına rağmen, oylarını artırarak bunu yaptı. Sandığa giden her iki vatandaştan biri, oyunu AKP’ye verdi.
       Geçen haftanın yazısında, AKP nin “mazoşist” seçmenlerin sayesinde seçim kazandığını ve bu seçimi de kazanacağını yazmıştım. Görüşümde yanılmadım ve bu düşüncemi tekrar ediyorum.
       Ne var ki, demokrasilerde halkın iradesini kabullenmekten başka çare yoktur. Aksi bir düşüncenin, zaten demokrasi ile ilintisi olamaz. O nedenle, iktidar partisini başarısından ötürü tebrik ediyorum.
       Peki, seçime katılan her iki vatandaştan biri neden AKP’yi tercih ediyor? AKP, geçen 8,5 yılda ne yaptı ki, vatandaşın yarısının güvenini kazandı? Başka bir söylemle, iktidar partisinin sevapları ne olabilir?
      Öte yandan, vatandaşların diğer yarısı bu partiye oy vermediğine göre, AKP’nin günahlarını da sorgulamak gerekir.
      O halde, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının önce “sevap”larına, daha sonra da “günah”larına, özet olarak şöyle bir göz atalım.

                         SEVAPLARIYLA,  İKTİDAR PARTİSİ
      * Dönemin hükümeti, ekonomik kriz sebebiyle erken seçime gidince, yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılında girdiği ilk seçimi tek başına kazandı. Ve ilk icraat olarak, krize giren ekonomiyi toparladı. Bu gün “bir lira” olarak kullandığımız paranın önündeki 6 sıfırı atarak, diğer çabalarıyla birlikte ekonomiyi düze çıkardı. Canavar olarak nitelenen “enflasyon”u da frenleyip, tek haneli sayılara düşürdü.
      * Sosyal Güvenlik Kurumları’nı tek çatı altında toplayıp, hemen bütün vatandaşları “sosyal güvenlik” kapsamına aldı.
    * Yurttaşların sağlığı konusuna önem vererek, tedavi olmayı kolaylaştırdı. Başka bir söylemle, tedavi imkanlarını artırdı. Ana ve çocuk sağlığına büyük önem verdi. Kanunla “sigara yasağı” getirerek, halkın sağlığına büyük katkıda bulundu.
      *  Milli Eğitimde okul ve eğitim kurumu yapımına hız vererek, kalabalık sınıf mevcutlarını ortadan kaldırdı. Okulların fizik imkanlarını artırdı. Öğretmenlerin özlük haklarında, gözle görülür iyileştirmeler yaptı. Öğretmen ve Milli Eğitimdeki yönetici atamalarını, daha objektif ve daha adil bir sisteme bağladı.
    *  Yüksek öğrenim kurumlarının sayısını artırarak, daha çok gence yüksek öğrenim yapma imkanı sağladı.
      *  Çiftçiye, doğrudan ve dolaylı yollardan destek verdi.
    * Ulaşımı kolaylaştıracak olan yolların yapımı ve onarımı için, sürekli bir çalışma içine girdi.
    *  Daha çok işçi istihdamı için, işverenlere katkıda ve baskıda bulundu.
    *  İhracatın artırılması için büyük gayret gösterdi.
    * Vatandaşların konut sahibi olabilmeleri için, konut yapımını hızlandırdı ve ilgilenenleri teşvik etti. Toplu Konut İdaresi’yle de, çok sayıda vatandaşın ev sahibi olmasını sağladı.
    * Silahlı Kuvvetlerin, siyaset üzerindeki etkisini azaltmak ya da ortadan kaldırmak için, ciddi atılımlar yaptı.
    *  Dış siyasette, Türkiye’nin gücünü ve büyük bir ülke olduğunu gösterdi. Yurt’ta olmasa da, Cihan’da barış için büyük uğraş verdi ve ilgi topladı.

                         GÜNAHLARIYLA,  İKTİDAR PARTİSİ
· Türkiye’yi, ödenmesi çok zor olan büyük bir dış borç batağına sürükledi.
· Başta medya olmak üzere, kendisine yandaş olanları hep kayırdı. Büyük çapta partizanlık yaptı ve yapıyor.
· Yolsuzlukta, rekor üstüne rekor kırdı, kırdırdı. Yandaşlarının belgelenen yolsuzluklarına rağmen, hiç kimse suçlanıp, yargılanmadı, ceza almadı. Muhaliflerininse, hep üzerine gitti, suçladı ve cezalandırdı. İktidarın Belediyeleri, yolsuzlukta ipin ucunu iyice kaçırdı.
· Memur ve özellikle emekliler, hep mağdur edildi. Çalışanların ücretleri arasında hiçbir adalet sağlanmadı.
· İktidara gelir gelmez, memurların emekli olma yaşını 61’e çeken iktidar, daha sonra cinsiyet ayırımı bile yapmadan herkesi 65 yaşına kadar çalışmaya, ancak 65 yaşına gelince emekli maaşı almaya mecbur bırakan kanunu çıkardı.
· Devletin, gelir getiren taşınmaz milli varlıklarını özelleştirme adıyla ve ucuz/pahalı, yerli/yabancı demeden sattı.
· Akaryakıt fiyatları vergilerle ve sürekli zamlarla şişirilirken, bu konuda halka karşı hep gaddarca davrandı.
· Ayrılıkçı odaklara “açılım” vaadiyle sürekli taviz vererek, Türkiye’yi bölünme noktasına getirdi.
· Dini siyasete alet etmekten hiç geri kalmadı.
· Öğrenci seçimi ve memur alımları için yapılan sınavlara katakulli soktu. Devletin kadrolarına, hep yandaşlarını doldurdu.
· Yargıyı tümüyle ele geçirerek, adalete ya da yargıya olan güveni, tamamen ortadan kaldırdı.
· “Ordu’yu, siyasetten uzaklaştırıyorum” derken, Silahlı Kuvvetlerin yıpratılmasına ve aşağılanmasına büyük destek verdi.

     Saydığınızda, burada iktidarın bir düzine sevabına karşılık, bir düzine de günahını görüyorsunuz.
    Hepsi, bunlarla mı sınırlı?  Tabii ki değil. Bunlar sadece bir kaçı.           Dedik ya, “özet” olsun ve bilinenlerin bir tekrarı olsun.

         BUNDAN SONRA, KISACA NE OLABİLİR?
       Seçim sonucuna göre iktidar, ne “referandumsuz” ne de “referanduma sunabileceği” bir Anayasa yapamıyor. Çünkü, çıkardığı vekil sayısı 330’un altında.   
       İhtimal o ki, bağımsız seçilip tekrar BDP çatısı altında toplanacak olan vekillerle işbirliği yapıp, yeni bir Anayasa hazırlayabilir. Başbakanın “Başkanlık” hevesiyle birlikte, Türkiye’nin bölünme riski devam ediyor.
      Öte yandan, bölücü örgüt beklediği tavizleri alamadığı takdirde, seçimler için koruduğu sessizliğini yakında bozarsa şaşmayalım.
     Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sevapları ne kadar fazla olursa olsun ülkeyi böldürdüğü takdirde, sadece bu günahının altında ezilecek ve bir daha ayağa kalkamayacaktır.